“Hayır” Diyebilmek veya İrade Eğitimi

96

Bu yazımda irade eğitiminin nasıl yapılacağından bahsetmeyeceğim. Geçen hafta, davet üzerine, KOTO’nun sosyal sorumluluk kapsamında yaptığı çalışmalardan “Bağımlıysam Ne Zararı Var?” başlıklı seminerine katıldım. Seminerde, Oda başkanının kısa, Vali Bey’in zengin içerikli, veciz konuşmasından sonra bağımlılıkla ilgili çalışmalarını yakından bildiğimiz Prof. Dr. Nesrin Dilbaz etkili bir sunum yaptı. Güzel Türkçesi ve etkili görselleriyle, katılımcılara “İyi ki gelmişim.” dedirtti.

Bu tür seminerlerde, sempozyumlarda, nedense, konu hep madde bağımlılığı olarak ele alınıyor. Bağımlılık yapan maddelerin (esrar, eroin, afyon… vb) adları sayılıyor, içerikleri hakkında bilgi veriliyor, bu maddelerin beyinde oluşturduğu tahribat derecelerinden söz ediliyor, son olarak da istatistikler veriliyor. Konu, yapılan güvenlikçi çalışmalar hakkında bilgi verilerek sonlandırılıyor.  Gelenler, biraz kimya, biraz biyoloji, biraz psikoloji bilgisine sahip olarak oradan ayrılıyor; belki biraz da emniyet görevlilerine minnet duyuyor.

Katıldığım bu tür toplantılar beni hiç tatmin etmedi. İşin künhüne vakıf olmayan insanların elinde konu ya özünden uzaklaştırılıyor ya da sulandırılıyor. Şu söylenmiyor: “Bağımlık; bir boşluk, bir iradesizlik, bir duruş sahibi olmama sorunudur.” Tabiat, boşluk kabul etmez; faydalı şeylerle dolduramadığınız insanlar, kendilerini bir şekilde tehlikeli bildiğimiz o maddelerle, fikirlerle dolduracaklardır. Karanlık, aydınlığın olmadığı yerin adıdır. Sen aydınlığı artırırsan karanlık kendiliğinden yok olacaktır. Kötülüğü kovan, iyiliktir; bağımlığı kovan, güçlü iradedir.

Ben da yıllarca bağımlılıkla ilgili sunumlar yaptım, konferanslar verdim. Bu çalışmalarımda özellikle “Hayır” diyebilmekten söz ettim. Yukarıda sözünü ettiğim seminerde de bir cümleyle bundan bahsedildi, ancak üzerinde durulmadı. “Hayır” diyebilmek, büyük bir güçtür, kararlılıktır, duruştur.

Bağımlılık; emniyetten, tıptan önce eğitiminin uğraş alanıdır. Şu an bağımlılığa karşı yapılanlar, bataklığı kurutmak varken tek tek sivrisinekleri öldürmeye benziyor. Daha insaflı bir yaklaşımla, yapılanları, mahalleyi basan sivrisineklere karşı belediye görevlilerinin mazotlu duman püskürtmesine benzetebiliriz. “Neden” odaklı çalışma yapmamız gerekirken “sonuç” merkezli çalışmaları tercih ediyoruz. Maliyet yükseliyor, zaman kayboluyor, çok defa da bir netice alınmıyor.

Son yıllarda eğitim kurumlarının bazı sınıflarında “Değerler Eğitimi” adlı dersler konduğunu duyuyoruz, ancak “İrade Eğitimi” diye bir derse veya konuya şahit olmadım. İnsanımıza, özellikle kendimizi kendilerine emanet edeceğimiz gençlerimize “irade, kararlılık, duruş, hayır diyebilme” eğitimi vermeliyiz. “Büyükler daima iyi bilir”, “emredersin komutanım”, “hikmetinden sual olmaz”, “ayıptır, günahtır, o ne derse doğrudur” anlayışı, bu toplumu sormaz, düşünmez, her şeyi kabul eden, irade yoksunu sürü haline getirdi. İsyankâr olmak değil benim söylediğim, “irade”ye, “bilgi” ve “bilinç”e dayalı bir “duruş”a sahip olmaktan söz ediyorum.

Özellikle eğitim kurumlarımızda, küçük yaştan itibaren çocuklarımıza, var olma nedenimiz, sorumluluklarımız öğretilmeli; ruhumuzun, bedenimizin, bizi kuşatan zaman ve mekânın emanet olduğu bilgisi verilmeli, bunlara bağlı bilinç oluşturulmalı. Sağlıklarının kendilerinden çok başkaları için gerekli olduğu anlatılmalı; bağımlılığın, aklı dışladığı için insanı değersizleştirdiği hatta hayvandan bile aşağı duruma düşürdüğü izah edilmeli. Sadece madde kaynaklı olmayıp bizi bizden ve çevreden alıkoyan her şeyin bir bağımlılık türü olduğu anlatılmalı. Para, telefon, sosyal medya, televizyon bağımlılığı gibi…

Önce insanı, sonra bu ülkeyi sevmek gerekir bunları yapmak için. Eğitim alanında yapılacak çalışmalar, hem düşük maliyetli hem kesin sonuçludur. Ancak bu çalışmalar, bağımlılığı sektör haline getirmiş, bağımlılıktan rant elde edenlerin işine gelmeyebilir. Kulüpler, kamplar; irade eğitimleri için ideal ortamlardır. Gönül isterse ayaklar gider.

Bağımlılık belasını hastalık olmaktan çıkarmak, önce insan sonra bu ülkeye ait olmanın mutluluğunu yaşamak istiyorsak at koşturacağımız saha bellidir: Eğitim!