İkinci Meşrutiyet (1908 – 1918) zamanında, Osmanlı’daki Hürriyet / Özgürlük havasından çok ümitlenilmiş. Bu meşru / yasal Hürriyet’ten, İslâm Âlemi’nin müspet / olumlu yönde etkileneceğine kimileri kalpten inanmıştı. Bu bakımdan bütün Müslümanların bu devrede yaşananlardan alacağı çok mühim dersler, öğütler ve nasihatler vardır.
Fakat 1950’lerden sonra bu eski durumla ilgili olarak, şöyle bir soru sormaktan kendini alamayanlar çıktı.
1910’lu yıllarda, doğudaki göçebe aşiretler arasında seyahatler ediliyor. Onlar medeniyet ve ilerlemeye teşvik edilip yönlendiriliyor ve heveslendiriliyordu.
Fakat 1950’li yıllarda, şimdiki medeniyetten “Mimsiz Medeniyet” diye bahsedilerek; toplum hayatında bir dönüm noktası başladı!
Çünkü o zaman ve hatta şimdi yaşanan Menfi Batı Medeniyeti; Allah tarafından gönderilen kitapların esaslarına aykırı olarak hareket ediyor! Bu yüzden kötülükleri ve zararları, iyilik ve güzelliklerine üstün geldi ve geliyor! Hataları ve zararları, faydalarına baskın çıktı ve çıkıyor!
Nitekim Batılı Devletleri’n bilhassa Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmeleri ve âdeta koçbaşı olarak gördükleri İsrail’in yaptığı terörü görmezden gelmeleri! Batılı Resmiyetlerin yapılan insanlık dışı vahşete göz yummaları hepimizin malumu.
Medeniyetteki insanca yaşamada güdülmesi gereken doğru bir gaye olan çoğunluğun rahatı kaçtı! Dünya hayatının saadeti yok oldu! İktisat, kanaat ve yetinme kalmadı! Bunların yerini israf ve ahlâksızlık aldı! Çalışma ve hizmet; yerini tembelliğe bıraktı! Rahata düşkünlük arttı! Zavallı insanı hem çok fakir, hem de çok tembel etti!
Kısaca demek lâzımsa, şimdiki Batı Medeniyeti semavî / göksel dinleri tam olarak dinlemedi! İnsanı fakirleştirdi! İhtiyaç ve gereksinimlerini çoğalttı! İktisat ve kanaat esaslarını bozdu! İsraf, hırs ve tamahı ziyadeleştirdi! Zulüm ve harama yol açtı!
Evet, şimdiki Menfi / Olumsuz Batı Medeniyeti; insanı ahlâksız yapacak aracılara heveslendirmiş; zavallı muhtaç insanı tam bir tembelliğe atmıştır! Gösterdiği kanunsuz, meşru / yasal olmayan kolaycı yollarla çalışma ve gayretin şevkini kırıyor. Pis heveslere, ahlâksızlığa yönlendiriyor! Ömrünü faydasız geçirmesine sebep oluyor!
Olumsuz Batı Medeniyeti; hem o muhtaç ve tembelleşmiş insanı, hasta etmiş! Kötü ve aşırı tüketimle yüz çeşit hastalığın bulaşmasına, insandan insana geçmesine ve yayılmasına sebep olmuş! Ahlâksızlığa olan meyil; Olumsuz Batı Medeniyeti içine iyice yayılmıştır!
Ölümü her zaman hatıra getiren sayısız hastalıklar; Olumsuz Batı Medeniyetinin içinde dal budak salmış! Dinsizlik, inançsızlık akımı Olumsuz Batı Medeniyetinin içine fazlasıyla sızmıştır!
Tabii bütün bunlar insanın gözünü de açmıştır. Fakat ne yazık ki, Olumsuz Batı Medeniyeti ölümü; dirilmemek üzere bir yok oluş suretinde göstermiş ve gösteriyor!
Ölümü bu şekilde algılayış ise, her an insanı tehdit ediyor. İnsana daha dünyadayken cehennem azabı / ezinci veriyor.
Aziz okur! İşte insanın karşılaştığı bu dehşetli musibetlere karşı yine Kur’an-ı Hakîm;
İnsanlığın yardımına -her zaman olduğu gibi- yetişiyor.
Zaten İslâm; doğuşundan beri insanları doğrulta gelmiştir.
Şimdi ise bir buçuk milyarı bulan İslâm Dünyası’nın tam uyanıklığına vesile olmuş ve olmakta.
Ve o İslâm ki, içinde semavî / gökten inen kutsal temel kanunlar olup,
1400 senedir insanlığa yol göstermekte.
Yine bir buçuk milyarı bulan Müslümanı; Olumsuz Batı Medeniyetinin zararlarına karşı korumakta ve kollamakta.
Bunu da, bildiğiniz üzere evrensel Kur’an ve Sünnet prensipleriyle gerçekleştirmektedir.
Eğer yakında bir Kıyamet kopmazsa;
İslâm, insanın dünya hayatındaki mutluluğunu yine sağlayacak.
Dahası, Öteki Dünya Saadet’ini de -zamanı gelince- inşallah yerine getirecektir.