Anarşist

100

Biliyorum birçok tanımı var,  sınırları çok belirgin değil ama özünde insan hürriyetini sınırlayan her türlü sistem ve duruşa karşı olan kısaca. Teröristle bile karıştıran vardır. Ülkemizde bazı kelimeler ve kavramlar gibi özünden saptırılmış ve anlam kayması yaşamış, kirlenmiş bir kelime; kim nereye çekiyorsa o tarafa gidiyor. Benim çektiğim yön demin de söylediğim gibi insanı köleleştiren her türlü sisteme karşı duran otoriteye başkaldıran anlamındadır.

Kelimeler bir toplumun algı dünyalarına göre şekillenir; sevilir ya da sevilmez. Eğilir bükülürler, istenilen şekillere getirilirler. Toplumun bir nevi karakteridir kelimeler.

Mübarek Ramazanı idrak edip yaşamımızın kıyısından bile geçirmediğimiz. En mübarek ay olduğuna inandığımız ama iman etmediğimiz zamanlara uygun bir yazı olsun niyetiyle yazıyorum satırlarımı. Hepsi senin için.

Sizi biraz rahatsız etmek niyetindeyim, şimdiden özür dilerim; imanınızı sorgulamanıza sebep olacağım. Sistemin uysalları biliyorum üstüne alınmayacak, kendini sözlerimin dışında tutacak; müraileşmiş ruhlarınız zaten rahatsız olmayacak.

Kolay mı inanmanın ötesine geçip iman etmek, sistemin dışına çıkıp kırmızı hapı seçmek, rahat ve mutlu sanal dünyanızın dışına çıkıp acı, ıstırap ve mücadeleye talip olmak? Oysa Peygamber tam da bunu yapmıştı. Sistemin tüm kötülüklerine bulaşmadan yaşayıp giderken artık harekete geçmesi gerektiğini bildiren ilahi emir gelinceye kadar sistemin uysalı olan ruhu, döneminin en aksiyoner anarşist  dönüşümünü kolay mı atlatmıştı sanıyorsun?

İntiharın sınırlarında dolaşan böylesine büyük bir değişimin travmasını, varlık ya da yokluk olarak tüm hücrelerinde hissederken değişimin değil kemiklerinin çatırtılarını ve ruhunu bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi yaşıyordu içinde. Bir metaformoz gibi uysallık halinden anarşizme geçiş, insanı insana kul eden tüm sisteme topyekûn ruhsal,  bedensel, maddi – manevi tüm varlığıyla savaş açmak kolay mı sanıyorsun?

Ne kadar kolay anlatıyoruz; Peygamberin ahlakı ile ilgili soruya “Kuran’a bakın” dediğini Hz. Ayşe’nin. Anlayamamış, hissedememiş, gerçekten iman etmemiş ruhlar kavrayamazlar. Oysa anarşizmin manifestosuydu o kutsal Kitap. Tüm zamanların ötesinde, insanın kuracağı kula kulluk sistemlerinin karşısında insana insan olduğunu hatırlatıyor. Kula kulluk edilmeyeceğini, mülkün sadece Allah’ın olduğunu ve tüm servetlerde bütün kamunun hakkı olduğundan bahsediyordu.

Birçok inanan gibi iman etmek işimize gelmedi. Parsellemiş olduğumuz dünyada servetimize servet katarken zekâtı 40’ta bire indirgeyip miras hukuku diye bir kavramı kendimize şiar edindiğimiz bir sistemin kölesiyiz, kendimizi kandırmayalım. Bir tür kölelik sistemi olan kapitalizmin içinde yaşarken tüm zamanların en büyük anarşist önderinin mücadelesini bile hissedemiyoruz. Acı olan ise muraileşmiş ruhlarımızın bunu öylesine içselleştirmesi ki farkına bile varamıyoruz.

Dedim ya inanıyor ama iman etmiyoruz. Evet, Peygamber sadece tebliğ edici değil uygulayıcısı olarak her dönemin peygamberi gibi devrinin ve bundan sonra gelecek tüm insanlığın en büyük anarşistiydi. Bari sakalına bakarken kılı bile olamayacağını idrak et! Ama neden olamayacağını da bil istedim.

Sakın sorma bana ‘sen nerden biliyorsun’ diye. Ben sadece kendimi biliyorum. Zamanın, mekânın, sistemin, paranın, geçmiş ve geleceğin gönüllü köleleriyiz. Ve özgürlüğün ne kadar güzel bir şey olduğundan bahsediyoruz hem de anlamayalım diye Arapça bahsediyoruz

Çünkü anlamak rahatsız edici ve masraflı bir uğraştır. Bu dinde kazandığın değil dağıttığın senin. Köleleştikçe değil özgürleştikçe övünebildiğin bir din. Mala – makama taparsın, güce taparsın, duygularına taparsın; utanmadan da ‘Lâ’ dersin.

Biliyorum sen zaten bu anlattıklarım değilsin. Ben de zaten ortaya konuşuyorum.