Yunus Emre’nin Hayatı ve Hayata Bakışı (8)

109

Kardeşlik

“Hakkı gerçek sevenlere

Cümle âlem kardeş gelir.”

Mü’minler yâni inananlar kardeştir. Doğuş değil oluş asıldır. Kabil ve Habil aynı ana babanın evlâtları. Doğuşları aynı ama oluşları yüzünden biri Cehennem’de, diğeri Cennet’te. Nuh (a.s.)ın oğlu Kenan, doğuşu yüzünden değil, oluşu yüzünden dalgalar arasında gark olup ebediyyen Cehennemlik oldu.

Bilâl-i Habeşî / Habeşli Köle. Oluşu yüzünden ebediyyen Cennetlik olduğu gibi, hâlen de ve Kıyamet’e kadar da yâdediliyor ve edilecek. Selmân-ı Farisî / Fars’lı Selman, Süheyb-i Rumî / Rumlu, o zamanki Bizanslı Süheyb, oluşlarıyla kazandılar, doğuşlarıyla değil.

İslâm da, aynı doğuşta, aynı yerde olanların değil, aynı oluşta olanların kardeş olduğunu söylüyor, bunun için hitaplar ‘Eyyühennas, ey nas, ey insanlar!’ diye başlamaktadır. Bunun içindir ki, asrın büyük âlimi: “Din, dil bir ise, millet birdir. (Dikkat!) Din bir ise, millet yine birdir.” Diyor. Çünkü bütün insanlar Allah’ın kulu, ama Allah’ın rızası, kendisini tanıyanlar içindir.

Yâni aynı doğuşta ve aynı yerden olanlar; aynı zamanda aynı oluşta oldukları takdirde bir ve beraber olurlar. Bir bütün teşkil ederler.

Evet, aynı birlerin etrafında kenetlenenler ancak, gerçek birliği teşkil ederler. Yalçın bir kaya gibi sağlam ve dayanıklı olurlar. Aynı birlerden mahrum olanlar ise kum yığını gibidirler. En ufak rüzgârda târümâr olur dağılırlar.

Nedir bizi oluşta birliğe götüren birler? Nedir mi? Bizim Allahımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, Mihrabımız bir, Minberimiz bir, Kıblemiz bir, İsimlerimiz bir, Bayrağımız bir, Bayrağımızdaki hilâlimiz bir, Devletimiz bir. Bir bir sayısız birler birliğimizin nişaneleri ve tapuları hükmündedir. İhtilâflarımız arızîdir. Muvakkat ve geçicidir ve çakıl taşları hükmündedir. Uhud dağı mesabesindeki bizleri kardeş yapan sayısız birler, çakıl taşlarına feda edilmez ve edilmemeli. Yoksa -Allah etmesin- imamesinden kopmuş tespih taneleri gibi dağılır, indellah mes’ûl ve sorumlu oluruz.

Unutmayalım ki, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. Fakat aramıza tefrika girdiği takdirde, felâket işte asıl o zamandır.

Bu öyle büyük veballi bir tehlikedir ki, büyük İslâm mücahidi ve İttihad-ı İslâm’ın bizdeki en gayûr hâdimi Yavuz Sultan Selim Han, milletin ihtilâfa düşmesinden öyle endîşe etmiş ki, bu acıyı daha ölmeden önce -kerametvârî bir şekilde- hissetmiş. Milletin dikkatini birlik ve beraberliğe çeken şu mısraları söylemekten kendini alamamıştır:

“İhtilâf u tefrika (bölünme) endîşesi

Kuşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni

İttihatken savlet-i a’dâ-yı def’a çaremiz

İttihat etmezse millet, dağdar eyler beni.”

Evet Aziz Millet Efrâdı! Birlik ve beraberliğin kıymetini bilmeliyiz.

Çünkü Osmanlı, küffâr karşısında muvaffak olmanın ilk ve baş şartı olarak evvel emirde Anadolu’da birlik ve beraberliğin sağlanması gerektiğini görmüş ve bunu iki buçuk asırlık bir zamanda ancak gerçekleştirebilmiştir.

Osman Bey’le başlayan bu gayret ve faaliyet, Mehmet Çelebi’yle devam etmiş, Yavuz’la

 

 

Önceki İçerikBilmek ve Kur’an’ı Doğru Anlamak Üzerine
Sonraki İçerikMacaristan’da Türk İzleri Prof. Dr. Orhan Gedikli ile Macaristan Seyahatini Konuştuk.
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.