AB ile El Ele Dur Yolcu Nereye? (1)

80

Diyarbakır’a iner inmez, ayağının tozuyla; hemen arslanlar gibi kükremişti (2004)!

Komiser Verheugen hazretleri:

“Hiç kimse bu süreçte şiddete başvurmamalıdır!

Şiddet kullanımı etkin bir şekilde yasaklanmalıdır!”

Demek istiyordu ki hazret:

Davul devletin boynunda, tokmak teröristin elinde olmalıydı!

Terörist, istediği zaman; Türk Polisi’ni, Türk insanını şehit etmeli, edebilmeliydi!

Terörist; ne zaman isterse; Türk askerine pusu kurmalı, kurabilmeliydi!

Terörist ne isterse yapmalı, yapabilmeliydi!

Bu onun en doğal hakkıydı!

İsterse yola mayın döşer!

İsterse trenleri havaya uçurur!

İsterse askerî araçları ber-hava eder!

İsterse adam kaçırır!

İsterse yol keser!

Bütün bunları yapmak, teröristlerin en tabii, en doğal haklarıydı!

X

Fakat Türk Devleti, bütün bunlara hazımlı olmalı!

Bütün bunlara alışmalıydı!

Bütün bunları, zavallı (!) teröristlere çok görmemeliydi!

Türk Polisi; şehit de düşse, gazi de olsa; zinhar / asla teröristin peşinden gitmemeli! Onu yakalamaya çalışmamalı! Onları inlerinde sakın ola, rahatsız etmemeliydi!

Çünkü onlar terörist idiler!

Onlar için her şey meşru, her şey mubahtı!

Çünkü onlar AB’nin -Menfi Resmî Avrupa’nın- gözbebeği, biricik nazlı evlatçığı idiler!

Çünkü onlar işkenceciliği müseccel / tescilli / belgeli Avrupa devletlerinin, Kızılderili kıyımı ve zenci köleleriyle ünlü ABD’nin ve zulümde yekta İsrail’in bir dediğini iki etmiyorlardı!

Bu yüzden kollanıp gözetiliyorlardı!

Sırtlarının bu sıvazlanmalarına karşılık; tabii ki bir şeyler yapacaklardı!

Elbette yakıp yıkacaklar, şüphesiz öldürüp duracaklardı!

Onlar ne güne duruyorlardı?

Onlar bu günler için hazırlatılmamışlar mıydı?

Terör faaliyetlerinde bulunmaları için, el bebek gül bebek yetiştirilmemişler miydi?

Bu günler için beslenip büyütülmemişler miydi?

Öyleyse Türk Polisi’ne de ne oluyordu?

Otursun oturduğu yerde!

Bir şeye de sakın ha karışmasındı!

X

Hem Türkiye; Avrupa Birliği’ne girmek istemiyor muydu? Daha ne? Öyleyse polisin de ölmesine razı olmalıydı, askerin de vurulmasına ses çıkarmamalıydı!

Türkiye’nin orasında burasında sabotajlar oluyormuş! Olacaktı tabii!

AB’ye girmek kolay mıydı? Olacaktı o kadar!

Teröriste -affedersiniz- teröristimize katlanmalıydı ki, AB yolunda emin adımlarla ilerleyebilsindi!

Türkiye; Türkiye’yi yakıp yıkana, önüne geleni öldürene ses çıkarmamalıydı ki, AB’nin gözüne girebilsindi! Ondan bir güzel “Aferin!” alabilsindi!

Bu söz her şeye değmez miydi Allah aşkına?

 

 

Önceki İçerikİlâhî Güvenlik (2)
Sonraki İçerikAB’yle El Ele dur Yolcu Nereye? (2)
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.