Devlet, Kitap ve Halk (2)

50

Oysa meselâ genç şair Cafer Keklikçi’nin dediği gibi,

Maraş’ta uzun kış gecelerinde -eskiden- insanlar bir araya gelerek kitap okurlardı.

Kaldı ki, daha düne kadar her evde;

Başta Kur’an-ı Kerîm olmak üzere Ahmediye, Muhammediye, Siyerü’n-Nebî, Mevlid-i Şerif ve

Kara Davut gibi eserlerden biri veya birkaçı mutlaka bulunur.

Halk bunları zevkle okurdu.

Üstelik bunlar rahat okunsun diye harekeli olarak basılmış olurdu.

Aynı zamanda bu eserlerin derkenar denilen sayfa kenarları,

Önemli olayların kaydedildikleri bir not defteri vazifesini de görürdü.

Aile ve akrabalarda olan ölüm, doğum, izdivaç / evlilik gibi hususlar;

Buralara dercedilir, yazılırdı.

Nereden nereye geldik:

 

İşte o, yüksek vasıf ve nitelikli ecdâd.

Şimdiki nesil; yeterince etmiyor geçmişi yâd!

 

Silkinip, bir an önce kendimize gelmeli.

Kitap okumanın yeri, hiçbir şeyle doldurulmayacağı iyice anlaşılmalı.

Ne radyo ne televizyon, kitabın yerini alamaz asla!

Hepsinin yeri var muhakkak.

Fakat hepsinden önce olarak;

İlle okumak, ille okumak.

Maddî gıdasız nasıl yapamıyorsak;

Manevî gıdasız da kalamıyacağımızın farkına varmalıyız.

Özellikle Mevlânâ’nın günümüz Türkçesine kazandırılmış eserlerine yönelmeli.

Aydınlanmalı. Dünyanın gıpta ettiği mânevî büyüklere sahip oluşumuzu hatırlamalı.

Bu sahipliğin hakkı verilmeli.

Unutmayalım ki:

 

Batı bilhassa Amerika’da revaçta Mevlânâ.

Tercümeleri, en çok satan eserler arasında.

 

Bu durum teşvik edici olmalı.

Bizleri harekete geçirmeli.

 

Dünyaca ünlü âlim ve edebiyatçılarımızın kıymetini bilmeli.

Bizlere bu güzîde ve seçkin eserleri, en iyi imkânlarla sunan yetkililere de teşekkürler etmeliyiz.

Şüphesiz eserlere göstereceğimiz ilgi; bu kurumu bir kat daha gayrete getirecektir.

Eşi, dostu ve çocuklarımızı; Millî Eğitim Bakanlığı yayınlarının ölmez, günü geçmez,

İnsanı manen ihya edici eserlerini almaya, okumaya, anlamaya yöneltmeliyiz.

Üstelik bu bir vatandaşlık borcudur be dostlar!

 

Elele vererek Devlet, Kitap ve Halk;

Üçlü olarak yine ayağa kalk!

Geçmişe, geleceğe bir de böyle bak!

Çünkü;

Kutlu olacaksak ancak böyle olacak.

 

 

Önceki İçerikYeni Askerlik Kanununun Riskleri
Sonraki İçerikHerkes Ekmek Derdinde!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.