Avrupa Nedir Ne Değildir? (2)

104

Çünkü Endülüs İslâm Devleti ve kalıntı ve uzantıları, bugünkü İspanya’da yedi yüz yıl kaldı.

Sicilya’da Müslüman Arap Devletleri asırlarca hükmetti.

Haçlı seferleriyle Avrupa İslâm’la tanıştı. Onu tanıdı. O’ndan çok şeyler aldı.

En son Osmanlı-Avrupa ilişkileri Avrupa’ya çok şeyler öğretti.

Kısaca demek lâzımsa:

Onlarda görülen gerçek medeniyet kırıntıları; İslâm Medeniyeti’nin kalıntılarıdır.

Unutmayalım ki, isim değişmekle hakikat değişmez.

Şüphesiz bu anılan gerçekleri görmek istersen, hayâlen bir Anadolu köyüne git.

Görmüş geçirmiş yaşlı nuranî zatların sohbetlerine katıl.

Orada görülen İslâm Medeniyetinin sergilendiği sahneleri bir bir temaşa et ve gör.

O kerîm zatların ârifane konuşmalarına şahit ol.

Fukara elbiselerine ve yüksek hasletlere bürünmüş; o manevi sultanları ibretle seyret.

İnsan giysisi giymiş melek hükmündeki, o ete kemiğe bürünmüş, mütevazi birer Anadolu insanı olarak görünen pîr-i fânilerle hem-hâl ol.

Sonra bu gerçeği karşılaştırmak üzere Paris, Londra, Berlin, Viyana, Atina, Roma, Washington ve Telaviv’e git.

Onların resmî büyüklerinin, halklarına yol göstericilerinin ekseriyetinin bulunduğu localarına gir bak.

Göreceksin ki, onlar insan elbisesine bürünmüş birer akrep veya insanoğlu suretine girmiş birer ifritler / cin taifesinden çok korkunç ve zararlı birer mahlûklar gibidir.

Burada yeri gelmişken; Hz. Mevlânâ’nın gerçek insanla, gerçek olmayan insanın farkını belirten veciz / özlü bir sözüne yer vermeden geçemiyeceğim.

Diyor ki o kutlu kişi Hz. Mevlânâ:

“Öyle insanlar gördüm ki, üzerlerinde elbiseleri yok.

“Öyle elbiseler gördüm ki, içlerinde insan yok.”

Konuyu toparlarsak sevgili okur, denildiği gibi:

“Biz müslümanlar ferec ve ferah / sıkıntılardan kurtuluş ve rahatlık isteriz.

“Sürûr ve fütûhât / sevinç ve galibiyetler bekleriz.

“Fakat kâfirlerin kılıç ve yardımlarıyla değil.

“Kâfirlerin kılıçları başlarını yesin.

“Kılıçlarından gelen fayda bize lâzım değil.”

Söz bu noktaya gelmişken;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden adâlet umanların kulakları çınlasın demekten kendimi alamıyorum.

Hoş görün canlarım!

Nitekim bazı haklı başvuruların; aksiyle tokat yedikleri acı bir gerçektir.

Zaten İslâm’a hiç bitmeyen kinleri yüzünden, o İslâm düşmanı yabancılar; inananların başına iki yüzlü münafıkları tebelleş ettirmediler mi?

İslâm ülkelerindeki din düşmanlarını yetiştirmediler mi?

Fakat bütün bunlar bizleri asla umutsuzluğa; sakın ola ki düşürmesin!

Allah’ın her şeye kudreti yeter.

İsterse bir dakikada, bulutlarla dolmuş hava boşluğunu bulutlardan süpürüp temizler.

Semanın berrak yüzünde ışık saçan güneşi gösterir.

Ancak bunun gibi, isterse manevî havayı karartan yağmursuz bulutları da yok eder.

Dinsel gerçekleri güneş gibi gösterir. Ucuz ve dağdağasız, gürültüsüz verebilir.

O’nun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın.

Baştakilerin başlarına akıl, kalplerine iman versin yeter.

O zaman işler, kendi kendine düzelir a benim canlarım.

 

 

Önceki İçerik‘Andımız’ Bir Turnusol Kâğıdı
Sonraki İçerikTürkiye Yıllar Önce Kıbrıs’a Neden Gelmiştir?
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.