Anam Türk, Babam Türk, Ben?

97

 

Geçtiğimiz hafta Makedonya’daydım. Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat diyeceksinizdir mutlaka. Ama memleket,anlatılmaz, yaşanır…

İmkânı olan herkesin Türkiye’den Balkanlar’a gitmesini ve 100 yıl önce Türkiye’mizin herhangi bir vilayetinden farkı olmayan o ata topraklarının ne durumda olduğunu görmesini isterim.

Eskiden kentlerin nüfusunu % 90’ını oluşturan Türkler, bugün azınlık durumunda. Camiler, hanlar, hamamlar, çeşmeler, özellikle de türbeler ve mezarlar tek tek bir vesile ile yok edilmiş. Hâlâ da fırsat buldukça yok ediliyor. Meselâ camiyi yıkıp yerine İsrail Büyükelçiliği yapmışlar, bir diğerini yıkıp bakanlık binası kondurmuşlar. En son Üsküp Kalesi’ndeki cami yeniden inşa edilecek diye yıkılmış. Oradaki Türklerin dediğine göre yanına (veya üstüne) bir kilise inşa ediliyormuş. Kaleyi gezince Cami kalıntılarını görebiliyorsunuz, az ötesinde de gerçekten bir inşaat var.

Diğer yandan TİKA, muhteşem işler çıkarmış. Mustafa Paşa Camii’ni tabiri yerindeyse ihya etmiş. Bursa Büyükşehir Belediyesi de Arasta Camii’ni ve meydanı çok güzel restore etmiş. Şarık Tara Türbeleri onartmış…

Ancak başta Üsküp’ün tek selâtin camisi olan Sultan Murat Camii olmak üzere kurtarılması gereken çoook eser var…

Bu konuda imkânı olan herkesin ve her kurumun gücü dâhilinde bir şeyler yapması gerekiyor…

Diğer yandan bölgede ciddi bir sosyal sorun dahavar.

* * *

Henüz pek farkına varılmasa da bölgede yaşayan Türkler, çok ciddi bir şekilde asimle oluyorlar…

Bunun elbette pek çok sebebi ve sorumlusu var. Ancak şunu söylemek gerekir ki, bu konuda devletimize, Rumeli’de akrabası olan Türklere ve yöre derneklerine çok büyük sorumluluklar düşüyor.

Ne demek istediğimi anlatmadan önce size yaşanmış iki olay paylaşmak istiyorum:

Bundan üç yıl kadar önce bir arkadaşım Almanya’ya ülkemizden bir grupla beraber gidiyor. Bir kafeye oturuyorlar. Garson kız geliyor ‘Almanca’ ne sipariş vereceklerini soruyor. O sırada grup içerisinde Türkçe bir espri olunca garson kız da gülmeye başlıyor. “Aaa siz Türkçe biliyor musunuz?” diye sorulunca gayet güzel bir Türkçeyle “Evet biliyorum” diyor. “Türk müsünüz?” diye sorduklarında, “Hayır” diye cevap veriyor. “Anneniz mi Türk?” diyorlar, kız şu cevabı veriyor: “Annem Türk, babam Türk ama ben Almanım!”

* * *

Üsküp’te Murat Paşa Camii’nin karşısındaki kahvehanede anlattıkları yaşanmış bir hikâye daha:

1911 yılında Sultan Reşat, Üsküp’e trenle geliyor. Ahali tren istasyonuna toplanmış. Bütün Üsküp orada…

Halk deli gibi alkışlıyor, padişahı görmek için birbirini eziyor adeta…

Sultan Reşat, bu gezi için orada kurulan platformda kürsüye çıkıp halka hitap etmeye başlıyor. Ancak padişah oldukça yaşlı. Tabiatı gereği de sakin bir insan. Sesi de oldukça kısık. Padişah’ın anlattıklarını Arnavutça’ya, Makedonca’ya, Boşnakça’ya, Sırpça’ya gür sesli tercümanlar bağıra bağıra tercüme ediyorlar.

Tercüme ediyorlar da, halktan tık yok. Ne bir alkış, ne bir tepki…

Padişah celalleniyor, kızıyor. Dinleyenlere bütün gücüyle bağırarak soruyor. “Dediklerimi size doğru tercüme etmiyorlar mı, anlamıyor musunuz dediklerimi?”

Halk Türkçe cevap veriyor, “Duyamıyoruz padişahım!”

* * *

Bugün Üsküp’ten gelen Türklerle konuştuğunuzda size genelde şu cevabı veriyorlar:

–          Biz Türk değiliz, Arnavutuz.

–          Peki, Arnavutça biliyor musun?

–          Yok bilmem.

–          Peki ana, baba, dede, nine Arnavut mu?

–          Yok onlar Arnavutça bilmez, Türkçe konuşur… (?)

Üsküp’te artık bazı dükkânlara girdiğinizde esnaf sizi güzel bir Türkçe ile karşılıyor. Hoş beş ediyor. Ardından Arnavutça’ya geçiyor. ‘Arnavutça anlamıyorum’ dediğinizde ise pazarlığı İngilizce ile tamamlamak zorunda kalıyorsunuz. Bu durum oldukça yaygın. Oysa okullarda Türkçe dersi var, Türk televizyonları izlenebiliyor. Makedon Devlet televizyonu ve radyosu her gün Türkçe yayın yapıyor. Camilerde hutbeler, vaazlar Türkçe; neredeyse bütün Arnavutlar bu nedenle zaten Türkçeyi çat pat konuşabiliyor.

Peki, Türkler niye ‘Biz Arnavut’uz’ diyor? Bu sosyolojik vakanın çözülmesi lazım…

Özellikle de Rumeli’den son dönemlerde (yaklaşık 50 yıldır) gelenler niye böyle bir dönüşüm içerisinde?

Bunun, devletimizce ciddi anlamda düşünülmesi lazım.