Lozan’a Devam

103

Geçen hafta Lozan Anlaşması ile yazdığım yazının sonunda bu hafta da devam edeceğimi söylemiş olduğumdan Lozan’a devam ediyoruz.

Lozan iki galibin anlaşması ama, galiplerden biri olan Türkiye’nin yendiği Yunanistan’ın pek ortada görünmediği gibi garip anlaşma…

Açık seçik söylemek gerekirse, biz kanımızın son damlası ile yendiğimiz Yunanistan’dan hesap sormak isterken, diğer taraf, yani, İngiltere, Fransa ve İtalya bizden hesap sormak istiyorlar.

Çünkü; 1919 6 Haziranında başlayıp 27 Kasım 1919 tarihine kadar geçen sürede Trianon Anlaşması ile Macaristan’dan, Sen Germen Anlaşması ile Avusturya’dan, Versay Anlaşması ile Almanya’dan ve Nöyi Anlaşması ile de Bulgaristan’dan çok ağır hesap sordular. Bu ülkeler I. Dünya Savaşı içerisinde bizim müttefiklerimizdi.

Peki, bizden hesap sormadılar mı? Sordular! Bunlardan 8 ay sonra da bizden hesap sordular: Sevr Anlaşması ile çok ağır hesap sordular. Bu yazdıklarımızın diğer bir gerçeği de şudur: Yüz yıldan beri süren bir tartışmaya son vermek! Yani, yok, Sevr imzalandı, imzalanmadı, yok delegeler imzaladı ama, padişah imzalamadı gibi gereksiz, anlamsız, gerçekleri ters yüz etmeye dönük sözlerin bir hükmü yok. Çünkü, hesap soranların, mağlupların imzasını beklediği de yok, bununla ilgilendiği de yok.

Devam edelim, Sevr neden diğer ağır hesap sormalardan 8 ay sonra önümüze kondu? Çünkü, zaten, savaşın nedeni bizdik de ondan. Yani, I. Dünya Savaşı bizim paylaşılmamız için yapıldı. Ben bunu bu kadar net nereden çıkarıyorum? Her şeyden önce şuradan; Bolşevikler, ihtilal yapıp Rusya’da iktidarı ele geçirdikten sonra, Lenin bir açıklama yaptı. Dedi ki; biz Çarlığı tanımıyoruz, onun yaptığı anlaşmaları da reddediyoruz ve Çarlığın katıldığı gizli anlaşmalar ve içerikleri de şunlardır dedi ve 1916 yılında yapılan BREST-LİTOVSK Anlaşmasının gizli maddelerini açıkladı. Bu Anlaşma Osmanlı’nın paylaşılması ağırlıklı bir Anlaşma idi. İkinci bir belge de şu; Clinton ülkemizi 1999 ziyaretinde Meclis’te bir konuşma yaptı ve dedi ki; 20. Yüzyılın ilk yarısı Osmanlı’nın paylaşım kavgası ile geçti. Bu konunun üzerinde ne kadar duruldu acaba?

Yani? Yanisi şu; I. Dünya Savaşı’nın galipleri Türk Milleti’nden TARİHİ, MİLLÎ ve de DİNÎ meselelerde hesaplaşacaklardı, bunun için savaştılar ve bu fırsatı ele geçirdiler Bu nedenle diğer müttefiklerimizden daha ağır bir hesap soracaklardı ve sordular. Önce MONDROS ile ve sonra da SEVR ile sordular.

Ama, ama, ama, Türk Milleti bu sorulan hesapları elinin tersiyle itti, reddetti ve tarihin çöplüğüne attı.

Çünkü, Türk Milleti, kalıcı esareti kabul edemezdi! Onun için, ‘YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM’ şifresini ortaya koydu.

Çünkü ‘TAM BAĞIMSIZLIK TÜRK MİLLETİNİN KARAKTERİ İDİ’.

İşte Lozan Anlaşmasının Mukayeseli Dış İlişkiler açısından kısa bir tarihçesi budur.

Bir de hukukçu gözüyle bakalım; Türk Borçlar Kanunu’nun 1. Maddesi der ki; ‘sözleşme, tarafların iradelerinin karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklanmasıyla kurulur.’ O halde Mondros ve Sevr’de irademiz olmadığına göre onlar bir anlaşma, sözleşme değil, bir emirnamedir. Lozan ise bir sözleşmedir, anlaşmadır çünkü, irademiz vardır ve taraflar karşılıklı şartları kabul etmek durumunda kalmışlardır.

Bir de, Lozan maddeleri ve bu maddelerin zaman içerisinde nasıl uygulandığı durumları var ki, onu da gelecek hafta işleyelim.