Havamı Aldım (2)

111

Almasan havanı bir dert, vermesen bir dert!

Aldığına da, verdiğine de bin şükret!

 

Çünkü alması da, vermesi de ulu nimet!

Olur mu bundan güzel, bundan büyük ganimet?

 

-Ohhh! Giderken de gelirken de, bir güzel havamı aldım havamı.

-En pahalı olması gereken, en kıymetli şeyi; en ucuz, en kolay şekilde.

-Ne kaşık ne çatal, ne el ne kol; şöyle bir nefes almak yeter, ohhh be komşu:

 

Meğer hava almak, ne büyük nimet!

Ne de bitmez tükenmez bir bereket.

 

Diyeceksin ki: Şimdiye kadar almıyor muydun havanı gayet?

Alıyordum elbet, ama nerde bunu akledecek parlak zihniyet?

 

Bunun yanında, neyin vardır artık kıymeti?

Kopmuş olur, senin için beden kıyameti!

 

Çünkü almayan havasını verir canını diyet!

Havasını alan duymalı Tanrıya, pek çok minnet.

 

-Giderken pazara, rastladım oğlunu yolculayan bir adama. Oğlu soruyordu: “Babacığım ne getireyim sana?” Baba tık nefes, zar zor nefes alıp vererek, binbir müşkülât ve zorlukla dedi oğluna: “Biraz hava getir oğlum biraz hava!”

-Kabul olmayacak duaya “âmin” dercesine verilen bu cevap, dikkatimi çekti. İyice kulak kesildim. Anladım ki, adam astım hastası. Doğru dürüst hava alamıyor, soluklanamıyor! İşte o zaman kafam dank etti.

 

Ya Rabbî, meğer ne büyük nimet dedim;

İçindeyim de hiç farkında değilim!

 

Ne kadar şükretsem sana az.

Daim etmeliyim sana niyaz.

 

Meğer ne kulların varmış havasız!

Biz kulların ise ne kadar arsız!

 

Asıl nimet içindeyken bizler böyle habersiz;

Esirgemez kullarından nimetini o Azîz!

 

-İşte böyle sevgili dostum:

 

Gerçi gittim pazara, döndüm elim boş!

Farkına vardım asıl nimetin, ne hoş.

 

Aldım havamı bir güzel içime çekerek

Açtım gönül gözümü, ohhh çok şükür diyerek.

 

 

Önceki İçerikEmekli Kurmay Albay Dr. Ömer Lütfi Taşcıoğlu: Kıbrıs Kuşatılıyor
Sonraki İçerikMış Gibi” İhracat!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.