Kazdağları ve İYİ Parti Üzerine – 1

106

Osmanlı’da Gümüş Madenciliğinin 1797 yılına kadar gittiği görülmektedir (Bkz: Gümüşhacıköy Maden-i Hümayunu). Etibank Gümüş Tesisleri 1980 yılında kurulduğundan beri aynı altın gibi soy metal olan gümüşü içinde bulunduğu çamurdan arındırmak için siyanür kullanmakta idi. Ancak kamusal bir milli kuruluş olduğu, kâr amacı gütmeden ve gerekli önlemleri aldığı, gerekli teknolojik yatırımları yaptığı için 2004 yılında Eti Gümüş adıyla özelleşinceye kadar tesiste bir siyanür kaçağına rastlanmamıştı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Aslında Etibank Gümüş tesislerini özelleştirme yoluyla değil bedavaya, yağma yoluyla alan şirket özelleştirme bedelinin yarısı olan ilk taksitin neredeyse tamamını Etibank’ın kasasında bulunan nakit ve stokunda bulunan gümüşle ödemişti. Sonra şişkin ego, kâr hırsı ve bilime saygısızlık; hepsi bir araya gelince siyanür sızıntısı başladı, çevre harap oldu, sonra da işletmeden vazgeçip o güne kadar çuvalladığı binlerce ton gümüşle birlikte çekip gittiler.

Sonrası “Bad-el Harab-ül Basra”. Çevre katledilmişti artık (Bkz: 07.08.2019 Gerçek Gündem).

İşte sorun tam burada.. Türkiye’mizde altın, gümüş ne varsa tabi ki çıkarılacaktır. Asla “istemezük” denilemez. Ama bunu yabancı ve yerli, asla bir özel kuruluş yapamaz, yaptırılamaz. Mesela Kazdağları’nda çıkarılacak olan altın bir Kanada şirketi tarafından gümüş soy metaline çok benzer bir yöntemle siyanür kullanılarak çıkarılacaktır. Elin oğlunun rezervin tamamını en kısa zamanda alıp  götürme niyetinde olduğu şu ana kadar yapılmış olan çok geniş bir çevre tahribatından anlaşılmaktadır.

Bunlar altının tamamını en kısa zamanda götürüp ulufe % 4’ü verdikten sonra geriye tamamen zehirlenmiş, yok olmuş Kazdağları’nı bize kapak olsun diye bırakacaklardır. Bergama’da, altın madeni işleten yabancı şirketin tüm dünyada yaptığı çevre katliamının fotoğrafları çarşaf çarşaf yayınlanmıştı.

Üstüne üstlük, altınlarımızın % 96’sını yabancılara niye veriyoruz. Uzun sözün kısası bu iş ancak kamusal bir milli kuruluş olan Etibank’a yaptırılabilirdi, yaptırılmalıydı. Başkasına el sürdürülmezdi (Bkz: www1.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/487315b1286f907_ek.pdf?dergi=101).

Etibank, rezervi epeyi uzun bir vadede işlemeyi planlayarak ve elbette ki olabilecek tahribatı onara onara, bir miligram siyanür sızıntısı olmayacak şekilde gerekli en teknolojik önlemleri alarak bunu pekâlâ yapabilirdi ve yapmalıydı. Çünkü kamusal bir milli kuruluş olarak kamunun, yani milletin ve Türkiye’mizin menfaatlerini ön plana alabilecekti. Hem de altınlarımızı bir yabancı şirkete peşkeş çekmemiş olacaktık. Ben de çok eski bir Etibank’lı (Seydişehir Alüminyum Tesisleri 1974 – 1976) olarak; Osmanlı’nın mirası üzerine biriktirdikleriyle, madenciliğin kitabını yazmış olan Etibank’ın altın madenciliğini de pekâlâ ve kolayca yapabileceğini bütün Etibank’lılar gibi biliyorum. Şimdi aşağıdaki Anayasa ve Kanun metinlerine bir göz atalım:

T.C. Anayasası (A. Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi) Madde 169 – Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.

6831 Sayılı Orman Kanunu (III. Ormanların muhafazası) Madde 14 – Devlet ormanlarında: A) Yetişmiş veya yetiştirilmiş fidanları kesmek, sökmek, ekim sahalarını bozmak, yaş ağaçları boğmak, yaralamak, tepelerini veya dallarını kesmek veya koparmak veya ağaçlardan yalamuk, pedavra hartama çıkarmak; B) Dikili yaş veya kuru ağaçları kesmek veya bunları kökünden sökmek veya bunlardan kabuk veya çıra veya katran veya sakız çıkarmak, yatık veya devrik ağaçları kesmek veya götürmek, kök sökmek, kömür yapmak; C) (Değişik: 3/11/1988 – 3493/1 md) Palamut, ıhlamur çiçeği, her çeşit orman örtüsü, mazı kozalağı tıbbi ve sınai nebatları veya orman tohumlarını toplayıp götürmek; D) (Ek : 3/11/1988 – 3493/1 md.) Ormanlardaki göl, gölet, baraj ve derelerde dinamit atmak veya zehir bırakmak suretiyle avlanmak; E) (Ek : 3/11/1988 – 3493/1 md) Ticaret amacıyla olmaksızın kendi ihtiyacı için toprak, kum ve çakıl çıkarmak; Yasaktır.

Kanun No. 5177

Kabul Tarihi : 26.5.2004

Madde 1. 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun 2’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.