Tarım Politikamız

97

“Evinin yemişi erikle elma,

Komşunun bağından hurmayı alma!” //Ziya Gökalp

Ziya Gökalp’in şiirinden yukarıya aldığım iki mısra, her ne kadar mecazen söylenmişse de, Türk tarımını yönetenlere şamar gibi yapışmış söz olarak kabul ediyorum.

Eskiden uygulamaları zaman zaman aksamış olsa da bir(DPT) Devlet Planlama Teşkilatımız vardı. Bu teşkilatın çalışmaları ışığı altında hükümetler, beşer yıllık kalkınma planları hazırlardı. Ne hikmetse ülkeyi tüccar zihniyetiyle yönetenlerce kaldırıldı bu devlet kurumu.

Çok değil daha iki binli yılların başına kadar Türkiye, dünya tarımında kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken, bugün etinden samanına, meyvesinden sütüne kadar her şeyi ithal etmek zorunda kalan ülke durumunda.

Peki bunları ithal ediyoruz da, çokmu zenginiz hayır; dış borç miktarı hazinenin yarısını geçmiş vaziyette… sanayileşiyormuyoz ona da hayır. Yüz liralık sanayi ürünü satmak için 80 liralık ithalat yapmak zorunda kalıyoruz.

Yani!!!

Yani si şu: Üretmiyoruz, ürettiklerimize katma değer katıp ihracat yapamıyoruz insanımızı eğitmiyoruz sürekli onlara balık veriyoruz, balık tutmayı öğretmiyoruz öğretsek, bize ihtiyacı kalmayacak, bize ihtiyacı kalmayan hür düşünceli insanlardan oy devşiremeyeceğiz.

İşte meselenin özü bu.

Ekilmeyen arazi sahibine devlet tarafından para ödenmesi, hangi mantığın ürünü anlamak mümkün değil. Anlaşılması mümkün olmayan o kadar mantıksız olaylar var ki saymakla bitmez. Zevki için yatıyla gezen adama mazot vergiden muaf, ama tarım üreticisinin traktörüne, tarım ürünü taşıyan kamyoncunun kullandığı mazot’a katmerlisinden zam üstüne zam.

Zamanın Başbakanı hani demişti ya: “Ben bu devleti tüccar mantığıyla yöneteceğim”. Tamam, anladık tüccar mantığıyla yönetiliyoruz da kazanan kim oluyor devlet mi, yoksa suyun başındaki birkaç vurguncu mu?

Binlerce Türk işçisinin çalıştığı sigara fabrikalarını kapattık, Türk köylüsünün ürettiği tütün yerine şimdi uluslar arası tekellerin ürettiği sigaralar ithal ediliyor. Bu da yetmedi Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Türk köylüsünün az da olsa yetiştirip açık olarak sattığı ucuz tütüne dahi yasaklar geliyor. Buda demek oluyor ki, uluslar arası sigara tröstlerinin Türkiye üzerindeki kârı azalıyor, hükümet baskı altında.

Her birisi Konya vilayeti kadar bile olmayan ülkelerden; Bulgaristan’dan saman, Romanya’dan canlı sığır, daha dün denecek kadar yakın tarihte binlerce Türk ve Müslüman kanı akıtmış Sırbistan’dan et ithal ediyoruz. Kuzey doğu komşumuz Gürcistan’da beş liraya üretilen etin fiyatı Türkiye de nasıl 40-60 lira aralığında satılıyor anlayan beri gelsin. Anadolu’nun mis gibi kokan domatesinin, karpuzunun tohumları genetiği değiştirilmiş şekilde İsrail’den geliyor.

Bu durumları görüp te ülke iyi yönetiliyor diyebilirmiyiz?

Üç tarafı denizlerle çevrili olan memleketimizin insanları, yeteri kadar balık yiyor diyebilen bir babayiğit çıkar mı acaba?

Son bir not; Birleşmiş Milletler kalkınma fonunun Güneydoğu için hibe ettiği 37 Milyar lira tarım bakanlığı eliyle PKK’ya nasıl peşkeş çekildi(Bartu Soral BM eski kalkınma müdürü) hatırlatayım dedim.

Saygılarımla…