Nevruz Kutlamaları (1)

102

Geçmiş senelerde yapılan “Nevruz Kutlamaları” sırasında, çok çirkin olaylar olmuştu.

Keza, Trabzon’da yine malûm kargaşalar yaşanmıştı. Bayraklar yere atılıp çiğnenmişti.

Bu olaylar, kandırılmış çocuklara yaptırılmıştı. Çocuklar buna âlet edilmişti.

Aziz Okur! Mesele çocuk mocuk meselesi değil. Çocuklara da yaptırılmış olsa, sonuçta bayrağımızın haysiyet ve şerefi ayaklar altına alınmış, şerefli bayrak yerlerde çiğnenmiş ve sürüklenmişti.

Bu olayı, maalesef bayrağa karşı, içlerinde soğukluk hissetmeye başlayan ve başlatılmış olan Batı ve Terör güdümlü birkaç kişi de yapmış ve yaptırmış olabilir.

Gerçek şu ki, sözde dost Avrupa devletleri ve güya müttefikimiz olan, hem de -nasıl bir şeyse- stratejik müttefikimiz ABD; Türkiye’yi karıştırmak, bölüm bölüm bölmek, küçük küçük kolay yutulur lokmalara ayırmak için; var güçleriyle gizli-açık ellerinden geleni ardına bırakmıyorlar.

Vatan evlâtlarını sudan sebep ve bahanelerle, hayâlî hedeflerle kandırıp, zihinlerini bulandırıp; içinde yaşadığı millete, devlete ve devleti devlet yapan bayrak gibi, kutsal diyebileceğimiz sembollere karşı kışkırtıyorlar.

Bu durum karşısında devletin; devlete sahip çıkmasından, daha tabii ve daha doğal ne vardır?

Halkın körletilmeye yüz tutan millî hassasiyetini, şu veya bu sebeple galeyana getirmek, harekete geçirmek istemesinden, daha mantıklı ne olabilir?

X

Bu uyandırış; ya gerçekten olmuş bir olaydan kaynaklanır. Veya kimilerinin kasıtlı olarak yaptıkları sunî / yapay bir hâdise sebep ve vesilesiyle olur. Yani devlet; milleti kendine getirmek maksadıyla resmî-sivil kuruluşlarla birlikte; birlik ve beraberliğin tazelenmesi ve kuvvetlenmesi için var gücüyle çalışır.

Bu, tıpkı ilerde yakalanılması muhtemel hastalıklar için, insanların aşıya tabi tutulması gibi bir şey. Hani çocuklara belli zamanlarda aşı yapılır ya…

Aslında kola şırınga edilen, aynı fakat zayıflatılmış olan mikroptan başka bir şey değildir.

Bu zayıflatılmış mikrobu şırınga ederler ki, vücut bunları tanısın; daha sonra bunlar; gerçek, yıkıcı, öldürücü mikroplara karşı vücudu savunucu bir hal alsın.

X

Evet devlet böyle durumlarda; bayrağa, devlete ve devleti devlet yapan şiarlara saygısızlıkta bulunulduğu zamanlarda; sun’î / yapay olaylara tevessül ve tenezzül edenler karşısında; yıpratılmak ve hattâ söndürülmek istenen vatan sevgisini kuvvetlendirmek için, halkla el ele verip, halkın millî duygularını galeyana getirir.

Hele bir de bayrağa saygısızlık yapılmışsa; bayrak sevgisini zinde ve canlı tutmak, vatana muhabbet ve sevgiyi uyandırmak için, kanunlar çerçevesinde ele güne karşı, içteki hainlere, dıştaki düşmanlara gözdağı vermek için, meşru bir varlık gösterisinde bulunurlar.

Çünkü “Hubbü’l-vatan mine’l-iman.” Vatan sevgisi imandandır.

X

Bu olaylara şöyle de bakabilir ve yorumlayabiliriz:

Bazen ordu; kendisini vatan savunmasına daha iyi hazırlayabilmek için muhayyel / hayali / varmış gibi gösterilen kuvvetler hazırlar:

Mavi ve Kırmızı kuvvetler. Biri saldırır gibi yapar, diğeri onu püskürtmeye çalışır. Böylece ordu’nun manevra kabiliyeti artar.

Gerçek bir düşman ve gerçek bir saldırı karşısında, vatan savunmasını çok daha iyi yapacak hale gelir.

X

Tarihte hükümdar ve kralların sürek avı tertip etmeleri de, kendilerini hakiki savaşlara hazırlamak için değil miydi?

 

 

Önceki İçerikKoca Reis Fahri Uzun
Sonraki İçerikBaşiskele’de Millî Mücadele – 9
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.