Yazı dizimizin üçüncüsünü, I. Dünya Savaşı’nın başlamasına getirip bırakmıştık.
Bu bölümde ise, I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte gelişen olayları anlatmaya çalışacağız.
I. Dünya Savaşı başladığı dönemde İngiltere, dünya gücü olarak Küresel düzenin baş oyuncusu idi. Dünya ticaretinin yarısından fazlası bu devletin aracılığı ile yapılıyor, taşımacılık, neredeyse tamamen bu devletin denetimi altında bulunuyordu. İngiltere’nin deniz gücü, tartışmasız dünyanın en büyük gücü idi. Bütün bu imkânların sonucu olarak, İngiltere, adeta, dünyanın bankası idi. Savaş başlarken, dünyadan 4 milyar Sterlin alacaklı idi.
Böyle bir gücün yanına bir de, müttefik olarak Fransa, İtalya ve Rusya’nın girdiği düşünülürse, savaşın çok uzamadan bu güçler tarafından kazanılacağı düşüncesi normal karşılanmalıdır.
Bu durumda, savaşın istenen sürede tamamlanabilmesi için, Türk Boğazları’nın (Çanakkale, İstanbul) denetim altına alınması ve kendi aralarındaki irtibatın sağlanması gerekiyordu. Ayrıca, o ana kadar savaşa katılmamış olan Bulgaristan ve Romanya’nın da kendi yanlarında savaşa katılması sağlanacaktı.
Bu hesaplarla, daha 1914 yılının sonlarında, Çanakkale önlerine yığınak yapmaya başlamışlar ve 1915 yılının başlarında deniz saldırılarına geçmişlerdi. Osmanlı Devleti’nin temel amacı, görevi Boğazlar’dan geçişi engellemek idi. Osmanlı’nın gerek genel durumu, gerekse, bir kaç yıl önce, Balkanlar’da Türk tarihinin en büyük bozgunlarından birini yaşaması, İngiltere ve ortakları için, Boğazlar’ı geçmenin kolay olacağını düşündürüyordu.
Öyle ki; kendi aralarında donanma ile mi geçmek daha iyi olur, yoksa, kara askeri ile mi geçelim gibi tartışmalar bile yapılmaktaydı.
Donanma ile geçelim diyenlerin görüşlerine bağlı olarak yaptıkları girişim, 18 Mart 1915’de tarihten gelen Türk savaşçılığına toslamış ve pabucun çok ucuz olmadığını görmüşlerdi. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde kara savaşlarını başlatmışlardı. Ancak, kara savaşlarında da, İngiltere ve ortaklarının çok ağır bir yenilgi almaları ile tarihe tam bir damga vurulmuştu.
1916 yılı başlarında, dünya, gizlice ve kayıpsız çekilmeyi başarmalarını övünerek anlatmak zorunda kalan bir Küresel güç ve ortaklarına şahit olmuştu.
İşte bu durum, iki yüz yıllık, İngiltere Küresel gücünün dünyadaki ilk sarsıntıya uğramasına neden olmuştur. İngiltere, bu durumu, dünyaya duyurmamak için bir süre çeşitli kanalları devreye sokmuştur. Ancak, elbette, böyle bir sonucun gizlenebilmesi mümkün değildir. Bu gelişmeden sonra, İngiltere, artık, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk olmaktan çıkmanın sarsıntılarını yaşamaya başlamıştır. 1916 ortalarında (savaş, ağustos 1914’te başlamıştır) savaşın biteceği üzerine hesap yapan İngiltere ve ortakları, esas büyük kayıplarını bu tarihten sonra vermeye başlamıştır. Sadece, İngiltere, ilk iki yılda 1,030,000 kayıp vermiş iken, bu tarihten sonra, 1,766,000 daha insan kaybına uğramıştır. Savaş başlarken, daha önce söylediğimiz gibi dünyadan 4 milyar Sterlin alacaklı olan dünya bankası İngiltere, I. Dünya Savaşı bittiğinde, 8 milyar Sterlin borçlu hale gelmiştir.
Çanakkale yenilgisi, savaş başlarında yapılan tüm hesapları bozmuş ve yeni bir plan yapma gereği doğmuştur. Çünkü, Boğazlar’ın geçilememesi ile birlikte, Rus Çarlığı ile irtibat sağlanamamış, bu durum ise, 1917 Ekiminde Çarlığın yıkılması ile sonuçlanmıştır. Bu arada, Çanakkale savaşları sonunda Bulgaristan, bizim yanımızda savaşa katıldığı için, Almanya ve Avusturya-Macaristan ile aramızda köprü olmuş, bizim tarafın birbirleri ile irtibatı tamamlanmıştır.
Boğazlar’ın geçişe açılamaması üzerine yeni plan Fransa üzerinden Almanya’ya saldırılması üzerine kurulmuştur. Bu durum, çok ağır insan kaybına ve mali kayıplara neden olmuş, ayrıca, İngiltere ve Fransa arasında ileride ciddi sonuçları olacak olan güvensizliklere neden olmuştur. Rusya’nın, ortaklarının Çanakkale’de yenilmesi nedeni ile savaştan çekilmesi, Almanya’nın, ağırlığını, Fransa üzerine vermesine neden olmuş, bu durum, daha önce söylediğimiz, İngiltere’nin çok ağır kayıplar vermesinin de en önemli nedeni olmuştur.
Bu yaşananlar, İngiltere iç siyasetini allak-bullak etmiş, Liberal Parti’nin bölünmesine kadar varmıştır. Savaşın, yapılan hesapların aksine, uzaması ve çok ağır kayıplar verilmesi, İngiltere parlamentosunda kavgalara neden olmuştur. Daha sonra adından söz edeceğimiz, azılı Türk düşmanı Loyd Corc, Başbakan Askuis’i topa tutmuş ve aynı partili olan Askuis, 5 Aralık 1916’da istifa ederek 9 Aralık’ta da Loyd Corc Başbakan olmuştur.
Her şeye rağmen, İngiltere ve ortakları savaşı kazanmış, ancak, kendileri de savaştan büyük ve ağır kayıplarla çıkmışlardır.
İşte! Loyd Corc, Başbakan olduğu bu tarihten, 1922’nin sonuna kadar, yani, Yunan’ın Ege Denizi’ne döküldüğü döneme kadar görevde kalmış ve bu dönem boyunca, Çanakkale yenilgilerinden başta Mustafa Kemal ATATÜRK’ü sorumlu tutmuş ve tüm siyasî hayatını Mustafa Kemal ATATÜRK ve Türk kin ve nefreti üzerine kurmuştur.
Bundan sonra Millî Mücadele dönemine gelmiş bulunuyoruz.