30 Ağustos, Bağımsızlığımızın İlk Günüdür

107

Bugün bağımsızlığımıza kavuştuğumuz o mutlu günün, 30 Ağustos zaferimizin 97’nci yıldönümüdür, hepimize kutlu olsun.

Bundan neredeyse bir asır önce; Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının güzel Samsun’umuzdan, sadece Büyük Türk Milletine güvenerek, ”Bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek başlattığı o kutlu yürüyüş, 30 Ağustos 1922’de vatanımızı işgal eden düşmanın, Egenin serin sularına dökülmesiyle sonuçlanmış devletimizin kuruluş temelleri daha o günden atılmıştır.

30 Ağustos; şanlı bayrağımızın indirildiği yere, İzmir’de yeniden göndere çekildiği, Türk Milletinin Gazi Paşasına, Gazi Mustafa Kemal Paşanın da Türk milletine minnettar olduğu gündür.

Büyük Türk Milletinin tarihi nice zaferlerle doludur. Mohaç’ta bizimdir, Malazgirt’te bizim. Bizans’ın diz çöktüğü İstanbul’un fethi de bizimdir, Çanakkale’de bizim. Sakarya’da bizimdir, Dumlupınar da, Büyük Taarruzda bizim. Böylesine önemli zaferlere imza atan ceddimizi, bu büyük zaferlerimizi kim göz ardı edebilir ki?

Tarih, vicdanımıza kazınan olayların hafızasıdır. Tarihi gerçekleri yok sayanlara, görmezden gelenlere en çarpıcı yanıtı, yine tarihin şaşmaz adaleti verir.

O nedenle bugün dahi bulunduğu görevleri, böylesine büyük bir devlette yaşamayı o büyük insana borçlu olduğunu unutan kimilerinin, o büyük insana ve eserlerine saldıranların; bu gerçekleri görmeleri, okumaları, hiçbir şekilde siyasi malzeme yapmamalarını bir kez daha hatırlamaları gerekir.

Unutulmasın ki Atatürk; mükemmeliyeti arayan bir dünya lideri, Atatürkçülük ise Türk toplumunu o hedefe ulaştıracak zihniyet ve eylemin kavramsal ifadesidir.

O; emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını veren, bunu başaran, bütün mazlum halklara ilham kaynağı olan bir komutan, ulusal bir kahraman, büyük bir devlet adamıdır.

O; kimliği, inancı ne olursa olsun, bu son vatanımızda, Türkiye Cumhuriyetini kuran halka ”Türk Milleti” denir nitelendirmesiyle, bizleri ümmet olmaktan millet olma vasfına taşıyandır.

O; 4000 yıllık tarihimiz boyunca, hiçbir zaman esarete boyun eğmeyen Türk Milletinin vatanına, bayrağına, ulvi değerlerine, örf ve geleneğine olan sadakatine güvenen, bu değerler manzumesinin öz kaynağını öne çıkararak, bu özelliklerimizi tarih sayfalarına bir kez daha not düşendir.

O; her karışı işgal edilen, çöken bir imparatorluktan, paramparça olan vatan coğrafyamızda; halk egemenliğine, hukukun üstünlüğüne dayanan çağdaş, laik ve demokratik bir devlet kuran, tarihin ender kaydettiği büyük bir devrimcidir.

O; yaşamı boyunca: ”Rapla çiftliğinin korucusu küçük Mustafa; duvar gazetesi çıkarttığı için zindanlara atıldığında, Mustafa Kemal Efendi; Trablus’ta, Derne’de, Bingazi’de Bnb. Mustafa Kemal Bey, Çanakkale geçilmez destanı yazıldığında önce Yb. , sonra Alb. Mustafa Kemal Bey, Filistin Cephesi’nde Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal, Sakarya’da Gazi Mustafa Kemal Paşa, Dumlupınar’da Mareşal Mustafa Kemal ve nihayetinde devletimizin kurucu Cumhurbaşkanı Atatürk olarak anıldı.

Dünya devletleri arasında yaşadıkları dönemleri inceleyerek ardında iz bırakan liderlerine baktığımızda; kısacık yaşamına böylesine büyük ve önemli başarıları sığdırarak devlet kurmuş bir dünya liderine rastlamak mümkün müdür?

30 Ağustos tarihi; her yanı düşmanlarımız tarafından işgal edilmiş vatan topraklarımızın, yüzbinlerce vatan evladımızın canı ve kanı pahasına yeniden kazanıldığı, muzaffer ordularımızın Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızı göndere çektikleri, istiklalimizi kazandığımız dönemin başladığı tarihtir.

Bu uğurda hayatlarını seve seve feda eyleyen şehitlerimizi, canlarını hiçe sayan gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek, böylesine önemli bir günü görmezden gelenlere, türlü gayretlerle bu zaferimize dudak bükmeye çalışanlara tarihi gerçekler, Atatürkçü düşünceye ve Atatürk’ümüze sahip çıkan milyonlarca yurtsever her 30 Ağustos’ta gereken cevabı verecektir.

Vatan onlara minnettardır.

 

 

Önceki İçerikDiyanet ve Faiz Meselesi
Sonraki İçerikPeygamberler Şehri Kudüs (4)
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.