İnsan; tam okumanın tadına varıyor, önemini anlıyor ve daha çok okumak isteğiyle yanıp tutuşuyorken; bir de bakıyor ki, ömür hitama ermek ve bitmek üzere. İşte bu istek ve algılayış onu öyle bir kendine getiriyor ki, “Hel min mezid?” / “Daha yok mu?” dercesine menfî bir cevap almanın eşiğine geldiğini görüyor ve pişmanlığın her türlüsü ile canhıraş bir feryat koparıyor. “Keşke” diyor, “Keşke” demeden önce keşke ta çocukluğumdan beri, kendimi bildiğimden itibaren; okumanın, insan için nasıl eşsiz bir kıymet ifade ettiğini bilseydim de, okudukça okuyup, fena fi’t-tedrîs olaydım. Okuduklarımda fani olarak, okuduklarımdan ders almasını bilerek, okunacak daha birçok kitabın kapısını çalaydım diye, hayıflandıkça hayıflanıyor; pişman olmak ne kelime, asıl pişman olduğuma da pişman olacak; elîm ve acıklı bir durumda olduğumu görüyor; “Aman, el aman.” diyor. Biraz daha okuyacak zaman istiyor; geride amel bıraktıracak ilmin peşinde, hiç durmadan koşmayı arzu ediyorum. Ve Kutsal Kitab’ımın neden haklı olarak ve asıl gerçeğin ifadesiyle: “İkra!” / “Oku!” emriyle başladığını, asıl şimdi daha iyi idrak ettiğimin farkına, bilincine, kısaca var oluşumun asıl ayırdına varıyorum.
Fakat ne çare
Bitti ömür kalmadı zaman
Bitiş noktasına
Yaklaşıyorum an be an
Olmayın sizler de benim gibi
Böyle pişman mı pişman
Ömür hiç de değilmiş öyle
Her vakit medet umulan
Efendiler siz siz olun bilin
Sayılı ömrün kıymetini
Anlayın okumakla kuracağımızı
Mânâ Cenneti’ni
Almıyor kitabın yerini
Ne Radyo ne Televizyon
Edinmek isteniyorsa
Her şeye açılan bir vizyon
Oku büyük Kâinat Kitabı’nı
Ve küçük kitap kendini
Böyle diyor insan olan insana
O mukaddes İslâm dini
Dünyaya getiriliş hikmeti
Bundan başka değil
Kutsal kitabın Kur’an karşısında
Hürmetle eğil