Saate İsabet Eden Şarapnel…(10 Ağustos 1915 Çanakkale )

104

(O saat Mustafa Kemal’i, O ise Türk Milletini kurtaracaktı)

Tarih sayfalarına ”Çanakkale Geçilmez” değimini yazdıran atalarımızın kazanmış olduğu o muhteşem zaferin ardından tam 104 yıl geçti.

”Çanakkale savaşları Türk Milletine bir Mustafa Kemal, Mustafa Kemal ise Türk Milleti olabilmenin ulusal bilincini ortaya çıkarmıştır.

Çanakkale savaşları; Türklüğün bir millet olma bilinci ile ön plana çıktığı, şeref ve namusun kurtarıldığı, ulusal benliğe kavuşulduğu, Türk’ün yalnız kendisine güvenmesi gerektiği gerçeğine ermesi, bugünkü güzel Türkiye’nin ortaya çıkması bakımından acı ve kanla yazılmış bir destan olarak şanlı tarihimizde yerini almıştır.”

Bir faninin yaşam kaderini etkileyen çok özel yaşanmışlıkları, bir milletin de geleceğine yön veren liderleri vardır. Çanakkale savaşlarının kazanılmasını sağlayan askeri dehası ile yaşamındaki eşsiz başarılarıyla Mustafa Kemal; bizlere bugünleri armağan eden en önemli liderdir.

O sadece Çanakkale savaşlarının kazanılmasını sağlayan muzaffer bir komutan değil; adeta kan çanağında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu, yaşamımızı aydınlatmaya devam eden çağdaş devrimleri ve ilkeleriyle Türk Milletinin geleceğine yön veren eşsiz önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzdür.

Yıllar önce Çanakkale savaşlarında öylesine bir olay yaşanacaktı ki! Bu olayın kahramanı bir saat ile o saate çarpan büyük bir şarapnel parçasıydı!

O saat Mustafa Kemal’i, O ise Türk Milletini kurtaracaktı…

Şimdi bundan tam 104 yıl öncesine, Çanakkale savaşlarının tüm şiddetiyle yaşandığı ölüm kalım günlerine gidelim ve Çanakkale savaşlarında Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü hayata bağlayan o saatin hikâyesini 1918 yılında Ruşen Eşref’le yapmış olduğu röportajda Atamızın kendi ağzından dinleyelim:

”10 Ağustos 1915… Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hâkim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8’nci Tümen Komutanı ve diğer subayları çağırdım. Mutlaka düşmanı mağlup edeceğimize inanıyorum. Ancak, siz acele etmeyin. Evvela ben ileriye gideceğim. Size kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın şeklinde olacaktı.

Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırdım, çevirdim ve birden aşağıya indirdim.

Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah… Allah… Sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.

Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hâkim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu.

Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı. Sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Beyden başkası görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerindeki cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.

Aynı günün gecesi, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman Von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de bana üzerinde aile asalet arması olan altın cep saatini hediye etti.

Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak geri çekildiler. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu iyice anladılar.”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş meydanında yaşamış olduğu bu olay, bir faninin yaşam geleceği üzerinde kaderinin ne denli etkili olduğunun en çarpıcı örneğidir.

O yer ve zaman kesitinde, Gazi’nin göğsüne çarpan şarapnel parçasını o saat engellememiş, o ölümcül olayın önüne geçmemiş olsaydı, sonrasında neler yaşanacaktı bilinmez!

Ancak bilinen o ki; o saat Mustafa Kemal’in hayatını, O ise Türk Milletini kurtardı.

Bizlere bu güzel yurdu armağan eden atalarımızı, bu uğurda hayatlarını seve seve feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Vatan onlara minnettardır.

( Not: Atatürk’ün Çanakkale savaşlarında hayatını kurtaran saatin akıbeti ne yazık ki meçhul! Liman Von Sanders Paşanın Atamıza hediye etmiş olduğu altın saat ise, Anıtkabir Müzesinde bulunuyor. Kaynakça: Kanla Yazılan Destan-Şubat 2006 Hanri Benazus)

 

 

Önceki İçerikDilimiz, Edebiyatımız ve Geleceği Edip, Şair ve Dergi Yayıncısı Av. İsmail Özmel ile Sohbet…
Sonraki İçerikBeka, Zeka, Şifa, Yeni Zelanda
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.