Kâzım Karabekir

81

Kâzım KARABEKİR adı, bu ülkede yaşayan herkesin, saygıda asla kusur etmemesi gereken adlardan en başta gelenlerinden biridir.

Millî Mücadele’nin başlamasından önce dahi, yani 19 Mayıs 1919’dan önce dahi, Türk Milleti’nin kurtuluşu çarelerini arayan, içi yanan nadir kişilerden birisidir.Millî Mücadele’nin başlamasından itibaren, mücadele’nin İKİNCİ ADAMI’dır.

Millî Mücadele’nin tartışmasız Lideri, elbette, Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Rauf ORBAY, hatıralarında, biz olmasak da, Mustafa Kemal bu mücadeleyi yapacak ve başaracaktı demiştir. Ancak, bu 20. Yüzyılın en büyük liderinin ve dahisinin etrafında da çok değerli yardımcı güçler vardır. İşte onların BİRİNCİSİ, Kâzım KARABEKİR’dir. Çünkü, Erzurum Kongresi’nin hazırlanması büyük oranda onun eseridir. Doğuda Ermenileri yenmek onun sayesindedir. Her şeyden önce, İstanbul’un, Mustafa Kemal ve Rauf ORBAY hakkındaki idam kararı nedeni ile derdest edilip getirilmesi talebi 15. Kolordu Komutanı Kâzım KARABEKİR’e iletildiği zaman, onun, İstanbul’a verdiği cevap ve hele, Mustafa Kemal’e; EMRİNİZDEYİM PAŞAM ifadesi, Türk Tarihi’nin en talihli anlarından birini oluşturur.

Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra, lider kadrosu arasında, AYRINTILAR NEDENİ İLE, GRUPLAŞMA olmuştur. Bu esnada, Kâzım Paşa iktidardan farklı grupta yer almıştır. Bu durum gayet olağandır. Çünkü, Türk Milleti’nin kurtuluşu tamamlanmış, bundan sonraki yönetim anlayışında farklı düşünülmesi de normalleşmiştir. Zaten, farklı düşünenler de iktidardan uzun süre ayrı kalarak, bu farklılığın karşılığını ödemişlerdir.

Bundan 5-6 yıl önce, Avrupa Aydınlar Ocağı’nın Kosova’da düzenlediği toplantıya katıldık. Açılış konuşmasının sonunda Genel Başkanımız Mustafa ERKAL Hoca, aramızda bir misafir olduğunu söyledi. Kimdi bu misafir? Kâzım KARABEKİR Paşamızın kızı Timsal KARABEKİR! Türkiye’nin kırktan fazla şube yetkililerinin ve diğer misafirlerin olduğu salonda bütün katılımcılar, sanki planlanmış gibi birden ayağa kalkarak, uzun, uzun Timsal Hanım’ı alkışladılar. O manzara görülmeye değer bir manzara idi ve unutmak mümkün değildir. Paşamızın kızı da duygularını açığa vuran bir konuşma yaptı.

Ben, Tarihçi ve Köşe Yazarı sıfatımla, tarihî bir fırsatın ele geçtiğini düşünerek, kendisiyle sohbet etmek için harekete geçtim ve oradaki üç gün içerisinde iki uzun sohbet imkânı buldum. Aldığım müsaade ile abla dedim, ATATÜRK hakkında ne düşünüyorsunuz? “Ne demek” dedi. “Devletimi kurmuş, Türk Milletini kurtarmış bir büyük insan hakkında olumsuz, kötü ne düşünebilirim.”

Bir ayrıntıya daha girmek istiyorum. “Babanız fikir ayrılıklarından sonra, ATATÜRK’le görüştü mü” diye sordum. “ATATÜRK’ten görüşme isteği gelmiş, ancak görüşme fırsatı olmamış.” dedi. Kendinin yaşı küçük olduğu için(*) ablalarından aldığı bilgiyi aktardı. “Ablalarım sormuş, baba görüşür müydünüz” Kâzım Paşamızın cevabı şu olmuş; “Ne demek, elbette görüşürdüm. Çünkü, o bir Mustafa Kemal”.Bu görüşme isteği ve görüşememe durumu, Hasan İzzettin Dinamo’nun 9 ciltlik Kutsal İsyan ve Barış serisinde ayrıntıları ile vardır. Ne kadar ilk ağızdan bilgidir bilemiyorum. Ama, okunmaya değer.    Bunları daha ayrıntılı olarak yaşandığı dönemin hemen arkasından da hem yazmıştım hem de televizyonda anlatmıştım. Şimdi niye yazdım, biliyor musunuz?

Kâzım KARABEKİR Ailesine, BUGÜN, saygısız davranışlar göstermek en hafif tabiri ile VEFASIZLIKTIR.

Tarih, sadece yaşanmışlığı anlatan bir sosyal bilim disiplini değildir. Tarih, yaşanmışlıklardan ibret alınarak, geleceğin planlanması görevini de üstlenmiş bir sosyal bilim disiplinidir. İnsanlar fanidir, ancak TARİH KALICIDIR.

(*) Kâzım KARABEKİR Paşa 1948’de vefat etmiştir. Timsal Hanım, 1941 doğumludur ve halen İstanbul’da yaşamaktadır.