İnsan Olabilmek

95

“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak.” Martin Luther

İyi insan, gülüşünü sevdiğiniz kişidir. Dostoyevski

“Dünya çok acı çekiyor: kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.” Napolyon

Diderot insanı: “Hisseden, düşünen, dünya üzerinde özgürce dolaşan, hükmettiği bütün diğer hayvanların başında görünen, toplum içinde yaşayan, sanatı ve bilimi icat eden, kendine özgü iyilik ve kötülüğü olan, kendine efendiler oluşturan ve kanunlar yapan, vs. bir varlık.” Olarak tanımlamaktadır.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik; “güçlü zekâsı, üstün düşünme kabiliyeti, sınırsız öğrenme gücü, içgüdüsel davranışlarının azalmış olması ve konuşma yeteneğidir.”

Her insan, yaratılışı gereği “mükemmel” olmasına karşın, çoğumuz bu mükemmelliğimizin farkında değiliz. İnsanın mükemmelliğini algılaması ve hayata geçirmesi için, öncelikle “kendisini tanıması” ve “tanıyabildiği kendini bilmesi” öğrenmesi ve gerçek “Kim” liği ile buluşması gerekmektedir.

Çağımızın düşünürlerinden Sponville, “Kendini tanımak; hayran hayran kendini seyretmek demek değildir. İnsanın hem ne olduğunu, hem de ne olması gerektiğini araştırmasıdır. Nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını kendine sormasıdır.”

Derken, yaşamda kendini arama ve bulma yoluna girecek bir bireyin, yönünü nasıl doğru olarak bulması gerektiğinin de vurgulamaktadır. İnsanları affetmeye ve hatalarıyla kabullenmeye, kendimizden başlamanın bir yolunu bulmalıyız.

 

Nietzsche; “Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar“. Der. Bireyi iyi bir insan olmaya götüren yolla, kişiyi önce insanlığa sonra da bilgeliğe taşıyan yol, birbirine benzer ve aynıdır. İnsanın makamı ve mevkii ne olursa olsun, O’ndan öncelikle insan olmanın gereklerini yerine getirmesi beklenir.

Fakat “insan görünüşlü” olmak başka, “insan olmak” başka şeydir. Kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi, bir nüshası olmasına yetmeyeceğinden, insanda belli bir takım niteliklerin bulunması da gerekmektedir.

Mevlânâ’nın, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok” özdeyişini göz önüne alırsak; elbiselerine ve makamlarına baktığımızda insan zannettiğimiz fertlerin bazılarında, insan olduğumuzdan utanacak davranış ve eylemler görebilmekteyiz. “İnsanların değerini belirleyen nicelikleri değil, nitelikleridir.”

Başkan Theodore Roosevelt’in de ünlü bir sözünde belirttiği gibi, “Bir insanı “ahlaken” eğitmeden, sadece “zihnen” eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır.”

Burada anlatılan şudur: Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.

Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş:

“Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.

İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin “insan olması için” çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

Neyi almak istiyorsak, önce biz onu başkalarına vermeliyiz. Sevmek isteyen, sevgiyi vermeyi öğrenmeli. Takdir edilmek isteyen önce başkalarını takdir etmeli. Mutlu yaşamak isteyen, önce başkalarının mutlu olmasına katkıda bulunmalıdır.

Türkiye’de ortalama yaşam beklentisi 75 yıldır. Bu da 39.446.157 dakika yapmaktadır. Muhtemelen okumadan geçtiğimiz bu rakam kadar telefon kontörümüz olsaydı, o kontörleri ne için ve nasıl harcardık? “Ömür” denilen hayat kontörlerimiz de, telefon kontörleri gibi, an be an düşmekte. Bunu durduramayız, fakat doğru kullanabiliriz.

Elimizde bir hayat var ve hayatı yeniden baştan alma imkânımız yok. Ancak; “dolu, yoğun, doğru, anlamlı ve derin” yaşayarak onun hakkını verebiliriz. Yaşamın hakkını vermede geç kalmış olsak bile, hala düzeltme şansımız var. Bu kararı verebilmek halen bizlerin elinde değil mi?

Neticede insan olmak:

– Çağını anlamak, çağının gerisinde kalmamak, geçmişle bugünün doğru sentezini yapabilmek, geleceği bugünden görebilmek, sözcüğün tam anlamıyla uygar olabilmektir.

-Kendinin ve içinde yaşadığı toplumun özgürlüğünü, bağımsızlığını sağlamak; sağlanmışsa titizlikle korumak demektir.

-Vicdanı özgür kuşaklar yetiştirmek; bu kuşaklar içinde yer alabilmektir.

-Onurlu olmak, kendi onuru kadar başka insanların da onuruna saygı göstermektir.

-İlmi, sanatı yaşamın en gerçek yol göstericisi olarak benimsemek; güzeli ve doğruyu nerede olursa olsun görebilmek, ondan yararlanabilmektir.

-Dünyanın barış içinde yaşamasını ilke edinmek, özgürlük uğruna yapılan savaşlar dışındaki tüm savaşları cinayet olarak kabul etmektir.

-Görevine kendi inançlarını karıştırmamak, başka din, cinsiyet, dil ve ırktan olanlara saygı göstermek; olmak demektir.

-Bilimsel, kuşkucu olmak; her konuda daha doğru olanı bulmak için sürekli çaba harcamaktır.

-Mevkii kendi çıkarları için değil, demokrasinin özü olan katılımlı yönetimi gerçekleştirmek; topluma yararlı olmak için kullanmak demektir.

Yeni bir düşünceden, buluştan yararlanabilmek bir meziyettir. Ne var ki, bu beceri insan olmaya yetmez. Birey ve toplum olarak üretilenlerden yararlanabilme becerisi göstermenin yanında; bilimden sanata, tıptan spora, tarımdan modaya, madencilikten çöp toplamaya değin her alanda düşünce, bilgi, nesne üretmek de gerekir.

Kim olursa olsun her insanın mutlaka kendine ve insanlığa yararlı olacak üretebileceği bir şeyler vardır.

İnsana, doğaya, kendine karşı sorumluluk taşımak; yaşamayı sevmek; sevinçleri olduğu kadar acıyı da paylaşmaktır insan olmak. İnsan olmak, “değer bilir” olmak, insanlık için yapılanları unutmamak demektir. Hele bu yapılanlar başta bizim için yapılmış ve bizi ilgilendiriyorsa.

Bizler, daha fit olabilmek uğruna,  spor merkezine gitmeyi ihmal etmezken, “daha iyi birisi olmak için” çalışabilmeyi nedense hiç aklımıza getirmeyiz.

Eğer gelecekte bir etik salonu olsaydı, bizler de düzenli şekilde egzersizler yaparak kendi iyilik kaslarımızı geliştirebilirdik. Böylece hayatı başkalarının açısından da görebilir, tartışmalarda hoşgörülü olabilir, sabırlı kimselerin nezaketine ve ikili ilişkileri yürütebilme biçimine özenir, ümitsizliği umuda çevirebilmeyi öğrenebilirdik.

Salonlar yok, ama günümüze ışık tutan etik reçetelerimiz var. İşte insan olmanın 10 kuralı: 1-Ruhsal Esneklik. 2-Empati. 3-Sabır. 4-Özveri. 5-Nezaket. 6-Mizah. 7-Kendini Bilmek. 8-Bağışlayıcılık. 9-Umut. 10-Güven.

Bilimsel bir ölçeği olmasa da, çabalarımızın iyiye yönelmesini sağlayacak bir liste, bize iyi olmanın anahtarını sunabilir.

Şimdiye kadar hepimiz daha iyi hayatlara sahip olmak istedik, ama çok azımız “daha iyi bir insan” olabilmeyi arzuladı. Belki de artık daha iyi biri olmanın zamanı çoktan geldi bile, ne dersiniz?

Bu nedenle gerçek insan olmayı başkalarının gözünde, sözünde veya davranışlarında değil, içimizde hissetmemiz gerekir. Bu bağlamda Dr. Keçe’ ye göre psikolojik açıdan sağlıklı, iyi bir insan olmanın ipuçları:

1- Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, sevin ve kimseyle mukayese etmeyin.

2- Değerliliği karşı tarafın bakışlarında ve sözlerinde değil kendi içinizde arayın.

3- Buğdaylar gibi büyüdükçe başınızı yere eğin ve alçak gönüllü olun.

4- Eleştiriye karşı hoşgörülü olun.

5- Her olayda suçlamak yerine sorumluluk alın.

6- Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

7- Karşınızdakini değil önce kendinizi değiştirmeye çalışın.

8- Anlamanın ve dinlemenin konuşup üste çıkmaktan daha önemli olduğunu unutmayın.

9- Haklı olmak yerine mutlu olmaya çalışın.

10- Alabileceğin en büyük intikam; affetmektir ve bazen karşınızdakine verilebileceğiniz en güzel cevap; gülüp geçmektir.

“Kişinin uyumlu yaşayabilmesi için, kendini ölçüyü kaçırmadan sevmesi gerekir.” Değerlilik duygusu içten hissedilen bir duygudur ve kişi ancak kendine yatırım yaparsa, kendi değerini kendi arttırabilir.

Kendi iyiliğimizle birlikte başkalarının iyiliğini düşünmeyi de öğrenirsek, herkesin etrafımızda döndüğü güneş olma sevdasından vazgeçebilir, kendi başımıza ışıldayan bir yıldız olabiliriz. Böyle bir yıldız olmakla diğer yıldızların varlığına da izin verebiliriz.”

Dünya, insan olanların sayesinde güzeldir.

Sevgiyle kalın…