Sayın Uğur, Türkiye gazetesinin 8 Eylül 2018 tarihli nüshasındaki yazınızda Sözcü gazetesinin üç gün önce Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk‘a yaptığı “Açılım yüzünden kaldırılan Andımız yeniden okunsun” çağrısına tepkinizi içeren yazınızı ibretle okudum.
“Andımız”dan “İlköğretim okullarındaki tüm öğrencilere papağan gibi ezberlettirilen bir metin” olarak bahsetmişsiniz. Sayın Uğur, “Andımız” papağana ezberletilen bir tekerleme değil, çocuklarımıza milli kimliklerini kazanmaları, insani ve ahlaki değerleri içselleştirerek benliklerini geliştirmeleri amacıyla okutulan bir metindi. Milli birlik ve beraberliğimize önemli katkı sağlayan “Andımız”, aynı zamanda çocuklarımızın iyi, vicdanlı ve saygılı bireyler olabilmelerine katkı sağlamak amacıyla okutuluyordu.
Türkiye Cumhuriyeti, dağılmış bir toplumu toparlama, millî devlet kurma hareketidir. Bu ant, bu hedefe dönük olarak, bu ülkede yaşayanların çocukluktan itibaren, “dağılmayı, bölünmeyi, yok olmayı, emperyalist güçlerin ülkeyi parçalamasını” önleyecek şuura sahip olmalarını sağlamak için yazılmış ve okullarımızda okutulmuştur.
Bu tip “Ant”lar, başta ABD ve Japonya olmak üzere birçok ülkenin eğitim sisteminde de vardır. Mesela; Christopher Columbus’un ABD kıyılarına çıkışının 400’üncü yılında yazılan Amerikan Bağlılık Ahidi (Yemini), 1892 yılından bu yana ABD’de okullarda her sabah öğrenciler tarafından okunuyor. Bu “Ant”ta; “Herkes için özgürlük, adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti temsil eden ABD bayrağına, sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim” deniyor. Kamu toplantıları ile özel toplantıların çoğu bu yemin ile başlıyor. Bayrak töreni yapılırken bu yemin okunuyor. Ayağa kalkılıyor ve “Ant” metni hep bir ağızdan seslendiriliyor. Bu “Ant”ın amacı, Amerika’da yaşayan 72 milletten insanı, tek bir millet olarak bir araya getirmektir. Amerikalılar diyorlar ki, “Bayrak sevgisi, milli birlik duygusu, özgürlük ve adalet gibi kavramların önemi, çocukluk çağlarında öğretilirse, insanlar bu değerlere sahip çıkar.”
Sayın Uğur, iktidara muhalif olan Sözcü gazetesinin Bakan Ziya Selçuk‘a destek vermesinden de bayağı rahatsız olmuş bir haliniz var. “Andımız”ın tekrar okullarda okunmasını da, bu desteğin bir diyeti olarak görüyorsunuz. Bu metni, “baştan aşağı ırkçılık kokan çürümüş bir metin” olarak niteliyorsunuz. “Öğrenci Andı”nın Hitler Almanyası ve faşist İtalya döneminden esinlenilerek okullarda okutulmaya başlandığını söylüyorsunuz.
Sayın Uğur, her şeyden önce ırkçılıkla milliyetçiliği birbirine karıştırıyorsunuz. Irkçılık biyolojik bir kavramdır ve kan bağını ifade eder. Milliyetçilik ise sosyolojik bir kavramdır ve millet dediğimiz, aralarında kültür birliği olan insan topluluğunu ifade eder. Kültür ise; dil, din, hukuk, örf ve âdetleri kapsar.
Dinimiz bile kavmiyetçiliği kınarken, kavmini sevmenin kınanamayacağını söyler. Bu “Ant”ın, Hitler Almanyası ve faşist İtalya ile kesinlikle ilişkisi yoktur. Cumhuriyet’in 10. Yılında, 23 Nisan 1933 Çocuk Bayramı’nda zamanın Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından yazıldı. Ant, genel kabul görünce, bu tarihten bu yana 80 yılı aşkın bir süredir, ilkokullarımızda çocuklarımızda millî kimliği geliştirmek ve millî şuuru güçlendirmek amacıyla okutulmaktadır.
Sayın Uğur, yine yazınızda diyorsunuz ki; “Yıllarca Türkler dışındaki diğer etnik kesimlerden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının varlığını Türk varlığına armağan ettik…. Hatta saf Türk soyundan gelmeden mutlu olunamayacağını çığırdık… Sözcü gazetesini motive eden FETÖ zihniyetinin de faşist ve ırkçı olduğunu biliyoruz. Ama bu gazetenin yazarlarıyla okuyucularının kumaşında Kemalist-ulusalcı kimlikten gelen etkiyle Türk ırkının diğer ırklara göre üstünlüğünü şevkle savunan bir damar bulunduğunu da yıllar itibarıyla hep birlikte idrak ettik….. Şimdi “Suriyeliler defolsun” hashtag’iyle tüm bu kesimi tavlayıp koyun gibi peşinden sürükleyen FETÖ’cüler de Andımız’ın geri gelmesini sabırsızlıkla bekliyorlar”.
Bu yazdıklarınızın Türkiye’nin gerçekleriyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu asılsız iddialarınıza en güzel cevabı, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Atatürk değişik zamanlarda yaptığı şu konuşmalarda vermiştir:
– Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir. (1930)
– Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin damarlarıdır. (1932)
– Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur. (1923)
“Andımız”dan kimi içinde “Türküm” kelimesi, kimi de ”Ey büyük Atatürk!” hitabı var diye rahatsız oluyor, Oradaki Türklüğe takılanlar Ant‘ın bütününü ve ortaya çıkışın altında yatan sosyolojik nedenleri düşünseler, belki biraz daha mantıklı fikir yürütebilirler. Bugün Andımız’dan rahatsız olanlar, yarın İstiklâl Marşı‘ndan da, içinde ”kahraman ırkıma bir gül” sözü geçiyor diye, oradaki “ırk”tan da rahatsız olup, kaldırılmasını gündeme getirebilirler.
Andımız “Ne mutlu Türküm diyene!” diye sona erer. Bu sözde geçen “Türklük” bir ırka mensubiyeti değil, kendini Türk milletinden hissetmeyi ifade eder.
Kendini Türk vatandaşı hisseden hiçbir bir kimsenin “Andımız”ın okunmasından asla rahatsız olmaması gerekir.