Mr. Ryan; Ağustos ayında imzalan Sevr Barış Antlaşması’nın bütün Türkler tarafından çok sert ve çok adaletsiz bulunduğunu, buna mukabil halkın yorgun ve bıkkın olduğunu, Millî Hareket’e karşı ayaklanmaların etkili olabilmesi için İngilizlerce cesaretlendirme yapılması gerektiğini söylemektedir. Ancak İngilizlerin de Yunanlıları daha fazla yayılıp yayılmamaya (İstanbul, Karadeniz) teşvik konusunda kararsız oldukları zira bunun hem ters tepebileceği hem de o yörelerdeki Hıristiyanların hayatlarını tehlikeye sokabileceği düşünülmektedir.
Damat Ferit Paşa’nın Sevr Antlaşması’nın tasdiki için İngilizlerden yardım talebi ve Anadolu’ya Uzlaştırma Kurulu yada Nasihat Heyeti bâbında bir misyon gönderme isteği İngiliz ve Fransız Yüksek Komiserliklerince iyiden iyiye tartışılmış, başarı ve başarısızlık etkileri değerlendirilmiş; ne var ki bu görüşme Damat Ferit Hükümetine kısmet olmamış, 17 Ekim’de tekrar Hükümet kuran Tevfik Paşa döneminde gerçekleşmiştir.
Geçiş dönemi Sadrazamı sayılan tecrübeli Tevfik Paşa’nın Kabinesi İngilizler tarafından isim isim istihbarî olarak incelenerek kayıt altına alınmıştır. Tevfik Paşa’nın Sevr Antlaşması’nda değişiklik talebi reddedilir reddedilmez Mustafa Kemal Başkanlığındaki Büyük Millet Meclisi’nin Sevr’le alâkalı orta halli kararları takip edilmiş ve 5 kişilik Uzlaştırma Misyonu’nun talimatlandırılarak Anadolu’ya gönderilmesi hususuna hız verilmiştir.
Anadolu’ya gönderilen Ahmet İzzet Paşa önderliğindeki Misyon’un Millî Hareket’e katılması İngiliz Yüksek Komiserliği’ni zor durumda bıraktı. Yeni Komiser Horace Rumbold, Lord Curzon’a yazdığı 27 Kasım tarihli raporunda İzmir’in iadesi de dâhil Kemalistleri memnun edecek bir çözüme Anadolu’da acilen ulaşılması gerektiğini, hızlı hareket edilmezse daha büyük bir tehlike olarak Bolşevik prensiplerin Türkiye’ye sızmasının mümkün olduğunu beyan etmektedir. Zira O’na göre “Şimdiye kadar Rusları İslam’ın düşmanı zanneden İslam Dünyası yavaş yavaş uyanıp gerçek düşmanlarının İngiltere olduğunu anlamaya başladı” ve bu yüzden Mustafa Kemal Paşa ile Bolşeviklerin arası muhakkak açılmalıdır.
Rumbold’un tehlikeyi sezmesi ve ağırbaşlı İngiliz diplomasisinden ayrılarak radikal önerilerde bulunması aslında O’nun da öngörülerinin doğruluğunu göstermektedir. Her ne kadar raporundaki Hintli lider Gandi’nin bile Türklere dayatılan Barış Antlaşması şartlarına karşı çıkması örneği İngiliz Dışişleri Bakanı Curzon’u etkilemese de “Biz kendimizi Bolşevizme karşı İslam’ın koruyucusu gibi göstermeliyiz” cümlesi II.Dünya Savaşı sonrası Komünizmle mücadelenin temel direklerinden birini oluşturacaktır.
1920 Aralık ayındaki İngiliz istihbarat Örgütü’nün İstanbul Servisi tarafından hazırlanan rapora göre Tevfik Paşa Hükümetince Roma’ya gönderilen Galip Kemalî Bey, Millî Hareket’in temsilcisi gibi davranmakta ve İtalya ile Ankara’daki Milliyetçilerin işbirliği noktasında aldığı talimatları yerine getirmektedir. Diğer yandan istihbarat raporları Kafkasya’da Türk Millî Hareketi ile Bolşeviklerin nüfuz mücadelesine de değinmektedir. Türkler Ermenileri yenerek Batum’a kadar yanaşmış, Bolşevikler ise Dağistan’daki dinî nitelikli ayaklanmalarla uğraşmaktadırlar. İki arada bir derede kalan Gürcistan Hükümeti de hem Türkleri hem Rusları idare etmeye çalışmaktadır.
Türk Komünist Partisi’nin resmî olarak kurulmasının Milliyetçilerin Bolşeviklerle konsensüs sağlama çabaları olduğunun altını çizen İngiliz istihbaratı, Enver Paşa’nın Bakü’deki ve Cemal Paşa’nın da Taşkent’teki temaslarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmektedir. Aralık başında Ermenilerle Türkler arasında imzalanan Gümrü Antlaşması’ndan sonra Bolşeviklerin Erivan’da bir askerî darbe ile Ermenistan Bağımsız Sovyet Cumhuriyeti’ni kurmaya muvaffak olduğunu aktaran istihbarat raporlarına göre artık Türklerle Rusların karşı karşıya gelmesi beklenmektedir.
Wilson prensiplerine uyulacağı, Müttefiklerden garantiler, İstanbul Hükümeti’ne kolaylık, Barış’a uyum ve Milliyetçi Organizasyonun partileşmesi, millî birlik ve genel af gibi konular (A.g.e. Sayfa 262-263)