Elimde bir fotoğraf karesi. Hangi mahallenin bakkalıdır, bilmiyorum. Kendisini bu davranışından ve verdiği ince mesajdan dolayı tebrik ediyorum. Mehmet Özüdoğru, mahallesindeki davet edildiği bir düğünde evlilere zarf içinde 50 TL takdim eder, zarfın içine şunu yazar: “Sayın komşum, sen alışverişini BİM’den yaparsın; ama düğününü hayırlamaya mahalle bakkalı gelir.” Sayın bakkalımızın tepkisini ve buradaki nükteyi çok iyi anlıyorum.
Bayram öncesi, hanım: “Bir derindondurucu alalım.” dedi. İsteği emir kabul ettik, bulduğumuz bir kampanya kapsamında soğutucu aldık. Satıcı, bizim bu ürünü 300 TL indirimli aldığımızı, kendisinin bir şey kazanmadığını, ancak firmadan 50 TL pirim alacağını söyledi. İnandım. Aynı firmanın bir başka isimle çıkardığı aynı kalitedeki bir ürününün, bizim aldığımız fiyattan 250 TL daha düşük fiyatla çok şubeli bir markette satıldığını görünce pek şaşırdım, hayıflandım. Yani bu ürün, demek ki gerçek satış fiyatının yarısından daha düşük fiyatla satılabiliyormuş.
Mahallemizdeki kırtasiyeciyle konuşuyorum. Bana şunları söyledi: “Büyük, zincir mağazalar bir iki üründe acayip indirim yapıyorlar, diğer ürünleri pahalı satıyorlar. Bir öğrenci, ihtiyacı olan ürünlerin tamamını bizden alırsa daha uygun fiyata alır. Büyük marketler, promosyon adıyla müşteriyi cezbediyor ve totalde kandırıyor. Biz bunun örneğini sık yaşıyoruz. Vatandaş farkında değil.”
Ticaretin yapıldığı pazar, bir toplumun ahlak düzeyin gösterir. Bakkallarımızın, esnafımızın ihlasla, sabırla tevekkülle hizmet üretip rızkını kazandığı, terbiye ocağı çarşılarımızın yerini alan zincir marketler çoğaldıkça hem ticaretin tadı kaçtı hem insanların tamahkârlığı arttı. Ben bu işe bir anlam veremiyorum. Derdimizi anlatıp sırrımızı paylaştığımız bakkal amca, kaprisimizi, nazımızı çeken esnaf dayı piyasadan çekildikçe alışverişte güven de bereket de huzur da yok oluyor. Satıcı: “Bereket versin.”, alıcı: “Bereketini gör.” derdi. Dualaşma seansları yaşanmıyor. Her alışverişimde aldatılma korkusu yaşıyorum.
Bulunulan fiziki ortam, kurulan sosyal yapı, kişilerin düşüncelerini etkiler, huzurunu artırır veya azaltır. Şehirlerimizi kent yaptık, bakkalın yerine market getirdik, berberi kuaföre çevirdik, esnafımıza brokırveya müşteri temsilcisi dedik; şimdi, içini boşaltıp küçümsediğimiz mana dünyamızda mutluluk arıyoruz. “Böyle gecenin hayır umulur mu seherinde?” Beyhudedir bu gidiş, yoktur sonu. Batı’nın ticaret arenası olan marketlerde aldatmaya dayalı satış yöntemleri kullanılıyor. 1 Nisan şakalarındaki ahlak: “Kandırarak kazanmak” veya “Karşındakini aptal yerine koymak”
Bakkal Mehmet, tepkisini başka nasıl göstersin? Vatandaş, kandırılmadığından nasıl emin olsun? Böyle ticaret olmaz. Peygamberimiz ne güzel söylemiş: “Bizi kandıran, bizden değildir.”
Son zamanlarda düğünlerde, damat ya da geline pahalı altınların taklitleri takılıyormuş. Bir milyonluk tam altının taklidini 10 liraya alıp takabiliyormuşsun. Bu uygulama yaygınlaşmaya başlamış. Ne denir bu işe, bilmiyorum. Kim kimi kandırıyor, nereye kadar kandıracak? “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.” ilkesi nerede kaldı? Uyanık olan kim, aptal yerine konan kim? Kazandık zannederken neleri kaybediyoruz? Hani güven, hani doğruluk? Gösteriş budalası olduk. Global kapitalist ahlak mı bizi bu hale getirdi yoksa biz zaten bu muyduk? Ahlakın tanımı değişti de bizim mi haberimiz yok?
Karamsarlık telkin etmek istemiyorum; ama bir şeyler değil, çok şeyler yanlış gidiyor! “Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes.” diyenler de bu kirlenmeyi temizleyemedi; üstüne üstlük, “artırdı”.
Yeni medeniyet inşa etmek isteyenler, toplumumuzdaki, ticaretimizdeki bu çürümüşlüğü görmeli, gereğini yapmalı. Nereden başlamalı diye sorunlara: “Alın size başlangıç noktası”. Girin içeriye!