Cumhuriyet Döneminin İktisadî Arayışlar Tarihi – XII

92

“Tarım Sektöründeki Yapı ve Gelişmelerle İlgili Genel Gözlemler” başlığını taşıyan onuncu bölüm Türkiye’de tarım sektörünün çalışan nüfusun % 80’ini ve GSYH’nın da % 50’sini oluşturduğu tespitiyle başlıyor. Kıyı ve iç bölgeler diye ikiye ayırdığı Batı Anadolu’yu, Marmara Bölgesi’ni, Akdeniz Bölgesi’ni, Karadeniz Bölgesi’ni, Orta Anadolu Platosu’nu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni ve Doğu Anadolu Bölgesi’ni ‘1940 Yılında Türkiye Tarımındaki Bölgesel Farklılıklar’ alt başlığında tablolar ve istatistiklerle anlatarak devam ediyor.

‘Tarımda Üretim, İstihdam ve Arazi Kullanımı’nı, ‘Başlıca Ürünlerde Üretim Miktarları ve Hayvan Varlığındaki Gelişmeleri, ‘İşlenen Alanın Ürün Gruplarına Göre Dağılımı’nı, ‘Tarımsal Üretimin Pazarlama Oranı’nı istatiksel detaylarıyla ve etraflıca aktaran Tezel; ‘Türk Tarımının Sosyoekonomik Yapısının Başlıca Yönleri’ kısmında birkaç bin yada on binli rakamlarla zikredilen büyük arazi mülkleri sahiplerinin elinde milyonlarca hektar toprak bulunduğunu, küçük arazili köylülerin kırsal nüfusun 3’te 2’sini oluşturduğunu, kırsalda 5’te 1 oranında da topraksız nüfus bulunduğunu rakamlarla karşılaştırmalı olarak sunmaktadır.

“Tarımsal Gelişmeyle İlgili Politikalar ve Uygulamalar” başlıklı on birinci bölümde Yazar, Kurtuluş Savaşı’nın örgütlenmesi ve kazanılmasını sağlayan toplumsal ittifakta önemli bir yer işgal eden büyük arazi sahiplerinin 1924 Kadastro Kanunu ve 1926 Medenî Kanun’la birlikte güçlendirildiğini savunmaktadır. Hele hele 1929’da Osmanlı’nın tımar ve iltizam olarak verdiği belgeleri bile özel mülk suretinde tapuya kayıt imkânı tanımasını olağanüstü bir teşekkür olarak gören Tezel, birkaç bin kişilik bu nüfuzlu kitleye karşılık Cumhuriyet’in kuruluşunda 1 milyonu aşkın olarak tespit edilen köylü aileleri için de bütçenin o zamana kadarki en büyük gelir kalemi olan Aşar’ı kaldırmasını halkı ağır bir yükten kurtaran cesur bir adım olarak nitelendirmektedir.

‘Hükümetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Büyük Arazi Sahibi Kürtlere Karşı Tavır Alması’ alt başlığında önce 1.500 civarındaki Kürt kökenli ailenin 1927’de Doğu Anadolu’dan “İdarî, askerî ve içtimaî nedenlerle garp vilâyetlerine nakli” hususuna değinen Yazar, Atatürk’ün de direktifleriyle 1929 yılında çıkarılan kanunla 110 bin dönüm tarım arazisinin topraksız köylülere dağıtıldığını ifade etmektedir. Asıl devrim niteliğindeki değişikliği 1934’te çıkarılan İskân Kanunu olarak gören Yazar, ‘Bu kanun uygulanabilseydi Doğu Anadolu’daki feodalite benzeri büyük arazi mülkleri ve toplumsal üretim ilişkileri tasfiye edilebilirdi” görüşündedir.

Ünlü İskân Kanunu’nun daha da ünlü 10.maddesindeki * Kanun, aşirete hükmî şahsiyet tanımaz” * Ağa, şeyh, reis, beylere ait olarak bilinen kayıtlı-kayıtsız bütün gayrimenkuller Devlete geçer” * Devlet bu adı geçenlerin mahsurlu bulduklarını aileleriyle birlikte yer değiştirtebilir” hükümleri uyarınca iş görülemese de Sezai Tezel’e göre 1934 – 1938 arasında 41 bini göçmen ailesi, 48 bini de topraksız yerli aile olmak üzere 89 bin aileye 2 milyon 900 bin dönüm arazi dağıtıldı. Fakat bunun tamamına yakını boş hazine arazisiydi ve büyük arazi mülklerine dokunul(a)madı.

Doğu Anadolu’daki toprak reformunda yeterince başarı gösterilememesi ve feodal yapıların çökertilememesinin Halk Partisi liderlerine verdiği rahatsızlığın 1935’ten itibaren genel bir toprak reformu yapılması noktasında hararetli tartışmalara sebep olduğunu aktaran Yazar, 1937-1938 yıllarında hazırlanan Ziraî Islahat Kanunu Projesi görüşmelerinde 18 milyon Türk’ün 15 milyonunu çiftçi olarak kabul eden Hükümetin II.Dünya Savaşı nedeniyle ertelediği projeyi ancak 1945 yılının Mayıs ayında bu kez “Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve Çiftçi Ocakları Kurulması Hakkındaki Kanun Tasarısı” adıyla TBMM’ye getirme imkanı bulduğunu paylaşacaktır.

Ortalığı tam anlamıyla karıştıran tasarıya karşı A.Menderes, E.Sazak, C.Oral, H.Menteşe gibi toprak ağası mebuslarca çok etkili bir muhalefet yapıldığını yazan Tezel, İsmet İnönü’nün Tasarıyı “Bu maddeyi kabul etmeyen benim milletvekilim değildir” diyerek komisyonlardan geçirebildiğini anlatmaktadır. Haziran 1945’te 17 maddeyle geçen kanun Tasarısına göre 500 dönümün üzerindeki mülkler belli bir matrah değer üzerinden kamulaştırılacaktı ve bu amaçla Temmuz 1945’te kanunu uygulayacak kamu örgütü kuruldu ki Yazar, iki gelişmenin Hükümet’e ani bir ‘u’ dönüşü yaptırdığını iddia edecektir.