Devlet Bahçeli yine U çizdi. “31 Mart seçimlerinde, 3 büyük şehirde aday göstermeyeceğiz. AK Parti bu illerde kimi aday gösterirse destekleyeceğiz” dedi.
Tam bir biat tavrı sergiledi, “Adayların kişiliğine bakar ve değerlendiririz” diye bir şerh bile koymadı.
Oysaki daha bir ay önce “AKP ile yerel seçimlerde ittifak yapmayacağını” açıklamıştı. Bu açıklamayı yaptığı Meclis grubu ayakta alkışlarla coşkuyla karşılamış, bazı milletvekilleri ise gözyaşlarını tutamamıştı.
MHP milletvekillerinin bu coşkusu “AKP’nin kuyruğuna takılmış, stepne, baston” vb nitelendirmelere muhatap olan partilerinin, artık bu zilletten kurtuluşunun işareti olarak görmelerinden kaynaklanmış olabilirdi.
Ayrıca muhtemeldir ki, AKP yetkililerinin aşağılayıcı davranışlarına karşı tepkilerini açığa vuramayan MHP milletvekillerinin içinde biriken duyguların adeta patlamasıydı. Kendi kişiliğine ve kimliğine tekrar kavuşmanın bir işareti olarak görmeleri de olabilirdi.
Bir ay önce Ak Parti Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bahçeli’nin “ittifak yok” açıklamasına cevabı “herkes kendi yoluna” olmuş, adeta burnundan kıl kopartmamıştı.
Buna rağmen MHP genel başkanının bir ay içinde bu kadar keskin dönüşler yapmasına, “siyasetin cilvesi” diyenler olabilir.
Ama Mecliste 50 kişilik grubu olan, yaklaşık 50 senelik köklü bir partinin üç büyük şehirde Belediye Başkanı adayı göstermeyip, iktidar partisinin adaylarını bile görmeden “kimi aday gösterirse destekleyeceğiz” diyebilmesi siyasi tarihimizde bir ilktir.
MHP’nin daha doğrusu Bahçeli’nin iki seneden beri yürüttüğü politika zaten normal bir muhalefet partisi tavrı değildi. İktidara muhalefeti bırakmış, muhalefete muhalefet etmekle meşguldü. Bu da dünya siyasi tarihinde herhalde bir ilkti.
İlginç olan bir başka husus “ittifak yok” açıklamasına alkışlarla, gözyaşlarıyla, coşkuyla tepki veren MHP’lilerin, partinin onurunu böylesine sarsan bir kararı da alkışlamaları oldu.
“Bu kadar hızlı dönüşlerden başları dönmüş olduğu için kararı yanlış anlamışlardır” diye bahane bulmaya çalıştım. Ben bile ikna olmadım.
Galiba başka izah tarzı bulmamız lazım.
***
Kalabalıklara Karşı Yürümek
MHP’liler kendilerini “ülkücü” olarak tanımlar. “Hareketin lideri, Başbuğ” Alpaslan Türkeş’in ifadesiyle “her Türk milliyetçisi mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü sahibi bulunacaktır.”
Bugün kendisine “ülkücü” diyenler MHP, İYİ Parti ve BBP’de siyaset yapıyorlar.
Bizim bildiğimiz ülkücüler, Hz. Mevlana’nın şu mısralarındaki halleri yaşamış insanlardı.
“Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta.
Sonra; kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün; kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım…”
“Ülkü devi” Galip Erdem‘in tarifiyle, “Ülkücüler, belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri ‘kalabalık’a göre uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.”
Ancak görünen o ki, MHP’de kalan ülkücüler sinmişler, uslanmışlar, yılmışlar ve kalabalıklara kapılmış gidiyorlar.
***********************************
Galip Erdem’e Göre “Bedava Ülkücülük”
Merhum Galip Erdem daha o zamanlarda “bedava ülkücülük” yapanlara uyarıda bulunmuştu:
“Rahatınızın kaçmaması, düzeninizin bozulmaması uğruna her şeye katlanacaksınız. Yanlış anlamayın: O bir avuç adam elbette ki, sizin hesabınıza değil, gönül verdikleri bir ülkünün hizmetinde çalışıyorlar. Hak yolunun yolcuları, siz olsanız da olmasanız da, yollarından dönmeyeceklerdir.
Yalnız, bir noktayı unutmayınız: İmkânla iman birleşmediği müddetçe dava kazanılamaz. Kazanılsa bile, zaferde sizin en ufak bir payınız olmaz.
Hiç değilse olduğunuz gibi görününüz, bedava ülkücülükten vazgeçiniz.
Bu kadarı bile bir hizmettir. (Size ümit bağlayanlar) sizi hesaba katmamış, yardımınıza bel bağlamamış olurlar. Hep seyirci kalacağınızı, hiçbir zaman sahaya çıkmayacağınızı bilirlerse, ona göre hazırlanırlar.
İnsanoğlu’nun önce nefsinin hizmetçisi olduğunu unutmuyorum. Sadece, sırf nefslerine hizmet etmek isteyen bir insanın bile, zaman zaman nefsinden fedakârlık yapmak zorunda kalacağını hatırlatmak istiyorum.
Tarih, hiçbir şey kaybetmeyeyim derken her şeyi kaybedenleri çok görmüştür.”
***********************************
MHP’yi İltihak’a Hazırlıyorlar
Başlıktaki ibare “Devlet Bahçeli ve R. Tayyip Erdoğan Milliyetçi Hareket Partisi’ni Ak Parti’ye iltihak etmek üzere hazırlık yapıyor” cümlesinin kısaltılmışıdır.
AKP bundan önce Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş‘u ve Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu‘yu bünyesine katmış ve bu partilerin gücünü ve gelişme ihtimalini sıfırlamıştı.
Normalde Başkanlık Sisteminde iki partili bir rejim oluşur. Cumhurbaşkanlığı Sistemi de bir nevi Başkanlık Sistemi sayılarak, sistemin iki partili veya iki ayrı ittifak grubunun yarıştığı bir siyaset tarzına çevrilmesi planlanıyor.
MHP de, AKP içine alınarak eritilecek.
Ancak böyle köklü bir partinin hazmedilmesi kolay değil. Yıllardan beri üç hilal’in altına mühür basmaya alışmış kişilerin, AKP’nin ampulü altına mühür basmasını kabul ettirmek ancak profesyonelce yönetilecek bir süreçle mümkün olabilirdi.
İşte şimdi bu süreç başladı. Üç büyük şehirde aday çıkarmayan MHP yönetimi seçmenini “AKP’ye oy verin” diye yönlendirecek.
Eğer bu yönlendirmede başarı oranı yüksek olursa, Devlet Bahçeli ve MHP’nin kısa zaman sonra AKP’ye iltihak ettiğine şahit olacağız.
Eğer AKP adayları MHP’li seçmenden yeterli desteği alamazsa bu süreç biraz uzayacak.
Çok üzüldüğüm bir sonuç olacak ama benim analizimin sonucu böyle.