Kıraathane

47

Kıraathane, kelime anlamı itibariyle;

”Müşterilerinin okumaları için gazete ve dergi bulunduran, geniş, temiz ve iyi döşenmiş yer.” Anlamına gelmektedir.

Yıllardan beri de ülkemizde kahvehane şekline dönüşmüş yer olduğu bilinir.

Bu mekân; 24 Haziran seçimleri öncesinde, birdenbire seçim meydanlarının konusu oluverdi!

Nedeni de Cumhurbaşkanı adaylarından ”Cumhur Cephesi” adayı AKP Genel Başkanı Sn. Erdoğan’ın seçim meydanlarında ”Millet Parkları” açacağı vaadinden sonra, ”Millet Kıraathaneleri” açacağını söylemesiyle gündeme oturdu!

Diğer Cumhurbaşkanı adayları, siyasi parti liderleri seçim vaatlerinde, milyonlarca işsize iş yaratmak adına fabrika açacaklarını, tarıma-hayvancılığa destek vereceklerini, işsizliğe son verip istihdam alanları yaratacaklarını söylemesine rağmen ”Kıraathane” açmak da nereden çıktı denebilir?

Ancak  ”Çılgın Projeleri” olan bir liderin bu söylemi sonrasında toplumun çeşitli kesimlerinde şaşkınlık yarattığı, diğer adaylardan çok eleştiri aldığı da bir gerçek…

Ama özellikle de ”Millet İttifakının” Cumhurbaşkanı adayı Sn. İnce; Sn. Erdoğan’ın ”Millet Kıraathanesi” açacağım, buraya gelecek gençlere iskambil oynamaları değil, kitap okumaları sağlanacak. Bedava kek, çay dağıtılacak söylemleri üzerine, fırsatı hiç kaçırmadı:

”Ben fabrika açacağım’ diyorum, o ‘Kıraathane’ diyor. Ben ‘Gençlere iş’ diyorum. O bedava kek verecekmiş. Yani diyor ki; ‘Ey milletim sizi de bu seçimde kekleyeceğim’. Böyle bir şey gerçekten inanılır gibi değil. Türkiye’de 16 yılda bir tane fabrika açmadı. Var olanları sattı. Şimdi kıraathane açacakmış, oturacakmışız, kekler çaylar bedavaymış, kitap okuyacakmışız. İnternetten haberin yok mu senin? İnternet bağlatacak mısın? Vikipedia’yı açacak mısın? Bunlar yok! Orada bedava kek yiyebilecekmişiz. Bedava kek yemek istiyorsanız Erdoğan’a oy verin. Fabrikada çalışıp ekmeğinizi kazanmak istiyorsanız bana oy verin” diye konuştu.

Cumhur ittifakı adayının böyle bir açıklamayı neden yaptığının yorumunu toplumumuza bırakalım!  Ancak ülkemizde mevcut yaklaşık 700 bin civarında Kıraathane/Kahvehane hatırlatmasını yaparak, sokaklarda iş aş peşinde koşanları göz ardı etmeden, okulunu bitirmiş ancak iş bulamamış milyonlarca gencimize ”kıraathane” açmayı, bedava kek, çay dağıtmayı vaat etmek yerine, size yeni iş yerleri açacağım, mevcut fabrikalara destek olacağım, kapanmalarına fırsat vermeyeceğim denilse,

Pek çok kıraathaneyi kahve-çay içme, sohbet etme, namaz saati bekleme yeri olarak kullanan emeklilerimize yeni, yeni kahvehaneler açılacağına onların cebine daha fazla para konulsa, onlar da canları nereye gitmek isterlerse oraya gitseler olmaz mı?

Aslında ”Kıraathaneler” günümüz Türkiye’sinde işsizlerin gittiği, gideceği yerlerdir, açıkçası ülkemizde giderek artan işsizliği de gösteren yerlerdir.

Ülkemizin kıraathane yerine işsizlerin çalışacakları yeni, yeni iş yerlerine ihtiyacı vardır.  Dolayısıyla kıraathane açma vaadiyle ne hedeflenmiştir bilinmez!

Ama gerçek olan şudur ki; geleceğimizi büyütecek bir hamle değildir. Bugün Kıraathanelerin/Kahvehanelerin hemen, hemen tamamı işsizlerle doludur.

Bu noktada çok önemli bir şeyi de unutmamak gerekir!

Nedir bu?

Kıraathaneler genel de erkeklerin gittiği kadınlarımızı, çocuklarımızı dışlayan yerlerdir! Millet Kıraathanesi açmak yerine, kadınlarımızın da, çocuklarımızın da gidebileceği  ”Halk Kütüphaneleri” açılacak denmesi daha doğru olmaz mıydı?

Böylesine bir tercih, ”Millet Kıraathanesi” açarak toplumumuza kazandırılmak istenen okuma alışkanlığına daha iyi hizmet ederdi…

Bu arada ne ilgisi var denebilir ama şu hususu da düşünmeden geçemedim!

Marmara Üniversitesinde yer yok diye ”müzik bölümü” kapatılırken! ”Millet Kıraathanesi” açmak için ne kadar çok yer varmış meğer…

 

 

Önceki İçerik‘Ak Güller, Kara Güller’, Dinî Teşekküller
Sonraki İçerikRamazan, Bayram, Birkaç Kelam
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.