Terör ve İslam (1)

76

Belki de “zarar” (vermek) kelimesinden gelmedir “terör”! Bu ihtimal ve olasılığı yabana atmamalı. Çünkü terör maddî zarar veriyor. Ruhlarda dehşet uyandırıyor. Kalblere korku salıyor. Kişilere ümitsizlik aşılıyor, direnci kırıyor, haklı oluş ve duruşu sarsıyor. Kısaca terör; yapıldığı yerde yılgınlık türemesine sebebiyet veriyor.

Özellikle inanç temeli zayıf insanlarda mânen büyük gedikler açıyor. Milletin savunma dinamizmini kundaklıyor. Yersiz caydırıcı bir unsur olup çıkıyor karşımıza. Zaten terörden istenen de bunların hepsi veya birkaçıdır. Yahut da sadece biridir.

Öyle de olsa terör için bu kazançtır. Aslında koftur. Göründüğü gibi değildir. İçi boş bir davulun çıkardığı, ürkütücü ses gibidir. Biraz kuvvetli duruşla, savılacak bir durumdur. Arkasından bir şey çıkmayacağını bilmekle, etkisi de yerle bir olur. Bütün mesele terörün müthiş hay huyu içinde benliği kaybetmemek. Duruşu bozmamak, direnci kırmamaktır.

Terör, geçici bir gaflet sarhoşluğu doğurur. Terör yapan bu boşluktan yararlanmaya çalışır. Ne yapacaksa bu şaşkınlık anına borçlu olduğunu bilir. Bu kısa zaman ve zemini çok iyi kullanmak ister. İşte buna fırsat vermemek gerekir. Sıkı bir duruşla, güçlü bir dirayet ve istençle geri tepeceği muhakkak ve mutlaktır.

Bütün mesele bu terör dehşetinin hasıl ettiği boşlukta boş bulunmamaktır. Sarsılmamaktır. Kuvvei mâneviyeyi muhafaza etmektir.

Terör hangi dinin nitelik ve vasfını alırsa alsın. Bu niteleyiş arızîdir, geçicidir, iliştirmedir. Aslında bu ilinti teröre sığıntıdır. Bu kurulan ilişki iğretidir. Düşmeye mahkûmdur. Bir göz boyamadan ibarettir.

Özellikle hiçbir kitaplı din; özünde terör eylemini taşımaz, terör fiilini benimsemez. Terör estirmeyi doğru bulmaz.

Hele son kitaplı din olan Yüce İslâm Dini, terörle hiç bağdaşmaz.

Çünkü terör vahşeti savunur.

İslâm ise medeniyeti.

Çünkü terör yıkmayı savunur.

İslâm ise yapmayı.

Çünkü terör düşmanlığı savunur.

İslâm ise kardeşliği.

Terör adı üstünde vahşet, dehşet ve ölüm getirir.

İslâm ise, adı üstünde barış ve dostluğu ister.

Bu liste eğer istenirse uzayıp gider.

Fakat terör, kapkara bir renge bürünür.

İçinde insan kaybeder yolunu.

İslam ise parladıkça parlar.

İçinde bulur insan her yolunu.

Demek ki terörü hiçbir kitaplı din öngörmez.

İslam ise a canlar, terörün semtine bile uğramaz.

İslama bir güzel adım atmanla,

İslam der mealen Kur’anda:

“Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.

Bir insanı dirilten bütün insanlığı kurtarmış gibidir.”

Yine der ki o yüce İslam Dîni,

Ey İslama veren tüm benliğiyle kalbini,

Sen öyle İslam ol ki ey er kişi!

Seni öldürmeye gelen seninle olsun dipdiri.

Velhasıl İslamla terör asla bağdaşmaz.

İslamla terör, emîn olun hiç barışmaz.

 

 

Önceki İçerikDilimiz, Edebiyatımız ve Geleceği Edip, Şair ve Dergi Yayıncısı Av. İsmail Özmel ile Sohbet…
Sonraki İçerikBeka, Zeka, Şifa, Yeni Zelanda
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.