Barzani- Referandum- Katar- Ortak Akıl

94

Bir taraftan Barzani bir başka deyişle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi “bağımsızlık için referandum” yapacağını açıklıyor.

Diğer taraftan ABD Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı olan PYD‘yi müttefik ilan edip, ağır silah ve mühimmat desteği veriyor.

Şimdiden Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyi, yani bizim güney sınırlarımız boyu devam eden koridorda, kendi yönetimlerini kurmuş, kendi silahlı kuvvetleri olan fiili Kürt devletçikleri oluşturuldu.

Yakın gelecek için hedef “fiili durumu hukuki hale getirmek.”

Her ne kadar Türkiye hükümeti “Bağımsızlık referandumunu kabul etmediğimizi, Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğumuzu” açıklamaya devam etse de, fiili durum tepkimizi etkisiz bırakıyor.

Irak’ın kuzeyinde Barzani devleti (hem de Kerkük’ü de içine alacak şekilde) fiili hâkimiyet sağlamış durumda.

Irak sınırları içinde “toprak bütünlüğünü sağlamış” bir Irak Devleti kalmadı. Musul’un IŞİD’den (DAEŞ) alınması için Barzani ile Irak Merkezi Yönetimi arasındaki geçici işbirliği bu meselenin çözülmesinden sonra bitecek. Barzani’nin bağımsızlık referandumu zamanlaması tesadüf değil.

Suriye’de de benzer gelişmeler yaşanmakta. Burada da “toprak bütünlüğünü sağlamış” bir Suriye Devleti yok artık.

PKK/PYD kanadının öncülüğünde oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ABD’nin resmi müttefiki. Musul ve Rakka da DAEŞ’ten geri alınınca, DAEŞ’ten tümüyle temizlenen koridorda Barzani/PKK/PYD fiili yönetimi ele geçirmiş olacak.

PKK/PYD hâkimiyet alanı içinde etnik temizlik ile Kürt nüfus çoğunluğunu sağlayacak. Akabinde aynen Barzani gibi, Salih Müslim de “bağımsızlık referandumu” yaparak devletini kurmayı planlıyor.

Bütün bunlar uzun vadeli bir stratejik planın adım adım uygulanmakta olduğunu gösteriyor.

*****************************************

Asıl Hedef Türkiye ve İran

ABD’nin bölge için planlamasında birinci önceliği İsrail’in güvenliğinin sağlanması; diğeri ise bölgedeki petrol ve doğal gaz rezervlerinin ABD menfaatleri doğrultusunda üretimi ve naklidir.

İsrail’in güvenliği için bölgenin köklü ve güçlü iki devleti İran ve Türkiye’nin daha fazla palazlanmasına imkân vermemek gerek.

İran’dan başlayıp Akdeniz’e kadar uzanan bir Şii kuşağı var. İran‘ın bölgedeki Şii nüfus üzerinden etkisini ve gücünü artırması önlenmeli.

Türkiye’nin modern, ekonomisi güçlü, tam demokratik bir devlet yapısına kavuşması ve tarihi, dini bağları olan bölge ülkelerine lokomotif olması, birlikler kurarak bir güç oluşturması engellenmeli.

Böylece bölge halkları yeraltı kaynaklarına sahip çıkamayacak. Büyük devletler ve dev enerji şirketlerinin kurduğu mevcut düzenin devamı sağlanacaktır. Bunun için birkaç kişi veya ailenin yönetimine emanet ettiği devletler arada bir kapıştırılacaktır.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında İran ve Türkiye’nin de yeniden dizayn edilmesi hedefinin olduğuna kuşku yok.

Bu bakımdan Irak, Suriye, Türkiye, İran içinden koparılacak birer parça ile dört parçalı Kürdistan kurulması ve daha sonra bu parçaların birleştirilmesiyle “Büyük Kürdistan” projesinin hayata geçirilmesi planlanmıştı.

Şimdi bu planın yarısı tamamlanmak üzere.

İsrail daha önce “Barzani Referandumu ile bağımsız bir Kürdistan Devleti kurulduğu takdirde, İsrail’in bu devleti derhal tanıyacağını” açıklamıştı. Çünkü “Kürdistan” demek, İkinci İsrail demekti.

ABD’nin bölge politikaları büyük bir yapbozun parçaları gibi.

Durup dururken her ikisi de ABD’nin kontrolünde olan Katar ve Suudi Arabistan‘ın neredeyse savaş haline getirilmesi de büyük oyunun içindeki hamleler.

Elbette birden fazla hesabın yapıldığı ustaca satranç hamleleri bunlar. Fakat meselenin boyutunun sadece Katar ve Suudi Arabistan‘dan ibaret olmadığını, hatta belki de asıl hedefin Türkiye ve İran olduğunu düşünmek durumundayız.

**************************************

Ortak Akıl Zamanı

Bölgemizde bu kadar hayati olayların olduğu, iç ve dış meselelerle boğuştuğumuz bir zaman diliminde ortak akla her zamankinden fazla ihtiyaç duymaktayız.

Ama Türkiye ne yaptı? Yapılan referandumla, ortak akıl yerine bir kişinin aklına emanet edildi.

Türkiye tek kişinin aklına emanet eden bir sisteme geçerken, ABD’nin hiç eleştirmemesi tesadüf olmasa gerek.

Oysaki yakın geçmişte ortak aklı kullanarak Türkiye açısından zararsız kurtulduğumuz 1 Mart tezkere olayı hatıralarımızda halen çok tazedir.

Meşhur 1 Mart 2003 Irak tezkeresinde AKP yeni iktidar olmuştu ve muhalefetin de güçlü olduğu bir dönemdi. TBMM’de yapılan oylamada Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi, Sabiha Gökçen ve Trabzon Havalimanlarının ABD’nin üssü haline getirilmesi ve 60 bin ABD askeri ile 255 savaş uçağının Türkiye’de konuşlanmasına izin verilmedi. Büyük bir beladan döndük.

Yine böyle ortak akıla müracaat zamanı. İktidarın ve muhalefetin karar verme süreçlerine katıldığı, devlet aklının ortaya çıktığı mekanizmalar işletilmeli.

“Cumhurbaşkanlığı Sisteminde de ortak akıl işletilebilecek” diyenler, haydi buyurun ispatlayın bu sözünüzü…

************************************

Katar Krizinde Türkiye Ne Yapmalı?

“Katar ile Suudi Arabistan öncülüğündeki devletlerarasındaki krizde Türkiye ne yapmalı?” Bu soruya cevap arayanlar için bir hatırlatma yapalım.

Sekiz yıl süren İran – Irak Savaşında (1980-1988) Türkiye iki devlet arasında tarafsız kalmıştı. Savaşan iki devletin arasında arabuluculuk yapabilen, Birleşmiş Milletler’de her iki devleti temsil eden, savaş yıllarında her iki tarafla ticaretini geliştiren bir Türkiye vardı. Üstelik göçmen ve terörist de ithal etmedik. Hem siyasi ve hem de ticari olarak güçlendik bu süreçte.

Bu savaş sürecinin bizim açımızdan başarılı geçmesinin sebebi, devletin geleneksel dış politika tecrübesi ile karar verilmiş olmasıydı.

Geleneksel dış politikamız Atatürk’ün şu talimatıyla şekillenmişti: “Arap dünyasına karışmayacaksınız. Emperyalist devletlerin arkasında görünmeyeceksiniz. Rusları tahrik etmeyeceksiniz.”

 

Önceki İçerikNe Zaman Uyanacağız!
Sonraki İçerikKocaeli Aydınlar Ocağı Mensuplarının Samsun Seyahati (1)
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.