İngiliz Gözüyle ‘Millî Mücadele’miz – 3

137

İngiliz Yüksek Komiser Vekili R. Webb de mevkidaşlarıyla yarışır bir analizcidir. Yunanlıların Aydın Vilâyetindeki aşırılıklarından ve birçok durumda haksız olmalarından söz eden Webb, kalıcı Barışı sağlamanın yolunun Türklerin haklı ve mantıklı isteklerine kulak kabartmak olduğunu ve zor kullanılarak yapılacak bir Barışın Türkleri Bolşeviklerin yanına iteceğini, bunun da Yakındoğu ve Ortaasya’yı alevler içinde bırakacağını ifadelendirmektedir. Yapılacak en iyi işin Türklerin kabul edebilecekleri bir gücün mandasını Anadolu üzerine sağlamak olduğunu da zikretmektedir.

Kitaptaki raporlardan anladığımız kadarıyla İngiliz Yüksek Komiserliği’nin İstanbul Hükümeti üzerindeki etkisi doğrudan olmaktan ziyade dolaylıdır ve Anadolu’daki Millî Hareket’in etkisi de onunla yarışır hatta bazen onu geçer vaziyettedir. Özelikle Damat Ferit’in Milliyetçilerin baskısıyla istifası ve akabinde kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti bu meyanda siyasî bir zafer sayılabilir. Hatta Amiral Robeck bunu 1908’den beri İstanbul’da aralıklarla meydana gelen küçük devrimlerden biri olarak saymaktadır. Dahası Lord Curzon’a gönderdiği 10 Ekim 1919 tarihli raporda Türkiye’deki Hıristiyanların Mustafa Kemal Hareketi’ni 1908’deki ‘bağımsızlık-eşitlik-kardeşlik-adalet’ ruhunun yani İttihatçılığın yeniden doğuşu olarak görerek endişelendiklerini ifade etmektedir.

İngilizlere göre daha evvel İstanbul Hükümeti’nde yer alan Cevat ve Fevzi Paşaların el altından destek verdiği Millî Hareket, Ali Rıza Paşa Kabinesince âsi kuvvetler olarak değil kendi askerî gücünün bir parçası olarak görülmekteydi. Yine İngilizlere göre Türklerin Anadolu’daki en önemli rehinesi ise Türkiye’deki Hıristiyanlardı.

Samsun’daki İngiliz Kontrol Subayı Perring de diğer İngiliz yetkililer gibi analitik düşünebilen biriydi. Cihan Harbini kaybeden umutsuz Türk kitlesinin Yunanlıların İzmir’i işgali sonrası yuvası aniden dağıtılmış karıncalar gibi telaşa kapıldığını, Pontus Rum ve Ermeni Devletlerinin kurulması noktasında İzmir’deki gibi uykuda yakalanmak istemediği için Mustafa Kemal Hareketi’ne sahip çıktığını raporlayan Perring, bu hareketi devrimci ve tehlikeli olarak niteler. Erzurum Kongresi’yle Erzurum’un Millî Hareket’in merkezi haline geldiğini, Sivas Kongresi’yle de Anadolu’nun Millî Hareket’in kontrolüne girmeye başladığını tespitler.

İngiliz Yüksek Komiserliği “İstanbul’da doğan ve Erzurum’da olgunlaşan Milliyetçi Hareket Yunanlılarca işgal edilen bölgeler dışında bütün Anadolu’da hâkimiyeti ele geçirinceye kadar hızla yayıldı, Trakya’da da oldukça nüfuz kazandı. Mustafa Kemal’in emrindeki kuvvetlerin beslenmeleri ve giyimleri iyidir, ücretleri de düzenli olarak ödenmektedir. İstanbul Hükümeti, bir kasaba konsülünden başka bir şey değildi ve yalnızca Müttefiklerle Millî Hareket arasında irtibat kurmaya yarıyordu” şeklinde o zaman kadarki gelişmeleri özetlemiştir.

General Milne ise Millî Hareket’in Türk kamuoyunu birleştirdiğini, halkın silahlandığını ve bir Millî Ayaklanma durumunda ortaya çıkabilecek kuvveti hesaplamanın zor olduğunu, bunun da Barış Konferansı için üstü kapalı bir tehdit oluşturduğunu söylemektedir. Ve “Halkın askerî bir biçimde organizasyonu Türkiye’de politik ajitasyonun normal bir metodudur” diyerek anlamlı bir cümle sarfeder. Amiral Calthorpe da Milliyetçilerin ya İstanbul’da kesin üstünlük sağlayacaklarını ya da herhangi bir vilâyette açıktan Damat Ferit’e karşı Hükümet kuracaklarını haklılıkla öngörür.

Üçüncü bölüm, İngiliz aklıyla devlet geleneğinin çatıştığını ıspatlar mâhiyette başlı başına bir imparatorluk olarak niteledikleri İstanbul’un Türklerden mutlaka alınması isteğiyle başlar. Hem Yunan işgalinin savaşlardan bıkmış Türk halkını yeniden harekete geçirdiğini Türkiye’deki İngiliz Komiserler tespit ediyor, hem de İngiliz Dışişleri Bakanlığı Yunanistan’ın etkisinde İstanbul’un resmen işgalini talep edebiliyor.

İngilizler bir yandan Millî Hareket’in antiİngiliz bir görüntü vermesinden rahatsızlar, diğer yandan da Sivas Kongresi’ni basmaktan Kürtlerin ayaklandırılmasına kadar birçok alanda Millî Mücadele’yi eritici faaliyetler tasarlamaktan vazgeçmiyorlar. İngiliz ikiyüzlülüğü Ajan Binbaşı Noel’in yakalanan telgraflarında tescillenmiş, ayrılıkçı Kürt liderlerden Seyyid Abdülkadir’in İngiltere himayesini istemesiyle de katmerlenmiştir.

–          Devam edecek    –

 


Sayfa 128-129