Yalan Bağımlılığı

53

“Sigarayı bırakmanın en kolay yolu, sigaraya başlamamaktır.” sözünü üslup yönüyle etkileyici bulurum. Yalan da öyle. “Yalan bağımlılığından kurtulmanın en kolayı, yalana hiç başlamamaktır.” Bir kere söyleyen, ikincisini de söylüyor. Sonu gelmiyor.

“İlk günahı işlemek zordur.” denir. Yalan da bir günahtır; yüzü kızarır söyleyenin. Pişmanlık yaşatır söyleyene. İkinci yalan biraz daha kolaydır. Sonra sıradanlaşır ve alışılır yalana. Artık yalan, söyleyene tat vermeye başlar, kalbe yerleşir, kişinin gıdası olur. Yalan, başka bir yalanı doğurur; yalan söylemekle kalmayıp yalanı savunun yalancı olmuşuzdur da farkında değilizdir. Doğru iş yapanlar, doğru söyleyenler; bizim karşımızdadır, düşmanımızdır.  Kalbimiz katranlaşmıştır, pislikten beslenen bataklık sineği gibiyizdir; yalan alır, yalan satarız. Ne çirkin bir yaşantı, değil mi?

Niçin yalan söyler insan? Suçu vardır, bastırmak; zayıf yapılı ya da karakterlidir, kapatmak ister.

Kişi, birine kin besleyebilir, yalan söyleyerek intikam almak, kinini gidermek arzusundadır; bilmez ki söylediği her yalan, kinini artırmakta, kişiyi esir etmektedir.

Hırslı insanlar yalan söyleyebilirler. İsterler ki az zamanda kolay ve çok kazansınlar. Fesatlık tohumu yalanla büyür; o, kişiyi yakan bir alevdir. Yalanla söndüreceğini düşünür ama söylenen her yalan, fesatlık alevine dökülen benzindir.

Bir durumu olduğundan daha küçük veya büyük göstermek yani mübalağa yapmak da bir yalan türüdür. Küçümsemek veya büyütmek; olaylara, olgulara kişilere haksızlıktır. Bu haksızlıkla alınması muhtemel kararların sonuçları başka yanlışlara yol açabilir. Bu da, niyet iyi de olsa, sonucu itibariyle bir vebaldir.

Gündemde kalmak, şöhrete ulaşmak, bulunduğu zaman ve mekânın dışında yaşama arzusu duymak; kişiyi yalana, sahtekârlığa, hırsızlığa yönlendirebilir. Bilmezler ki “Yalancının mumu, yatsıya kadar yanacaktır.” Yalanla elde edilen şöhretler, sabun köpüğü gibidir.

Yalancının dostu olmaz, birbirine dost olanları da hiç sevmez yalancı. Yalanın düşmanı doğruluktur, “Rencide olur dide-i huffaş ziyadan.” yani “Yarasanın gözleri, aydınlıktan rahatsız olur.” demiş Ziya Paşa.

“Bir ruh hastalığıdır yalan söylemek, psikopatlıktır.” der Nurettin Topçu. Kanı kanla yıkamaktır, hâlbuki kan su ile yıkanır. Çürük üzerine çürük, yanlış üzerine yanlış inşa etmektir. Her yalan, kâğıttan gemidir, ömrü olmadığı gibi “güven, iyilik, sadakat, huzur” gibi toplumunun temel bağlarını yok eder.

Kandırma temeli üzerine kurulur yalan binası. İnsanlık serüveninde ilk kandırıcı, yani ilk yalancı kimdir? Şeytandır. Yalancılık, şeytani bir niteliktir. Her fitnenin temelinde yalan vardır. Habil ve Kabil olayından günümüze kadar pek çok örnek sayabiliriz. Bir Müslümanın “asla” işlememesi gereken günahın “yalan söylemek” olduğunu söyler Hz. Muhammet. İnsan olma ayrıcalığına sahip biri, yalan söylemez.

Yalanın, bir gün ortaya çıkma ve sahibini rezil etme gibi bir huyu vardır. Vicdanın, peşini bırakmayan sevimsiz gölgesidir o. Yola her çıkışımızda sahibine yük olur, çelme takar, onu arkasından çeker. Yalanla kurulacak bir defalık dostluk, ebedi esarettir. Yalanın kölesi olmak, ne büyük işkencedir, kim bilir!

Yalanın iyisi olmaz, ancak en kötüsü de toplumları ifsat eden genel kabullerdir. Önyargıları yıkmak, algıları temizlemek; asırları aşan uğraşıyı gerektirebilir. Günümüzde, yazılı ve sözlü her türlü iletişim şeklini kullanan medya, algı oluşturmada, yalanı yaymada insafsızca kullanılmaktadır. Yalan üzerine bir sektör kurulduğunu görmek ve bunu dillendirmek, insan kalma mücadelesi veren herkes gibi beni de üzmektedir. Çağımızın en akıllıları, belki de bu sektörün tuzağına düşmeyenlerden çıkacaktır. Akıllı kalmak da zor.

Her yalanın bir üreteni vardır ancak yöneteni olamaz; denizin dip dalgaları gibi onun ne zaman tsunamiye dönüşeceğini kimse tayin edemez. Yalan gelir, bir gün yalancıyı da vurur.

İnancı güçlü, ruhu sağlam, özgüveni yüksek, özgürlüğünü önemseyen insan, yalan söylemez, üç, iki, bir değil; hiç söylemez. Çünkü bir söyleyen, iki de söyler… Siz hiç yalan söylediniz mi, söylediğiniz yalanın esiri oldunuz veya pişmanlığını duydunuz mu? Bundan dolayı kendinizi yargıladınız mı?

Ne demiştik? “Sigarayı bırakmanın en kolay yolu, hiç başlamamaktır.” Yalan da öyle!…