Ramazan Bayramı’nda Yurt ve Dünya

101

2017 yılı Ramazan bayramını buruk bir sevinç içinde kutluyoruz. İslâm âlemi Batı’nın âdeta oyuncağı olmuş. Dış siyasette onların bin bir entrikaları sonucu şaşkın vaziyette. Her biri, birbiriyle şu veya bu şekilde; eften püften sebeplerle gerilim hâlinde. İşte bu ortamda mübarek Ramazan bayramını kutluyoruz. Bu vesile ile Ramazan ayının yüzü suyu hürmetine Allah’tan bugünlere nazaran çok daha aydın ve ışıltılı bayramlar idrâk etmemizi temenni ediyorum. Gözlerin pırıl pırıl parladığı, İslâm âleminin birbiriyle kucaklaştığı, nice bayramlara ulaştırmasını Yüce Rabbimden umuyor ve bekliyorum.

Şüphesiz, ümitsiz değilim. İnşallah, bundan sonraki bayramlarımızı; daha güzel günlere kavuşmuş olmanın sevinciyle kutlayacağız. Değil sadece İslâm âlemi, dünyanın da yüzü gülecek. Muhteris, hırslı politikacıların defteri dürülecek.

Bu mübarek ve asîl Türk milletinin bayramını kutlarken; başta Türkiye’miz olmak üzere hepsi de kardeşimiz olan İslâm âleminin ipi sinsice çekilmek isteniyor ve hatta çekiliyor da! Çeşitli siyasî söylemlerle kafası karıştırılıyor. İslâm âleminin bulanık sularında menfaat ve çıkar balıkları avlamak istiyorlar. Ama:

Unutmasınlar ki, ava giden avlanır.

Unutmasınlar ki, her gecenin bir sabahı var.

Unutmasınlar ki, bahar kıştan sonra.

Unutmasınlar ki, atmacanın serçeye tasallutu; onun uçuş kabiliyetini artırır.

Batı ve İsrail’in insanlık aleyhinde sinsi, menhus ve uğursuz çıkarları var. Fakat her türlü karanlık düşünceleri, ayaklarına dolaşacak. Kendi başlarının derdine düşecek. Ummadıkları bir uyanış karşısında küçük dillerini yutacaklar.

İslâm âlemi Türkiye’nin baş rolü oynayacağı bir kendine gelişle uyanacak. Çabuk bir kıyamet kopmazsa; Allah’ın izniyle, Türkiye diğer kardeş İslâm devletleri ile İslâm’ın sancağını dünyanın dört bir yanında şerefle şanla yeniden dalgalandıracak.

Mevsimler birbirini kovalar. Bazen kış, bazen bahar, bazen de sonbahar olur. Bunun gibi, insanlığın ve devletlerin kaderinde de mevsimler vardır. Türkiye ve diğer İslâm devletleri el ele vererek dünyayı şaşırtacak. İnsanlığın yüzünü güldürecek. Kıyametten önce dünya tarihine yepyeni beyaz sayfalar eklemekten gurur duyacaklar.

Yeter ki, İslâm’ın bahadır evlâdı Türkler.

Yeter ki, İslâm’ın zeki evlâdı Mısırlılar.

Yeter ki, islâm’ın ağırbaşlı devleti İran.

Yeter ki, İslâm’ın serhat devleti Pakistan.

Yeter ki, yiğitler otağı Afganistan. El ele versinler. “Mü’minler, ancak kardeştir.” düstur, prensip ve ilkesini iliklerine kadar duysunlar.

İşte, ancak bu ruhla şahlanan Müslümanlar; hem kendi yaralarını sarmak, hem de dünya insanlarına merhamet, şefkat ellerini uzatmak imkânını bulacak. Ne gam be dostlar!

“Bir şem’a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez.”

İşte 2017 Ramazan bayramına bu duygularla giriyor, bu hislerle birbirimizi kucaklıyor. Bu duygularla önce yurtta, sonra cihanda sulh ve barışın gerçekleşeceğine inanıyoruz. Geniş dairedeki bu Ramazan bayramı yaklaşımını dile getirdikten sonra, cümle hemşerilerimin mübarek Ramazan bayramlarını da kutluyor. Büyüklere saygılar, küçüklere sevgiler sunuyorum.

Özellikle Ordu-MESUDİYE gazetesinin her ay elimize geçmesinde dahli bulunan, başta gayûr Sefai Bey olmak üzere tüm emeği geçenlerin Ramazan bayramlarını kutluyor. Yerel gazetemizi bu günlere ve aynı titizlikle yarınlara da taşıyacakları için, şimdiden takdir, tahsin ve tebriklerimi sunuyor. Ayrıca, Ordu-MESUDİYE gazetesinin tüm okuyucuları ile nice Ramazan bayramlarına erişmemizi Yüce Tanrı’dan niyaz ediyorum.

Ordu-MESUDİYE’liler olarak; Türkiyemiz ve İslâm âleminin sulh ve sükûn içinde, tam bir refah ve huzura kavuşmuş ve her hususta ilerlemiş bir hâlde; İslâm, insanlık ve medeniyet yolunda, ilk günkü heyecanla, nice Ramazan bayramına kavuşuruz inşâllah.

 

Önceki İçerikPembe Medya
Sonraki İçerikKocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Samsun Seyahati ( 2 )
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.