Tek ayaküstünde duran cezalı çocuk gibiyim
Ne zaman şiir desem, sonundan başlıyorum
Öznesi, yüklemi, tümcesi karıştı, pastoral firarda
Kafadan bir nokta koydum, kekeme kelimelere
Siz ortasından okuyun.
Yok bir dilin yaralı sancısı bu
Ağustos sıcağından beter,
Eylül yağmurundan daha öfkeli…
Boşlukta sallanan el gibi sallanıyorum.
”Yol bu, hadi korkma, gidilir” dedim.
Bir gittim, pir geldim
Oyalandığım dünya yalan, oyalandığın dünya yalan
Yok bir beklentim şiirden başka
Susma hakkımı kullanıyorum, bağıra bağıra
İşte sana daha ne diyeyim ki!
Defterin kenar süsü,
Kitabın ayraç konulmuş sayfası,
Kalemin kırık ucu,
Dilin pası,
Anamın yası,
Denizin yosun tutan taşıyım.
Varlığım da yokluğum da aynı denize
Martıların uçuşu başımda beyhude tur
Mavinin maviye haykırışını duymaz kuşlar
Varsay ki Titaniğin kırılmış kalbiyim
Tuzlu sular akıyor kalbimin kurnasından
Denizin yedi kat altında can çekişiyorum
Bağırmadan usulca söylüyorum suyun kulağına
Hayatın değeri, ölümden ötürü, biliyor musun?
(Zeytin Kelimeler)