Balkanlar Gezisi

101

26 Eylül 2014 tarihinde Türk Hava Yolları Uçağı ile Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya gittik.

THY’nin Değerli Müdürü Oğuz Ali Türkeli Bey bizi karşıladı ve evinde dört gün misafir etti.

Cumartesi günü bizi Budva’ya götürdü. Budva’da Starigrad’ı ( Eski şehir) gezdik. Burada Katolik ve Ortodoks kiliselerini ziyaret ettik. Gerçekten görülmeye değer bir şehir.

Budva’dan hareket ederek Adriyatik (Dalmaçya) Kıyılarından sahil boyunca giderek Kotor’a geçtik. Yol üzerinde Kotor Körfezini karşıdan karşıya kesen ve Dubrovnik istikametine giden feribot iskelesinin önünden geçtik. Dubrovnik Hırvatistan’ın bir şehridir.

Kotor’da eski şehri gezdik. Eski şehir Kotor Kalesi’nin altında kurulmuş, içerisinde muhtelif kiliselerin ve balık restoranlarının bulunduğu bir şehir. Starigrad içindeki tarihi binalardan otel olarak faydalanmak da mümkün. Kotor Körfezi’nde bulunan limana yatların ve büyük gemilerin bağlı olduğunu gördük.

Kotor ziyareti sonrası dönüş yolunda aynı güzergâh tercih edilmeyerek kestirme yol olan ve Kotor’u Tivat’a bağlayan tünel yolu tercih edilmiştir. Tivat’ta Karadağ’ın Podgorica’ya nazaran daha küçük bir hava limanı mevcuttur. Yaz aylarında Tivat havalimanı çeşitli ülkelerden gelen turistlerle çok yoğun bir yolcu trafiğine sahip olmaktadır.

Pazar günü Podgorica’dan hareketle Virpazar üzerinden Shukodra Gölü’nden karşıya geçerek dağ yolu üzerinden Podgorica’da kırk dakika mesafede bulunan tarihi şehir Petrovaç sahillerinde gezdik ve üç saat denizde yüzdük. Bu bizim için deniz mevsimini açmak ve üç saat sonra deniz mevsimini kapatmak gibi oldu. Çünkü İstanbul’da hiç denize girmemiştik. Yüzdüğümüz denizin Adriyatik Denizi olduğunu belirtmek isterim.

Deniz molasından sonra otuz dakika mesafe yine sahil şehri olan Bar Şehri’ne geçtik. Bu şehri gezdik. Bar’da Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ( TİKA) tarafından restore edilen Ömer Paşa Camii’ni gezdik ve öğle namazını bu camide kıldık. Bu caminin hemen yakınında yine TİKA tarafından restore edilen bir cami daha var. Bu cami de Nakşîlerin tekkesi olarak kullanılmaktadır. Normalde namaz saatleri dışında camiler kapalı olduğu için görevli Esad isminde bir genç camileri bize açtı. Bu cami ziyaretinden sonra caminin yanındaki Bar Kalesi’ni ziyaret ettik. Kalenin girişinde sebze ve meyve satan Kamil Amca diye birisi vardı. Elindeki yüzüğü göstererek yüzüğün üzerindeki Atatürk resmini defalarca öptü ve ağladı. Kamil Amca’nın bu davranışı bizi de duygulandırdı.

Bar şehri, portakal, mandalina, limon, nar ve zeytin ağaçları ile dolu bir şehir. Burada şehrin tam merkezinde Balkanların en büyük külliyesi olan Bar İslam Kültür Merkezi’ni de gezdik. Bu eseri Balkanlarda yapan ve Müslüman halkın hizmetine sunan TİKA’ya özellikle teşekkür etmek isterim.

THY’nin değerli Müdürü Oğuz Ali Türkeli Bey’in bir anısını da buradan anlatmadan geçemeyeceğim. Oğuz Ali Bey bir gün gündüz vakti Bar şehrini ziyaretindeyken telefonu çalar. Arayan İstanbul’dan arkadaşıdır. “Neredesin?” diye sorar. Oğuz bey de cevaben; “Bar’dayım” der. Arkadaşı da “Bu saatte barda ne işin var?” diye sorar. Bar bir şehrin adı ama oraya neden Bar demişler çok araştırdım, çeşitli rivayetlerin olduğunu öğrendim fakat net bir sonuca ulaşamadım.

Pazar günkü bu gezimizi de tamamlayarak Pedgorica’ya döndük. Pazartesi günü, göl üzerinde bir restorant ta yemek yedik. Restoranın sahibi bize Shukodra gölünde bir motor gezisi yaptırdı. Nilüfer çiçekleri arasında gölde kırk beş dakika seyahat ettik. Göl kıyısında arabaların ulaşamadığı dağ eteğinde bir bina yapılmış. Orada bir saat dinlendikten sonra tekrar nilüfer çiçekleri arasında geriye döndük. Aynı gün akşamüzeri Karadağ’dan ayrılarak Kosova’nın başkenti Priştina’ya geçtik. Kosova’da Kamu Bakanı Mahir Bey ile Kosova’nın sorunlarını konuştuk, dertleştik. Daha sonra Fenerbahçe eski başkanı Sayın Ali Şen’in yeğeni İbrahim Bey ile Şar Dağları’na çıktık. Oradaki manzara gerçekten görmeye değer. Üç saat dağda gezdikten sonra Priştina’ya geri döndük. Cuma günü de Priştina’dan Türkiye’ye döndük.

Bu gezimizde bize çok büyük katkıları olan Karadağ THY Müdürü Oğuz Ali Türkeli Bey’e sonsuz teşekkürler ediyoruz.

Osmanlı Dedelerimizin niye devamlı Batı’ya sefer yaptığının sebebini de oradaki verimli toprakları ve tabiat güzelliklerini görünce daha iyi anladım.