Bitmeyen Dava; Kıbrıs…

98

Bir ada!  Tam da Akdeniz’in ortasında…

Adı: Kıbrıs… Yazılışı altı harfli kısacık! Ama neredeyse 6 yüz yıldan bugüne bölgesinin en hassas noktası. Nice medeniyetlerin izi kalmış. Yüzyıllar boyunca değişik milletler hüküm sürmüş. Çoğu savaşlara sığınak, çoğu savaşların, merkezi olmuş.

Bu adada tarih boyunca yaşanan hep bir mücadele, adada yaşayanlar arasında hep bir kargaşa. Geleceğinin ne olacağına adada yaşayanların değil ama ada üzerinde türlü menfaatleri olanların kararını bekleyen bir ada…

Adada yaşayan iki ayrı halk; dili, dini, örfü, âdeti birbirinden farklı… Sadece kaderleri ortak çünkü bu ada onların vatanı…

Akdeniz’in ortasında bir ada. Adı altı harfli ama öylesine önemli ki! Neredeyse dünyanın gözü kulağı burada… Amerika’sı, Rusya’sı, İngiltere’si, Fransa’sı, Almanya’sı, İsrail’i, Katar’ı, İtalya’sı hepsi bu adayla ilgili!

Sanki orası onlara aitmişçesine, hepsi Kıbrıs’ta söz sahibi! Ama nedeni belli çünkü bu adanın çevresi trilyonlarca metreküp petrolle, doğalgazla bezeli. Bu adada söz sahibi olanın Ortadoğu’da da sözü, gücü geçerli… Belli ki; böylesine büyük bir lokmayı onlardan başkası yememeli!

Ya adanın gerçek sahipleri? Kıbrıs’ta yaşayan adalılara ne demeli? Birisi Rum, diğeri Türk; Birisi Hristiyan, diğeri Müslüman. Biri Türkçe konuşur, diğeri Rumca. İki toplum da öylesine farklı ki!

Ama bir de ada üzerinde söz sahibiymiş gibi davrananlar var ya? Binlerce kilometre öteden adaya barış ancak bizim söylediklerimizle gelir, bunları yapacaksınız diyenler var ya!

Onlar için adada kimler varmış, kimler yaşarmış? Pek de önemli değildir! Öyle olsaydı zaten 1950’li yıllardan beri adada süregelen bu karmaşa çoktan sona erer; adalılar kendilerine uygun bir çıkış/çözüm yolu bulurdu…

Kıbrıs’a binlerce kilometre öteden müdahale edenler yetmezmiş gibi; bir de İngiliz tarafı vardır, adada yaşayan; Osmanlıdan hatıradır, 1878’den beri orada… Her olayın içindedir ama yaşananların görünmez yüzüdür! Savaşlar yaşanır, barış adına görüşmeler vardır, çözüme temel konular açıklanır, taraflar oturur masaya, müzakereler, müzakereler…

En nihayetinde bir çözüm metni çıkar ortaya ama o da ne? Olmadı yeni baştan, bu metnin şurası bana uymaz, burası adadaki üslerimin geleceğine aykırı! Burasında Türler olmamalı, adadaki yabancı askerler öncelikle adadan ayrılmalı, göçmenler evlerine dönmeli, adaya sonradan yerleşenler kesinlikle adadan gitmeli. Sürer de, sürer neredeyse 60 yıldan beri bitmeyen bu dava.

Nesiller geldi geçti. Hala Kıbrıs konuşulur. Bu süreç hep böyle devam ederse eğer; Kıbrıs’ta ne çözüm, ne de Kıbrıs’ın geleceği olur…

Ne zaman ada halkını baş başa, bırakırlar. Her iki tarafta hiçbir ülkenin baskısı olmadan müzakere masasına otururlar. Ne ABD, ne İngiltere, ne de BM. Konunun içinde olur… Çözümü birlikte bulur, adanın geleceğini birlikte kurarlar.

Yukarıda sıraladığım hususların hepsi bir rüya. Gerçek olsaydı zaten çoktan bitmişti bir türlü sonlanmayan bu dava. Bu rüyanın gerçek olması imkânsız! Çünkü ada üzerinde sinsi emeller besleyen ülkelerin olduğu, bu ülkeleri kendisine kalkan yapan Rum tarafının ada benimdir tavrı sürdüğü, Kıbrıs Türk tarafına da sen adanın azınlığısın dendiği sürece;  Kıbrıs’ta bu dava bitmeyecektir. Yunanistan’ın bu adada da söyleyebileceği bir tek şey dahi bulunmamaktadır, çünkü ada tarihi boyunca Yunanistan bu adada hiç olmamıştır.

Ama bu davaya son noktayı koyacak bir ülke vardır ki, o da Türkiye’dir. Kim ne derse desin, hangi ülke ada üzerinde hangi emeller peşinde olursa olsun. Kıbrıs’ta 307 yıl boyunca hükümran olan, 1974’ten bu yana adada barışı sağlayan Türkiye ne zamanki son sözünü söyleyecek, bu dava ancak o zaman bitecektir.

 

 

Önceki İçerikGeçen Bir Yılın Ardından
Sonraki İçerikTelâhuk – u Efkâr
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.