Bir konuya girmek, bir konuyu bilmek ve anlamak istiyorsak…
Önce ona muhatap olmalı.
Bunun için de kendimizi bir iyice hazırlamalıyız.
İyi bir dinleyici, iyi bir gözlemci olmalı.
Söylenileni hemen ne kabul etmeli ne de red…
Önce iyice bir dinlendirmeliyiz.
Gördüğümüz hakkında ise hemen hükme varmamalıyız.
Çünkü dış görünüş ve dış görüntü, çok zaman yanıltır insanı.
Yine bir konuya girerken veya onu anlamaya çalışırken
“Bilinçli Cehalet Kuralı”nı uygulamak lâzım.
Yani geçici olarak her yerden ve her şeyden soyutlanmak gerek.
Çünkü bilginin hafızaya aktarılmasında,
Bir köprü başı vazifesi gören kara tahtaya,
Yeni bir şey yazmak için; önce tahtayı silmek, temizlemek;
Sonra da yazılan üstünde yoğunlaşmak icabeder.
Ayrıca konuya vâkıf olana kadar nötür kalmak lâzım.
Üstelik ne bilmeli ne bilmez olmalı.
Ne kabul, ne red. Ne evet, ne hayır.
İki tarafa da eşit mesafe ve uzaklıkta kalmalı.
Konuyu iyice tartmalı. Mantık süzgecinden geçirmeli.
Fakat bazan anlamazlığın da, bilmezliğin de,
Akıl almazlığın da bilmek demek olduğu bilinmeli.
Kim söylüyor? Kime söylüyor?
Ne söylüyor? Niçin söylüyor?
Yani amacı ne? Ve ne makamda söylüyor?
Yani ehil olarak mı konuşuyor?
Yetkili olarak mı konuşuyor?
Bilen biri olarak mı konuşuyor?
Çünkü söz kuvvetini nispetinden alır.
Söyleyenin durumuna göre söz etkili olur.
Yoksa söz havada kalır.
İşte bütün bunların hepsini nazara almalı.
Göz önünde bulundurmalı.
İleri sürülenleri iyice tartmalı.
Her söylenene inanıp, hemen kalbe yol vermemeli.
Kalpte ona yer ayırmamalı.
Daha doğrusu kalbe girmesine fırsat tanımamalı.
Mihenge vurmalı. Altınsa almalı. Bakırsa el sürmemeli. Geri çevirmeli.
Bütün bunlardan sonra söylenilen, okunulan veya dinlenilen; bir de kabul görür,
Akla uygun düşer, mantıklı gelir, gerçeğin ta kendisi olursa, artık değmeyin keyfe…
Konuya, konudaki gerçeğe dört elle sarılmalı. Zihinde en mûtena yere konmalı.
Artık bütün dünya aksini savunsa, o bildiğinden şaşmamalı. İnandığından geçmemeli.
Şek ve şüphe etmemeli. Asla sarsılmamalı.
“Hakiki imanı (inancı) elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir!”
Hükmüne nazîre ve benzer olarak o da benimsediği gerçeğe sım sıkı sarılmalı.
Onu iyice muhafaza etmenin yoluna bakmalı.
Çünkü gerçek; değerini hiçbir zaman kaybetmeyen,
Kaybetmeyecek olan bir cevher hükmündedir.