‘Girişimciler, sınırsız dünyanın en etkili ve en güçlü ordularıdır.’ Onlar toplumları silahlarıyla değil, ürün ve hizmetleriyle değiştirirler.’

100

 

GİRİŞ:

21. yüzyılda girişimcilik daha da önem kazanmıştır. Mevcut şartlar onu gösteriyor ki, gelecekte iktisadî hayatın anahtar kelimesi ‘girişimcilik‘ olacaktır. Çünkü bütün dünyada sosyal, siyasî, kültürel ve bilişim teknolojisi alanında büyük bir değişim ve gelişim yaşanmaktadır. Girişimci de, bu değişim ve gelişim hamlesini doğru okuyabilen ve doğru yorumlayabilen, ticarî faaliyetlerine bunu yansıtabilen kişi olacaktır.

Ticaret var olduğundan beri girişimci ve girişimcilik vardır. Fakat girişimcilik; farklı zamanlarda, farklı biçimlerde ortaya çıkmış ve bu yönüyle de farklı tanımları bünyesine katmıştır. Mesela; 1934 yılında Schumpeter girişimciyi; ‘Yenilikler yapabilen ve denenmemiş teknolojileri geliştiren kişidir.’ Diye tarif ederken, 1975 yılında Shapero, girişimciyi; ‘Sorumluluk alan, teşebbüs eden, sosyal ve ekonomik mekanizmaları organize eden ve iflas riskini göze alabilen kişi‘ olarak nitelemiştir.

Bütün bunlar bizlere girişimciliğin yaşayan, kendini sürekli olarak yenileyen, öncekiler üstüne eklenerek gelen bir kavram olduğunu işaret etmektedir.

Yaşadığımız yüzyıl, girişimciliğin yanında başka önemli bir kavramın daha anılmasını gerekli kılmıştır. O kavram, ‘ahlak‘tır. Ekonomi hayatına ve iş dünyasına ahlaklı girişimcilik, bir hayat biçimi olarak sunulmalıdır.. Ahlaklı girişimciliğin ön gördüğü anlayış; temelleri hak, adalet ve dürüstlük bağlamında ele alınması ve değerlendirilmesi gerekli olan ekonomik bir olgudur.

ŞÜKRÜ ALKAN

İGİAD İktisadî Girişim ve İş Ahlakı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Oğuz Çetinoğlu: Sorulara geçmeden önce, ‘Girişimciler‘ olarak adlandırdığınız müteşebbis iş adamları hakkında genel bir değerlendirme lütfeder misiniz?

Prof. Dr. Nazif Gürdoğan: Dünyada ekonomik ve kültürel gelişmenin öncüleri, teknolojik gelişmeleri yakından tâkip eden, yenilik yapmasını bilen girişimcilerdir. Girişimciler ürün, hizmet ve bilgi akışında, sınırların önemini yitirdiği yüzyılın yeni fatihleridir. Ülkelerden daha çok kültürlerin savaştığı yeni yüzyılda, girişimcilerin en güçlü ve en etkili silahları, onyıllar içinde oluşan markalarıdır.

Girişimcilerin gücü, mükemmeli arama yolunda, gelen günlerini, geçen günlerinden daha verimli kılmalarından kaynaklanır. Girişimcilerin dünya pazarlarında ürün ve hizmetlerine sağlam bir yer tutabilmeleri için, Uzak Doğu Ülkeleri maliyetlerinde ve Avrupa Ülkeleri kalitesinde üretim yapmaları, değişmez stratejileri olmalıdır. Kusursuz ürün ve hizmet üreten girişimciler, dünyayı pasaportsuz dolaşırlar.

Çetinoğlu: Girişimciliği nasıl târif ediyorsunuz?

Prof. Gürdoğan: Girişimcilik ekonomik, siyasî ve kültürel hayatın sürükleyici gücüdür.

Çetinoğlu: Türkiye’de girişimciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Gürdoğan: Türkiye’de girişim kültürünün yoksulluğu kaynak yetersizliğinden daha çok üretim güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Üretim güçsüzlüğünü gidermede belirleyici olan, doğal kaynakların zenginliği değil, insan kaynaklarının zenginliğidir. Türkiye’nin girişimci insan gücü yetersiz olduğu için ürün, hizmet ve bilgi üretmedeki darboğazlar giderilemiyor.

Çetinoğlu: Tavsiyeleriniz nelerdir?

Prof. Gürdoğan: Türkiye’de girişimcilik ve girişim kültürünün geliştirilebilmesi için tarım, sanayi ve hizmetlerde faaliyet gösteren özel veya kamu, bütün kurum ve kuruluşların hem merkezî hem de mahallî yönetime dayalı bir ağ biçiminde teşkilatlanmaları gerekir. Bütün kurum ve kuruluşlar hem merkezî ve büyük, hem mahallî ve küçük, hem de tek değil, çok liderli bir yönetim ve teşkilatlanma biçimini benimsemezlerse, Türkiye’de girişimcilik ve girişim kültürü geliştirilemez ve üretim güçsüzlüğü giderilemez.

Ağ biçiminde millî ve milletlerarası ölçekte teşkilatlanma, değişik ülkelerin işletmelerini farklı oranlarda ortak oldukları bir şemsiye kurum altında kaynaştırmanın, globalleşen dünyada en başarılı yoludur.

Çetinoğlu: Girişimcilik ve risk alma ilişkisinden söz eder misiniz?

Prof. Gürdoğan: Her alanda güzel işlere, güzel girişimciler öncülük yapmazlarsa, Anadolu’nun pek çok şehrinde olduğu gibi, işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırmak, göçü tersine çevirmek, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla hayatı zenginleştirmek mümkün değildir. Güzelliği en büyük sermaye bilen Anadolu girişimcileri, mahallî ürünlerini bir dünya markası hâline getirmişlerdir. Osmanlı coğrafyasında bâzı temel ürünler deyince, akla ilk önce Anadolu şehirleri gelir. Bursa gibi pek çok Anadolu şehri dünya ile bütünleşmiştir.

Girişimci sermaye peşinde değil, güzel iş peşindedir. Güzel iş yapan sermaye aramaz, sermaye onu bulur. Girişimcinin sermayesi güzelliğidir. Güzel işlere odaklananlar, dünyanın her yerinde mıknatıs gibi, sermayeyi kendilerine çekerler. Dünyanın neresinde olursa olsun, sermaye getiri arar. Güzel işin, kendisi gibi, getirişi de güzel olur. Güzellik, getirinin olduğu kadar açıklığın da en büyük güvencesidir.

Çetinoğlu: Türk girişimcilerinde bu özellikler var mı?

Prof. Gürdoğan: Anadolu insanı güzeldir, ekonomik, siyasî ve kültürel, hangi alanda olursa olsun, güzel işleri yapar. O güzelliğine güvenir, güzellik için hayatını ortaya koymaktan çekinmez. O güzellik alır, güzellik satar. Onun hayatının hiçbir boyutunda çirkinliğe yer yoktur.

Güzel işleri bulanlar, yenilik yapmasını bilenlerdir.

Risk almasını bilmeyenler, yenilik yapamazlar.

Yenilik sürekli eğitim gerektirir.

Yenilenmeyen güzelleşmez.

Çetinoğlu: Risk oluşturan problemler nelerdir?

Prof. Gürdoğan: Her kuruluş yatırım yapmadan önce, sermayesini bağlayacağı alanla ilgili ayrıntılı bir proje hazırlamak zorundadır. Projesiz yatırım yapılmaz.

Girişimcilerin sınırlı bir ömrü vardır, onların ömürlerini istenildiği kadar uzatmak mümkün değildir. Ancak gönüllerinde yatan yatırım projelerini gerçekleştiren girişimciler, isimlerini öncülük yaptıkları kuruluşlarla ölümsüzleştirirler. Kuruluşların ömürleri de bugünden geleceğe yaptıkları kalıcı yatırımlara bağlıdır. Sürekli yatırım yapmayan kuruluşlar, iş dünyasındaki hızlı gelişmelerin gerisinde kalırlar. Her gün yeniden başlayan yarışa ayak uyduramayan kuruluşlar, uzun ömürlü olamazlar.

Çetinoğlu: Verimlilik konusunda neler söylemek istersiniz?

Prof. Gürdüğan: Yatırmışız işletme, projesiz de yatırım olmaz. Projeler işletmelerin başarısının güvencesidirler.

Proje hazırlama gibi, proje değerlendirme de çok boyutlu bir araştırma ve inceleme gerektirir. Bir proje hazırlanırken ve değerlendirirken, yatırım konusu, ekonomik, teknik, finansla ve pazarla ilgili olumlu ve olumsuz yönleriyle enine ve boyuna ayrıntılı olarak incelenir. Bunun için, proje hazırlama ve değerlendirme, devam eden bir süreçtir. Proje her aşamada eleştirel bir gözle hazırlanır ve değerlendirilir.

Bir projenin uygunluğu, üretimde yararlanılan girdilerle elde edilen çıktıların değerlerine bağlıdır. Projelerin başarılı olabilmesi için, sağladığı gelirlerin, yol açtığı giderlerden daha fazla olması gerekir. Gelirleri giderlerini karşılamayan projeler, büyük zararlara yol açarlar. Başarılı işletmeler, dostlar yatırım yaparken görsün diye, yatırım yapmazlar.

Projesiz yatırım yapan işletmeler, pusulasız gemilere benzerler. Nereye gideceklerini bilmedikleri gibi, nasıl bir yere ulaşacaklarını da bilemezler.

Çetinoğlu: İç dinamikler-dış dinamikler dengesi nasıl olmalıdır?

Prof. Gürdoğan: Kurum ve kuruluşların olduğu kadar, şehir ve ülkelerin başarısı da, dış dinamiklerden daha çok iç dinamiklerden kaynaklanır. Dünyanın hiçbir yerinde başarı veya başarısızlık kendiliğinden ortaya çıkmaz. Bir ülke veya kuruluşun başarısının olduğu gibi, başarısızlığının da köklü sebepleri vardır. Bütün kurum ve kuruluşlarıyla birlikte ülkeleri çökerten düşmanlar dışarıda değil, içeridedir. Kuruluşlar, korku ve düşman üreterek, başarısızlığın sorumluluğunu başkalarına yükleyemezler.

Ülkelerin gelecekteki başarısı, geçmişte ekonomik ve kültürel alana yaptıkları yatırımlardan kaynaklanır. Su toprak için nasıl hayat kaynağı ise, yatırım da ekonominin güç kaynağıdır. Susuz toprakların çoraklaştığı gibi, yatırımsız ekonomiler de fakirleşir. Bütün toplumlarda, değerlendirilemeyen zenginlik gibi, giderilemeyen fakirlik de en büyük ve en önemli çöküntü kaynağıdır. Bir ülkede yatırımlar, toplumun tasarruf yeteneği ile girişimci gücünün en somut göstergeleridir.

Çetinoğlu: İşletmelerde yatırım yönetimi nasıl olmalıdır?

Prof. Gürdoğan: Kuruluşların ürün, hizmet ve bilgi üretiminde kusursuzluğu yakalamalarında, yatırım projelerinin hazırlanması, değerlendirilmesi ve uygulanmasının vazgeçilmez bir yer ve önemi vardır. Çünkü yatırımlar hem işletme, hem de genel ekonominin odak noktasını oluştururlar. Yatırımlar çarpan ve çoğaltan etkileriyle ekonomik, siyasî ve kültürel hayata büyük bir hareketlik kazandırırlar.

Çetinoğlu: Verimli yatırımın olmazsa olmazları da olmalı…

Prof. Gürdoğan: Verimli bir yatırım için pazarı araştırma, kuruluş yerini belirleme, üretim teknolojisini seçme, uygun kapasiteyi hesaplama, toplam yatırım tutarını bulma ve kârlılığı ölçme sağlıklı verilerle yapılmalıdır.

Çetinoğlu: Bir de ‘ortaklıklar‘ konusu var…

Prof. Gürdoğan: Malezya’dan Kanada’ya, Senegal’den Norveç’e ülkelerin ekonomik, siyasî ve kültürel alanlardaki başarıları, dünya pazarlarında aranılan ürün, hizmet ve bilgi üretme güçlerine dayanır. Tasarruf kültürü ve ortaklık bilinci, üretim gücünü büyütmenin ana dinamikleridir. Yardımlaşma ve dayanışma dünyasına yeni boyutlar kazandırmayan ülkelerin, kurum ve kuruluşları, üretim güçsüzlüğünün üstesinde gelemedikleri gibi, ithalatçı olmaktan da kurtulamazlar.

Anadolu’da ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var‘ denilir. Kurum ve kuruluşlar da, birden fazla ortağın bir araya gelmesinden doğan güçle ayakta kalırlar. Kuruluşların canlılığı, ortaklık yapmasını bilenlerin doğurduğu sinerjiden kaynaklanır. Paylaşma kültürü, sinerji doğurmasını bilenlerin elinde zenginleşir. Paylaşmasını bilenlerin kurduğu ortaklıklarda, iki kere iki, her zaman dörtten daha büyüktür.

Türkiye ulaştığı milyonlarca metrekarelik seramik ürünleri üretim kapasitesiyle, dünyanın yedinci büyük üreticisi konumuna gelmiştir. Türk işletmeleri gerçekleştirdikleri üretimin yarısına yakınını dünya pazarlarına ihraç ederek, Türkiye’yi, seramik ürünleri ihracatında, dünyanın ilk beş ülkesinden biri konumuna getirdiler.

Dünya pazarlarına açılarak, sürekli ihracat hacmini geliştiren kuruluşlar, döviz kurlarındaki değişmelerden etkilenmezler. Dünya pazarlarına açılmak, üretim, finansman ve pazarlama stratejilerinde sürekli yenilik yapmayı gerektirir.

Çetinoğlu: Rekabet üstünlüğü nasıl sağlanır?

Prof. Gürdoğan: Çin ve Hindistan gibi ülkelerin işletmeleri karşısında Anadolu işletmelerinin rekabet üstünlüklerini koruyabilmeleri, üretimde maliyetlerini düşürücü, ürün ve hizmetlerinin de kalitesini artırıcı bir strateji izlemelerine bağlıdır.

Mülkiyetin geniş tabana yayıldığı kuruluşların, kurumsallaşma çalışmalarına ağırlık vermeleri gerekir. Çok ortaklı kuruluşlar, az ortaklı kuruluşlardan çok daha şeffaf, çok daha ilkeli, çok daha kurumsal olmak mecburiyetindedirler.

Ortaklık dünyasında, ortak akıldan yararlanma başarılı yönetimin temelidir.

Ortak akıl problem değil, çözüm üretir.

Çözüm üretmeyen, mazeret üretir.

Prof. Dr. NAZİF GÜRDOĞAN:

Eskişehir’de 1945 yılında doğdu. Üniversite eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği alanında yaptı. İşletme İktisadı Enstitüsü’nün uzmanlık programını 1968 yılında tamamladı. Devlet Planlama Teşkilatında 1972’ye kadar uzman olarak çalıştı. Bu arada bir yıl İngiltere’de incelemelerde bulundu. Erzurum Atatürk Üniversitesinde akademik çalışmalara 1972’de başladı. Doktora çalışmasını 1975’te tamamlayan Gürdoğan 1987’de doçent, 1994’te profesör oldu.

Değişik üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı. Özel ve kamu kuruluşunda üst düzey yönetici olarak çalıştı. Mavera Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Evli ve üç çocuk sahibidir.

İşletmelerle bağlarını koparmadan, Maltepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine ve çeşitli basın yayın organlarında köşe yazarlığına devam etmektedir.

Gürdoğan’ın yayınlanmış kitapları:

1-Üretim Planlamasında Doğrusal Programlama: SBF Yayını. (Ankara 1981), 2-Proje Değerlendirme Yöntemleri: DPT Yayım. (Ankara 1987), 3-Hicazdan Endülüs’e: İkinci Baskı, İz Yayıncılık (İstanbul 1993), 4-Teknolojinin Ötesi: 1985 Yazarlar Birliği Fikir Ödülü. Üçüncü Baskı. İz Yayıncılık. (İstanbul 2003), 5-Kültür ve Sanayileşme / Konuşmalar: İz Yayıncılık. (İstanbul 2003), 6- İşletmelerde Yatırım Yönetimi: MÜSİAD Yayını (İstanbul 2004), 7- Kirlenmenin Boyutları: Üçüncü Baskı. İz Yayıncılık. (İstanbul 2006), 8- New York’tan Los Angeles’a Yeni Roma: İkinci Baskı. İz Yayıncılık. (İstanbul, 2006), 9- Günler Akarken Çağın Ritmini Yakalamak: İkinci Baskı, İz Yayıncılık. İstanbul 2006), 10- Görünmeyen Üniversite: Altıncı Baskı. İz Yayıncılık. (İstanbul 2008), 11- Zamanı Aşan Şehirler: 1994 Yazarlar Birliği Gezi Ödülü. Üçüncü Baskı. İz Yayıncılık. (İstanbul, 2008). 12- Girişimcilik ve Girişim Kültürü: Genişletilmiş İkinci Baskı. İGİAD İktisadî Girişim ve İş Ahlakı derneği. (İstanbul, 2008)

 

 

 Oğuz Çetinoğlu, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan

Oğuz Çetinoğlu, Prof. Dr. Nazif Gürdoğan

Önceki İçerikAnkara, Bağdat Olmamalıdır!
Sonraki İçerikProf. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’na Yargısız İnfaz
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.