Emanet – i Kübra

108

İnsan ne çok cahil

Bilmediğine oldu talip

Etti kendine zulüm

Sema / Gök çekinmişken

Arz / Yer titremişken tekliften

Ya Cibal denen Ulu Dağlar

Sanki kesildiler lâl

Hâl diliyle sordular ne bu hâl?

İnsan ise etti kabul

Olmak için güya iyi bir kul

Emanet-i Kübra / En Büyük Emanet

İçin edildi insana, davet üstüne davet

Taşıması için bu ince sırrı

Anlaması için yoğu varı

Mana çiçekleri dersin diye

Olsun çiçek çiçek gezen bir arı

Anlaması için yoku varı

Nefsine / Kendine olan cehil ve zulmü

Aldırdı omuzuna, ağır emsalsiz yükü

İşte o zaman belirdi önünde

Acîb / Şaşırtıcı tuhaf iki yol

Biri aydınlık mı aydınlık

Diğeri karanlık mı karanlık

Biri pırıl pırıl, ışıl ışıl

Diğeri kapkara, iç karartan bir yol

Dedirtiyor insana birden

Çekil başımdan, toz ol hemen

Revan olan ışıklı yola, oluyor bahtiyar

Duruyor selâma melekler, olarak yâr

Düşen karanlık yola, oluyor bedbaht mı bedbaht

Sorguluyor kendini insan; nerde yaptım kabahat?

İnsan yolun birinde, en bedbahtı hayatın

Öbür yolda, en bahtiyarı yaratıkların

Nedir kuzum insanı eden ve edecek olan

Mesut kılacak büyük emanet?

Derseniz merak edip bu çağrıyı

Ancak Bilen, Bulan, Seven Tanrıyı

Gerektirdiklerinin yapılması bunların

İstenen insandan taşıması, kutlu büyük emaneti

Önce inanacak Allah’a / İmanıbillah

Sonra bilecek Allah’ı / Marifetullah

Sonuçta sevecek Allah’ı / Muhabbetullah

Sevmek ise gerektirir olmayı; yolunda Allah’ın

İşte Gök Dağ Deniz’in kaçındıkları, taşımaktan

Fakat taşıdı emaneti, çözerek sırrı insan

Anladı insan; karanlık yol, gâfil olmaktır Hakk’tan

Ancak Allahı bulan, nasibedar olur aydınlıktan

Çünkü Allahı bulan için, onun olur her şey

Bulmayanın olmaz elinde, hiçbir şey

 

 

Önceki İçerik“Keşke Bende Yapabilseydim”
Sonraki İçerik“Aziz Sancar’ın Duruşu” Ders olarak Okutulmalı
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.