Gerçek Bir Dâva Adamı AV. Zeki Hacıibrahimoğlu

99

Zeki Hacıibrahimoğlu benim en yakın gençlik arkadaşlarımdandır. Kendisi ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdiği 1967 yılından beri tanışırız. O Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, avukat oldu. Ben de 1965 yılında girdiğim İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1967 yılında ayrılarak aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümüne girdim ve 1971 yılında bitirerek Edebiyat Öğretmeni oldum. Askerliğimizi de 1975 yılında aynı dönemde kısa süreli olarak yaptık.  Arkadaşlığımız ve dostluğumuz bugüne kadar yarım asrı aşan bir sürede devam etti. Bizi bu uzun süreli dostluğa taşıyan,  ortak değerlerimiz, ideallerimiz ve kavgamızdı.

Karadenizli Zeki ile Egeli Sakin nasıl bir araya geldi diye düşünebilirsiniz. 27 Mayıs 1960 İhtilali’nden ve özellikle 1961 Anayasası’nın kabulünden sonra oluşan aşırı özgürlükçü ortamda üniversite gençliği arasında bir sosyalizm rüzgârı esiyordu ve sosyalist olma modası hızla yayılıyordu. Anadolu’daki milliyetçi ve muhafazakâr ailelerin üniversite kazanan milli ve manevi değerlerine bağlı gençleri azınlıktaydı. Bu gençler, çoğunlukta bulunan ve örgütlü olan solcu gençliğin baskısı ve tacizi altındaydı. 1963 yılında sürgünde bulunduğu Hindistan’dan dönen Alparslan Türkeş, 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’nin Genel Başkanı oldu ve milliyetçi gençliği bir araya toplama çabası içine girdi. Aynı yıl solcuların elinde bulunan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) seçimlerini milliyetçiler kazandı ve Rasim Cinisli bu kuruluşa başkan oldu. Bu tarihten itibaren milliyetçi genliğin çoğunluğu siyaseten CKMP, örgütsel olarak MTTB çatısı altında toplanmaya başladı.

1966 yılında CKMP’nin ilk siyasi yayın organı olarak Milli Hareket dergisi yayımlandı. Ali Muammer Işın’ın çıkardığı bu derginin 7. Sayısından sonra sahibi Ahmet B. Karabacak oldu. 1967 yılında Milli Hareket dergisi, Beyazıt’taki Beyazsaray İş Merkezi’ndeki Kitapçılar Çarşısı’nda 41 numaralı dükkânda yayımlanmaya başladı. Ben de Ahmet B. Karabacak ağabeyimizin yardımcısı olarak görev yapıyordum. Burası aynı zamanda İstanbul’daki ve Anadolu’daki milliyetçilerin buluşma yeriydi. Orada sadece dergi çıkarmıyorduk. Milliyetçi yayınların hepsini bulundurmaya çalışıyorduk. Kendimiz de kitap yayınlamaya başlamıştık. Alparslan Türkeş’in ilk kitapları Dokuz Işık ve Türkiye’nin Meseleleri orada basıldı.

Burası, İstanbul’un kültür, sanat ve düşünce dünyasını oluşturan İstanbul Üniversitesi, merhum Ufuk Şehri’nin başkanlık yaptığı İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği, Sahaflar Çarşısı, Marmara Kıraathanesi ve Küllük‘e çok yakındı. Bu yüzden Milli Hareket Yayınevi, milliyetçi camianın siyaset, fikir, edebiyat, sanat, eğitim ve fikir adamlarının çok sık uğradığı bir yerdi. Milliyetçi dönemin gençleri de burada toplanırlardı. Buradaki buluşmalar Türk kültürü ile ilgili seminerlere dönüşürdü. İşte  Zeki Hacıibrahimoğlu ile burada tanıştım. Bunları anlatmamın sebebi, değerli kardeşimin gençliğinde içinde bulunduğu şartları ve fikri ortamı ortaya koymak içindir.

1967’den sonra Türkiye’de solcular ile milliyetçiler arasındaki mücadele artmaya ve sertleşmeye başladı. Solcular milliyetçi gençliği üniversitelere sokmayarak okuma haklarını gasbetmeye başladılar. Bunun üzerine milliyetçiler de örgütlenme ihtiyacı duydular. O zamana kadar MTTB çatısı altında toplanan milliyetçilerden bir grup, 1967 yılında Aykut Edibali ve Yavuz Aslan Argun‘un başkanlığında Yeniden Milli Mücadele Derneği adıyla bir dernek kurdular. Kısaca “Mücadele Birliği” adı verilen ve sancaklar şeklinde örgütlenen bu hareketin mensuplarına “Mücadeleci” adı verildi. Bu hareket, 12 Eylül 1980’den sonra partileşti, fakat pek başarılı olamadı.  1968 yılında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Necmettin Erbakan siyaset arenasına çıkarak siyasal İslâm düşüncesine sahip olanlarla yeni bir siyasi hareket başlattı. MTTB çatısı altındaki muhafazakâr gençlerin çoğu  bu harekete yöneldiler. Bu gençlere de “Mücahitler” adı verildi. Bu hareket, 1969 genel seçimlerine bağımsız adaylarla katıldı ve  26 Ocak 1970’te Millî Nizam Partisi adıyla partileşti. Bu ayrışma sürecinde CKMP’ni ve Türkeş’i benimseyen milliyetçi gençler de “Ülkücü Gençlik” adıyla ayrıldılar.

1968 yılında Türkiye düşmanı yıkıcı ve bölücü faaliyetler tırmanmış,  “solcu-sağcı mücadelesi” adı verilen kavga hızlanmıştı. Üniversitelerde kümelenen komünistler tarafından 4 Ocak 1968’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi ve CKMP Gençlik Kolları üyesi olan Ruhi Kılıçkıran, Ramazan ayında orucunu açtıktan sonra Site Yurdu’nda şehit edildi ve Ülkücü Hareket’in ilk şehidi oldu. Bunun üzerine  Ülkücü Gençlik, parti dışında “Ülkü Ocağı” adı altında örgütlenmeye başladı. 1968 yılından itibaren her üniversitede, her fakülte ve yüksekokulda bir Ülkü Ocağı kuruldu. Ülkü Ocaklarının kurulması çalışmalarıyla CKMP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer yakından ilgilenmiştir. Daha sonra her meslek dalında ülkücü teşkilâtlar kuruldu.

İstanbul’daki Ülkü Ocaklarının çoğu Milli Hareket Yayınevi’nde kurulmuştur. İlk ocaklardan biri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ülkü Ocağı’dır. Bu ocağın kurucularından biri de Turan Türkdoğru, Nihat Özgöl ve Ömer Polatoğlu ile birlikte Zeki Hacıibrahimoğlu’dur. Ben de Edebiyat Fakültesi’nin kurucu ocak başkanı oldum. Daha sonra İstanbul’daki ocaklar, İstanbul Ülkü Ocakları Birliği adıyla birleşti. Ülkü Ocakları bir mektepti. Ülkücü gençlik, kendini o dönemde yayımlanan kitapları ve dergileri okuma mecburiyetinde hissederdi. Biz milliyetçi kanaat önderlerinin konferansları, sohbetleri ve seminerlerinde yetiştik.

Solla mücadele bu tarihten sonra hızlandı. Biz bir taraftan mücadele ederken, bir taraftan da, kendimizi yetiştirmeye çalışıyorduk. 1970 yılında, ilk şehidimiz Ruhi Kılıçkıran’dan sonra peş peşe şehitler vermeye başladık.  21 Mart 1970’te Süleyman Özmen,  Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’ndaki arkadaşlarına yemek götürürken komünist militanlarca şehit edildi. Cenazesi İstanbul’dan kaldırıldı. Yusuf İmamoğlu 8 Haziran 1970 günü okumakta olduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde komünistler tarafından şehit edildi. Dursun Önkuzu, 23 Kasım 1970’te okuduğu Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’nda sol militanlarca bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava basılıp işkence edildikten sonra, okulun üçüncü katından aşağıya atılarak şehit edildi. Zeki kardeşim ve o dönemin ülkücüleri, bu şehadetlerin üzüntüsü ve her an ölümle karşı karşıya olduğumuzun bilinci içinde mücadele ettik.

Zeki Hacıibrahimoğlu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1971 yılında mezun oldu. Avukatlık stajını İstanbul Barosu’nda tamamladıktan sonra, İstanbul’da serbest Avukatlığa başladı. Ben de 1972 yılında Denizli Lisesi’ne Edebiyat Öğretmeni olarak atandım. Bu tarihten sonra 1970’li yılların o ateş, barut, kan ve gözyaşı dolu mücadele günlerinde Zeki avukat, ben de öğretmen olarak mücadele ettim. Zeki serbest meslek mensubu olduğu için MHP teşkilatlarında yer aldı ve birçok ülkücünün davasının avukatı oldu. Ben 1975 yılı Kasım ayında kısa dönem askerlikten sonra İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne Müdür Yardımcısı olarak atandıktan sonra yeniden İstanbul’da buluştuk, bundan sonra yakın ilişkimiz ve dostluğumuz sürekli devam etti. O sol-sağ mücadelesinde 5 bin ülküdaşımızı şehit verdik.

12 Eylül 1980 Darbesi oldu. Bu darbeden sonra en büyük zararı ülkücüler gördü. Bu hususu rahmetli Türkeş de Mamak Muhabere Okulu’nda tutuklu iken bizzat S. Ahmet Arvasi. Hocamıza “Hocam bu darbe ülkücülere karşı yapıldı” diyerek teyit etmiştir. Çünkü solun olaylara karışan militanları tutuklanırken, Ülkücü Hareket’in başta Alparslan Türkeş olmak üzere bütün lider kadrosu ve teşkilat mensupları tutuklanmıştır. İşte Zeki Hacıibrahimoğlu, bu dönemde de öne çıkarak Ankara 2 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde görülen MHP Davası’nda MHP’lileri savunan avukatlar grubunda yer almıştır. Hukukun üstünlüğüne ve hukuk devletine inanan Zeki Hacıibrahimoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 6 Aralık 1997’de Siirt’te bir mitingde okuduğu şiirden dolayı yargılanan Recep Tayyip Erdoğan’ın davasında da savunmasını yapan avukatlardan biridir.

“Bugüne kadar Devletin bölünmez bütünlüğüne zarar vermek isteyen, vatanımıza, milletimize, bayrağımıza ve İstiklal Marşımıza saygı duymayan herkesle mücadele ettim, bundan sonra da mücadeleye devam edeceğim” diyen Hacıibrahimoğlu, Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın yargılandığı İmralı’daki duruşmalara sonuna kadar katılan, şehit ailelerinin yedi müdahil avukatından biridir. Dâva Türkiye’de bütün aşamalardan geçtikten sonra Teröristbaşının avukatları tarafından Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi (AİHM)‘ne taşındı. Orada yapılan duruşmalara 50 şehit ailesi ile Türkiye’den katılan tek avukat oldu. 2007 yılında başlayan ve bir FETÖ kumpası olduğu yıllar sonra ortaya çıkan Ergenekon Dâvası mağdurlarının savunmasında da  aktif rol aldığını görüyoruz.

Değerli kardeşim Av. Zeki Hacıibrahimoğlu, çok yönlü ve yetenekli bir şahsiyettir. Harp Akademileri’nde düzenlenen panellere 2000 ve 2001 yıllarında konuşmacı olarak katılmış ve konuşma metni o tarihte yayınlanan Akademi’nin kitabında yer almıştır. Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı, Turan Kültür Vakfı, Birlik Vakfı, Gönüllü Teşekküller Vakfı, Çayeli Vakfı ve Çayeli Derneği gibi vakıf ve derneklerde önemli görevler üstlendi. 15 yıldır altı yıl Genel Sekreterliğini yaptığı Aydınlar Ocağı’nda beraberiz.

Hacıibrahimoğlu, aynı zamanda özgün fikirleri ve görüşleri olan bir yazardır. Birçok gazete ve dergide Türkiye’nin önemli sorunlarıyla ilgili makaleleri yayımlanmıştır. Ayrıca yayımlanmış şu beş kitabı vardır: Bir Demet Hukuk Bir Tutam Adalet, İmralı’dan Strasbourg’a, Siyasî Partiler ve Seçim Sistemleri, Türkeş ile Meselelerimiz ve Çözümler.

Av. Zeki Hacıibrahimoğlu kardeşim, her şeyden önce gerçek bir dâva ve gönül adamıdır. Bir gönül ve hizmet insanıdır. Yiğit bir Türk milliyetçisi ve ülkücüsüdür. Takvâ sahibi şuurlu bir müslümandır. Kendisinin değerini ve hizmetini bilerek Av. Ruhittin Sönmez’ın başkanlığı döneminde eski başkan Ahsen Okyar ile birlikte bir vefa gecesi düzenleyen Kocaeli Aydınlar Ocağı‘na da şükranlarımı sunuyorum. Kendisine değerli eşleri ve üç evlâdı ile sağlıklı ve huzurlu uzun bir ömür dilerim.

 

 

Önceki İçerikSağlıklı Yaşamak İsteyenler! Dr. Oğuz Paköz Sizlere Sesleniyor: Ağrı Kesiciler ve Antibiyotiklerden Uzak Durunuz!
Sonraki İçerikLozan 3
Avatar photo
Bulgaristan göçmeni bir ailenin oğlu Sâkin Öner 05.10.1947 tarihinde Denizli ilinin o zaman Çal ilçesine bağlı bulunan Dedeköy bucağında doğdu. Bugün Dedeköy 'Baklan' adıyla Denizli'ye bağlı bir ilçedir. Babası Emniyet Komiseri merhum Celalettin Öner, (1922-16.12.1970) annesi Denizli'nin Honaz ilçesinden ev hanımı merhume Ulviye Öner (Akkuş)'dir. Annesi 1951yılında vefat etmiştir. Babası 1953 yılında Polis Memuru olarak görev yaptığı Aydın ilinin Nazilli ilçesinde Zarife Öner (Meriçoğlu) ile ikinci evliliğini yapmıştır. Sakin Öner 1951-1953 yılları arasında Dedeköy (Baklan)'da dedesinin ve babaannesinin yanında kalmıştır. İki yıl köy ortamında kalan Öner, burada kırsal kesimdeki Türk insanının yaşantısını, gelenek ve göreneklerini, zengin halk kültürünü tanıma imkânını bulmuş ve bu döneme ait izler şiirlerine ve yazılarına yansımıştır. ÖĞRENİM HAYATI Babasının memuriyeti sebebiyle 1954-1955 der yılında Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde başladığı İlkokul hayatı; Manisa'nın merkezinde devam edip Afyon'un Sandıklı ilçesinde tamamlandı. 1959-1960 Öğretim yılında Sandıklı Ortaokulu'nda başlayan ortaokul tahsili, Bandırma'da devam edip Van'da tamamlandı. Lise'ye Van'da başlayıp Yozgat'ta tamamladı. 1965 Haziranında girdiği Üniversite Giriş sınavı sonunda birinci tercihi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı. Burada öğretimini sürdürürken Babıâli'de Sabah Gazetesi'ne muhabir olarak çalıştı. 1966 yılında Bugün Gazetesi'ne teknik sekreter olarak transfer oldu. Bu arada Hukuk Fakültesi'nden ayrıldı. 1967'de yeniden girdiği Üniversite Giriş İmtihanı'nı kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kayıt oldu. 1967-1972 yılları arasında bu bölümde okudu. Bu süre içinde dergicilik, kitapçılık ve yayıncılık yaptı. 1972 yılı Şubat ayında diploma aldı. Babasının vefatı sebebiyle Denizli iline tâyinini istedi ve aile fertlerinin sorumluluğunu üstlendi. 1981 yılında doktora çalışmalarını başlatan Öner, 1987 yılında doktora yeterlik sınavını verdi. Ancak, idarî görevleri sebebiyle doktora çalışmalarına uzun süre ara vermek mecburiyetinde kaldığından, 2003 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Doktoru oldu. MEMURİYET HAYATI Denizli Lisesi Edebiyat Öğretmeni olarak memuriyet hayatına başladı. 17.02.1973 tarihinde Denizli ilinin Acıpayam ilçesi Darıveren bucağında Fidan Oymak ile evlendi. 1975 yılı Temmuz-Ekim ayları arasında İzmir-Bornova'daki Topçu Taburu'nda kısa süreli askerlik görevini yaptı ve Topçu Asteğmen olarak terhis oldu. Memuriyet hayatı; İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü'ne Müdür Yardımcısı ve Edebiyat Öğretmeni, Tahakkuk Müdür Yardımcısı ve Türkçe Bölümü Öğretim Görevlisi, Sinop Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olarak devam etti. Çalışma şartlarının uygun olmaması ve ailesinin İstanbul'da kalması sebebiyle, çok sevdiği meslek hayatına Mayıs 1977 tarihinde istifa ederek İstanbul'daki günlük Hergün Gazetesi'nde önce Haber Müdürü sonra da Yazı İşleri Müdürü oldu. 01 Ocak 1980 tarihinde yeniden öğretmenlik mesleğine dönek için başvurdu. Görev emri gelinceye kadar büyük düşünür ve yazar S. Ahmet Arvasi'nin kurduğu Türk Gençlik Vakfı'nın müdürlüğünü yaptı ve bu vakfın yayın faaliyetlerini yürüttü. 23.03.1970 tarihinde İstanbul Kız Lisesi'ne tâyini çıktı. 07.04.1980 tarihinde İstanbul Şehremini Lisesi'ne Edebiyat Öğretmeni ve müdür yardımcısı oldu. 13.12.1982'de İstanbul Pertevniyal Lisesi'ne Edebiyat öğretmeni olarak nakledildi. Bu okulda 23.08.1983'te Müdür Başyardımcısı oldu. 05.12.1984'te de İstanbul Behçet Kemal Çağlar Lisesi'nde Müdür olarak vazifelendirildi. 27.06.1987 tarihinde İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü'ne Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildi. 16.10.1992 tarihinde Vefa Lisesi Müdürlüğü'ne. 29 Haziran 1995 tarihinde ikinci defa İstanbul Millî Eğitim Müdür Yardımcılığına, 01.07.1998 tarihinde Vefa Lisesi camiasının umumi isteği üzerine ikinci defa Vefa Lisesi Müdürlüğüne, 18.08.2010 tarihinde İstanbul lisesi Müdürlüğü'ne kâyin edildi. Mart 2012'de yaş haddinden emekliye ayrıldı. EDEBİYATTA 50 YIL Sâkin Öner'in edebiyatla ilgisi, 1957 yılında şiir yazmakla başladı. Merakı gelişerek, dosya kâğıdından dergiler yaptı. İlk şiirini 1957 yılında, ilkokul dördüncü sınıfta iken yazdı. "Gurbet" başlıklı bu şiir aynen şöyleydi: Gurbetteyim bugünlerde Geziyorum sahillerde Oturup ağlıyorum Hicran dolu bahçelerde Sızlar gizli yaralar Gönlümde hatıralar Günler geçer de sonra Yaşlar gönlüme dolar Ayrı düştüm sıladan Kan damlıyor yaradan Gurbet ayırma beni Yurttan, eşten ve dosttan. Ortaokul 2. sınıfa Bandırma'daki dayılarının yanında okurken ilk şiiri, Bandırma Ufuk Gazetesi'nde yayınlandı. Öğretmeni Münevver Yardımsever her dersine, Sâkin Öner'e bir şiir okutarak başlardı. Böylece şiir okuma sanatını öğrendi. Şiir okuma görevi Van Lisesi'nde de devam etti. Millî bayramlar ve törenlerin değişmez elemanı idi, okul adına günün anlamına uygun şiiri o okuyordu. Şiirleri Van'da çıkan gazetelerde yayınlandı. Şiir yarışmalarına katılıp dereceler aldı. Ortaokul 3. sınıfta okul idaresinden izin alarak şahsı adına 'Doğuş' adıyla bir duvar gazetesi çıkardı. Bu gazetedeki bütün yazı ve şiirler kendisine aitti. Lise 1. sınıfa geçtiğinde Okul Müdürlüğü, okulun Kültür ve Edebiyat Kolu Başkanlığına Öner'i getirdi. Okulun camekânlı büyük bir duvar gazetesi vardı. Artık onu o çıkarıyordu. Gazetede makale, deneme, röportaj, hikâye, şiir, haber, karikatür, bulmaca ve spor olmak üzere çok çeşitli türlere ve konulara yer veriliyordu. 15 günde bir değişen bu gazetede kendisine çeşitli haberler ve spor haberlerinde Cafer İpek, karikatür ve bulmacada da Metin Haldenbilen isimli bir arkadaşı yardım ediyordu. 1962 yazında Ağrı'da bulunan teyzesinin yanına gittiğinde orada yayınlanan günlük Mesuliyet Gazetesi ile temasa geçti. Bu gazetede de 'GÜN-KİN' isimli şiiri yayımlandı. Lise 1. sınıfta iken 1963 yılında Sakin Öner Yeşil Van gazetesinde 'Bahçemin Çiçekleri' başlıklı bir sütunda 'Bülbül' mahlasıyla günlük fıkralar yazmaya başladı. Mahlas kullanmasının sebebi, ailesinin bu tür çalışmalara, derslerini aksatacağı gerekçesiyle karşı olmalarındandı. İçindeki yazma aşkını frenleyemeyen Öner, takma isimle de olsa yazmayı sürdürüyordu. Artık yazma işini, gazetelerdeki kendisinden yaşça büyük ve deneyimli köşe yazarlarıyla polemiğe girmeye kadar götürmüştü. Bu arada Yeşil Van ve diğer gazetelerde sık sık şiirleri yayımlanıyordu. Bu arada Serhat Postası isimli gazetenin açtığı şiir yazma yarışmasında üçüncü oldu. Bir gün, yeni taşındıkları evin sahibiyle girdiği polemiği içeren 'Ev, ev, yine ev...' başlıklı bir yazıya rastlayan babası, 'Bülbül' mahlaslı yazıları onun yazdığını anladı. Fakat hayret ki, hem fazla yüzgöz olmadı, hem de kızmadı. Belki de gizli gizli gurur duydu. Bu süreç, Van'dan Yozgat'a tayin oldukları 1964 yazına kadar devam etti. Babasının 1964 yazında Yozgat'a tâyin olması üzerine Öner, Lise 3. sınıfı Yozgat Lisesi'nde okudu ve buradan mezun oldu. En yakın sınıf arkadaşı Cemil Çiçek'ti. Sakin Öner, ailesinden, Van ve Yozgat'taki arkadaşlarından aldığı etkilerle milliyetçi ve maneviyatçı duyguları ağır basan, fikrî ve siyasî hareketlerle ilgilenen, şiir ve nesir alanında epey deneyim kazanmış bir genç olarak İstanbul'a gelince Yine şiir, edebiyat dergi yayıncılığı ile ilgilendi. Gazetelerde, muhabir, sayfa sorumlusu ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Yayınevi kurdu, kitap yayınladı, kitaplar yazdı. Üçdal Neşriyat'ta sekreter ve musahhih olarak çalıştı. Bu arada, 1 Kasım 1966 tarihinde Ali Muammer Işın ve Ahmet Karabacak tarafından Millî Hareket adıyla Alparslan Türkeş'in lideri olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'ni destekleyen milliyetçi düşünceyi temsil eden 15 günde çıkan dergi yayımlanmıştı. Bu derginin 15 Aralık 1966 tarihli 4. sayısında Öner'n 'Bekamız İçin Birleşmeliyiz' başlıklı ilk yazısı yayımlandı. Ali Muammer Işın'ın ayrılması üzerine 8. sayıdan itibaren derginin sahibi Ahmet B. Karabacak oldu. Bu sayıdan itibaren Öner de, derginin Teknik Sekreteri, 48. sayıdan itibaren derginin Genel Yayın Müdürü oldu. Dergi, Eylül 1970'de yayımlanan 50. sayısı ile kapandı. 1969 yılında kurulan Ülkü Ocakları Birliği'nin de Genel Sekreteri olan Öner, bu dönemde, Birlik tarafından düzenlenen konferansı kitap hâline getirerek bastırdı. Erol Kılıç'ın başkanlığı döneminde de Birlik adına 'Ergenekon' adıyla bir dergi yayımladı. Bu arada, Cavit Ersin'in 'Millî Ekonomi ve Ziraat', Mustafa Eşmen'in 'Türk Köyü' ve Öncüler Dergisi'nde fikrî yazıları yayımlandı. Millî Hareket Yayınevi, 1970 yılında Cağaloğlu'na taşınınca Beyazsaray 41 numarada Öner, Ergenekon adıyla bir yayınevini kurdu ve Alparslan Türkeş'in Genişletilmiş Dokuz Işık kitabını yayımladı. 1972 yılı başında Ömer Seyfettin'in 'Millî Tecrübelerinden çıkarılmış Ameli Siyaset' isimli eserini Osmanlıca'dan yeni yazıya çevirerek sadeleştirdi. Bu çalışması Göktuğ Yayınevi tarafından 'Amelî Siyaset' adıyla bastırıldı. Bu, Öner'in basılan ilk kitabıdır. 1972 Mayıs'ında Denizli Lisesi'nde öğretmenliğe tâyin edilince Ergenekon Yayınevi'ni gençlere bıraktı. Denizli Lisesi'ndeki görevi sırasında sınıf ve okul gazetelerinin çıkarılmasına öncülük etti, Mevlana ve Âşık Veysel'le ilgili yazdığı senaryoları sahneye koydu, önemli şairlerimizin anma günlerini yaptı. Okula edebî ve kültürel faaliyetler yönünden bir hareket getirdi. Orada iken yazdığı Abdülhak Hâmit Tarhan isimli biyografi çalışması, 1974'te Toker Yayınları'nca basıldı. Ömer Seyfettin'in 'Türklük Mefkûresi' isimli eserini de Osmanlıca'dan yeni yazıya çevirerek 'Türklük Ülküsü' adıyla 1975'te Türk Kültür Yayınları arasında yayımlattı. 1975 Kasımında İstanbul'a Atatürk Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Öğretim Görevlisi olarak döndükten sonra, bir taraftan anarşinin at koşturduğu okulda düzeni sağlamaya ve derslere girmeye çalışırken, bir taraftan da edebî çalışmalarına devam etti. Burada görev yaptığı üç yıl içinde 'Ülkücü Şehitlere Şiirler' (1975), 'Ülkücü Hareket'in Şiirleri ve Marşları' (1976) isimli antolojileri, 'Ârif Nihat Asya' (1978) isimli biyografi kitabını, Müslim Ergül ve Osman Nuri Ekiz'le birlikte Eğitim Enstitüleri Türkçe Bölümü 2. sınıf Yeni Türk Edebiyatı (Servet-i Fünûn'dan Cumhuriyet'e kadar) isimli ders kitabını hazırladı ve yayımlattı. Ortadoğu gazetesinde de bazı edebî makaleleri yayınlandı. Bu arada, aralarında S. Ahmet Arvasi'nin de yer aldığı bu okulda görev yapan yirmi arkadaşıyla 'Dokuz Işık' adıyla bir yayınevi kurdu ve bu yayınevi iki yılda on kitap yayımladı. Öner, şimdi geriye dönüp baktığında, her gün anarşik olayların yaşandığı arada öğretmenlerin ve öğrencilerin dövüldüğü ve yaralandığı hatta öldürüldüğü saat 08.00'den 24.00'e kadar devam eden bir mesai sırasınca bu kadar çalışmanın nasıl yapılabildiğine şaşırmakta, bunu gençliğine, dâvâsına olan inancına ve heyecanına bağlamaktadır. 1978 yılı ortalarında, Sinop'a tâyin olduğu ve orada anarşi nedeniyle güvenli bir çalışma ortamı bulamadığından çok sevdiği mesleğinden istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Bu yıl içinde mezuniyet tezi olan Yusuf Akçura'nın Türk Yılı (1928)'nda yer alan 'Türkçülük' isimli 128 sahifelik uzun makalesini Osmanlıca'dan yeni yazıya çevrilmesini, sadeleştirmesini, önemli kişi, kurum ve kavramlarla ilgili notları içeren çalışmasını Türkçülük adıyla Türk Kültürü Yayınları arasında yayımlattı. Bu arada, hayatının üçüncü gazetecilik dönemi olan Hergün Gazetesinde Haber Müdürü olarak göreve başladı. Gazetede, bir taraftan bu görevi yürütürken, bir taraftan da haftada üç gün 'Ülkücünün Gündemi' isimli köşede güncel siyasî konularda fıkralar ve önemli olaylarda 1. sahifede imzasız yorumlar yazıyordu. 'Öz Yurdumda Garibim' başlıklı yurtlardan atılan milliyetçi öğrencilerin dramını anlatan röportajı ile 1978 yılında Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti'ne 'En İyi Röportaj Yazarı' seçildi. 1979 yılında yine bu gazetede çalışmasını sürdürürken Toker Yayınları'ndan 'Nihal Atsız' isimli biyografik çalışmasını, Su Yayınları'ndan 'Köy Enstitülerinden Eğitim Enstitülerine' isimli araştırma kitabını yayımlattı. 1979 yılı başlarında gazetenin boşalan Yazı İşleri Müdürlüğü'ne getirildi. Dokuz ay bu görevi sürdürdükten sonra yıl sonunda öğretmenlik görevine dönmek için Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurdu. 1980 yılı Mart'ında İstanbul Kız Lisesi'nde depo öğretmeni olarak göreve döndükten sonra Nisan ayına da Şehremini Lisesi'ne tâyin edildi. Sakin Öner 12 Eylül 1980 İhtilâli'den sonra, Şehremini Lisesi'nde Müdür Yardımcısı olarak yeniden idarecilik görevine başladı. Burada okulun Kültür ve Edebiyat Kolu çalışmalarını yürüttü. Doğa isimli bir okul dergisinin yayınlanmasına öncülük etti. Bu arada Eğitim Enstitüsü'nde iken hazırlamaya başladığı Kompozisyon Sanatı (Düzenli Konuşma ve Yazma Sanatı) isimli kitabı tamamladı. Bu kitap, 1981 yılında Veli Yayınları tarafından yayımlandı. Ortaöğretim ve Yüksek Öğretim kurumlarında ders kitabı olarak okutulan bu kitap, Öner tarafından ancak 2005 yılında güncelleştirildi ve genişletildi. Okulun Tiyatro Kolu Başkanlığı'nı da yürüten Öner, 1981 yılında 'Gün Işığı' isimli oyunla Millî Eğitim Vakfı 1. Tiyatro Yarışması'na katıldı ve başarı kazanıldı. Aynı yıl Veli Yayınları'ndan İmla-Noktalama ve Cümle Bilgisi, Örnek Açıklamalarla Atasözleri ve Özdeyişler isimli kitabını yayımlattı. 1992 yılında Prof. İskender Pala ve Rekin Ertem'le birlikte Ortaokul 1., 2. ve 3. sınıflar için Türkçe ve Dil Bilgisi kitaplarını hazırladı. Bu altı kitap Deniz Yayınları tarafından yayımlandı. Beş yıl süre ile okutulan bu kitaplar eğitim camiasında büyük ilgi gördü. 'Millî Eğitimin İçinden' adıyla bir kurum içi halkla ilişkiler dergisi çıkardı. 1997 yılında Vefa Lisesi'nin 100. kuruluş yılı anısına bir anı kitabı hazırladı. Bu kitap Vefa Eğitim Vakfı yayını olarak 'Vefa Lisesi 125. Yıl Anısına' adıyla yayımlandı. 1997 yılı sonlarında seçtiği öğretmenlerle Milli Eğitim Bakanlığı'nın talimatıyla Lise 9., 10. ve 11. sınıfların Edebiyat, Kompozisyon ve Türk Dili kitaplarının yazımını sağladı ve editörlüğünü yapı. 2005 yılında da yeni öğretim programları ve tekniklerine göre hazırlan Lise 9. sınıf Türk Edebiyatı kitabının da editörlüğünü yaptı. Özlü Sözler isimli kitabı da1998 yılında Yuva Yayınları tarafından basıldı. 1998 yılı ortalarında yeniden Vefa Lisesi Müdürlüğü'ne dönen Öner, Kırk yılı aşkın bir süredir yazdığı şiirlerini topladı. Değerli Şairlerimiz Mehmet Zeki Akdağ, Ayhan İnal, Bestami Yazgan ve Yusuf Dursun'un beğenisi üzerine ilk şiir kitabını 2002 yılında 'İlk Dersimiz Sevgi' adıyla yayımladı. Sakin Öner, son olarak Vefa Lisesi'nin 13. kuruş yıldönümü münasebetiyle Edebiyat Öğretmenleri Hayri Ataş ve Hatice Gülcan Topkaya ile birlikte 'Vefa Lisesi 135. Yıl Anısına' isimli kitabı hazırladı. Bu arada 2001 yılından bu yana Yeşil-Beyaz isimli okul dergisinin yayınlanmasına öncülük etti ve bu derginin her sayısında bir yazısı yer aldı. 12 Eylül 1980'den sonraki dönemde başta Güneysu, Türk Edebiyatı, Dil ve Edebiyat olmak üzere çeşitli dergilerde yazıları ve şiirleri yayımlandı.