SOS!.Türk’e Oryantalist Kuşatma mı?

97

 

Sözkonusu genç akademisyen dostumu Burdur’da Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin bir uluslararası sempozyumunda tanıdım. Alışılmışın dışında aynı Prof. Dr. İsmail Taş’ın “Ulus Devlet Anlayışı ve Avrupa Birliği Çerçevesinde  Mehmet Akif ve İstiklal Marşı “çalışması gibi aykırı bir tebliğ sunmuştu. Konusu; “Mehmet Akif’te Batı Emperyalizmine Karşı Tavır Alış” idi. Kürsüden iner inmez “ne şiş yansın ne kebap “demeyen her iki akademisyeni de kutladım ve tanıştım.  O günden beri de her ikisiyle olan dostluğum artarak sürüyor. Aziz kardeşim Prof. Taş, Şırnak Üniversitesi’nde rektör yardımcısı, Prof. Dr. Nurullah Çetin ise Ankara Üniversitesi DTCF Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanı.

Prof. Dr. Nurullah Çetin Simavlı. Henüz askeri darbeyi görmeden Kütahya’nın Kuşu Kasabası’nda doğmuş (1964) ve orta eğitimine burada tamamlamış. Liseyi Demirci’de, üniversiteyi Ankara’da bitirmiş(1985). Bir yıl sonra DTCF’ne intisap etmiş, hem Başkent kazançlı çıkmış, hem de kendisi. Londra’da üç yıl ders vermiş. Dokuz yıldır Türkiye’yi ve bütün evreni dolaşarak konferanslar veriyor, tebliğler sunuyor, yeniden bir Türk Dünyası için gayret sarfediyor, kitaplar yazıyor, araştırmalar yapıyor, öğrenciler yetiştiriyor, sivil toplum örgütlerinde sorumluluk üsleniyor. Yayınlanmış 35 kitabı var elli yaşına henüz girmiş bu önemli  akademisyenimizin.

200 DOST VE TALEBEYE İTHAF BİR KİTAP

Kendisiyle Novipazar’da, Priştina’da, Kahire’de, Saraybosna’da, İstanbul’da, Almatı’da birlikte olduk. Geçenlerde de Tataristan’da beraber Kazan’da idik. Bana “Türk’e Oryantalist Kuşatma” adlı eserini imzalayarak verdi. (Berikan Yayınevi 2014 e-mail:ncetin64@hotmail.com- 0 505 853 30 35) . Kitabın ön yüzünde Osmanlı Cihan Devleti’ni Ortadoğu da çözme ve çökertme görevi üslenmiş olan İngiliz Casusu Lavrance’nin resmi var, arka yüzünde ise  “Gece, bir çok fukara evlerinin lambaları/En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar’ı” diyen Yahya Kemal’in Hayal Şehir isimli şiiri.

Kazan’dan sabaha karşı İstanbul’a indik. Novipazar’a uçacak olan muhterem aile dostumuz, çevirmen Almira Suljeviç’le evimizde kahvaltı yaptık, ardından kendisini Sabiha Gökçen’den yolcu ettik. Evde ilk işim Türk’e Oryantalist Kuşatma’yı okumak oldu. Su gibi okudum, 190 sahife hemen bitti. Bir akademisyenin böyle akıcı bir Türkçe kullanması çok rastlanılan bir husus değil esasında. Prof. Dr. Nurullah Çetin’in bütün eserleri böyle. Başlayınca, tamamlayıp bitiriyorsun. Çalışmayı yaklaşık 200 kadar öğrenci ve dostlarına ithaf etmiş Nurullah Çetin aynı hassasiyet evrenini paylaştıkları için.

Türk’e Oryantalist Kuşatma dışardan ve içerden olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Oryantalizm ne demek peki? Cevabını yazar şöyle veriyor “Batının kendisini merkeze alarak Doğuya dair bütün düşünce ve tasavvurlarının, tanım, tasnif, muhakeme ve mukayeselerinin toplamına oryantalizm deniyor. Shf 7” Oryantalistler “İslamın temel metinleri ve inanışları hakkında kuşkuya düşürücü, yanıltıcı, kandırıcı, şeytani bir takım fikirler, yaklaşımlar, analizler telkin edebiliyor, bağımlı ezik bir toplum olarak doğuyu yeniden şekillendirmeye çalışıyorlar. Shf 8”

BİR TUZAK: BİREYSELLEŞTİRİLEN TOPLUM

Yazara göre günümüzde dayatmalar tepki çekince oryantalistler taktik değiştirerek, bu defa içerdeki işbirlikçilerini devreye soktular. Değişik fonlarla besleyip semirttiği romancılar, yazarlar, sinemacılar, sanatçılar, politikacılar kendi insanlarını mankurtlaştırmaya başladılar. Yani yerli, milli, islami değerleri, dünya algısını, toplumu yapılandırma anlayışını bozmak ve değiştirmek için bombardıman ettiler, şehvet ve şiddet merkezleri oluşturdular. “Uyumlu, ahenkli, dayanışmacı bir millet olmak yerine otomize edilmiş, bireycileştirilmiş ve bencilleştirilmiş, bağımsız fertlerden meydana gelen toplumu kuru kalabalıklara dönüştürmeyi uygulamaya başladılar.Shf.13.”

Prof. Dr. Nurullah Çetin ilk örneğini tabuları yıkarak veriyor. Çoğumuzun evinde bulunan veyahut mutlaka okuduğumuz İngiliz Yazar Daniel Defoe’dan( 1660- 1731) “Emperyalist Oryantalizmin Kılavuzu Bir roman: Robinson Crusoe”den veriyor. Romandaki Robinson Avrupa Birliği ve Amerika’yı, esir alarak köleleştirdiği Cuma da bütün doğuluları, müslümanları temsil ediyor. “Emperyalist Batı, kendisini merkeze alarak kendi dışındaki insanları, eğitilmesi gereken cahiller sürüsü, medenileştirilmesi gereken ilkeller yığını, hıristiyanlaştırılması gereken sapıklar kitlesi, kendisine hizmet edecek köleler topluluğu ve sömürülecek ekonomik kaynak olarak görür. Shf 15” “Astığım astık, kestiğim kestiktir. Irak’a, Afganistan’a, Libya’ya bütün İslam ülkelerine girerim, asarım, keserim, istediğim bütün eşkıyalığı yaparım, kimse bana bir şey diyemez, ben dünyanın kabadayısıyım. Shf 19.” Aman Allahım demeden edemiyorum.

PİYET LOTİ’YE NE DİYECEKSİNİZ?

“Emperyalist batı kendisine köle edineceği milletleri önce zihinsel emperyalist projelerle aptallaştırıyor, embesil hale getiriyor, dinini, milliyetini yok ediyor, sonra her dediğini yapacak ve itiraz edemeyecek duruma getiriyor. Shf 20. Ben medeniyim, ileriyim, sen ilkelsin ve gerisin. Ben bilim, teknoloji, silah ve para sahibiyim, senin hiç bir şeyin yok. Ben kültür ve medeniyet sahibiyim, sen ise barbarsın. Shf 23.” Kaddafi’nin nasıl linç edildiği maalesef hala hafızalarda!

“Bir toplumu millet yapan milliyet ve dindir” diyen Yazar burada  emperyalist batının Çin ve Japonya ile kısmen Rusya ve Hind’i köle yapamadığını da hatırlatsa yeri olacaktı.

Prof. Dr. Nurullah Çetin ciddi araştırmasına ikinci bir örnek olarak “Tipik Bir Oryantalist Olan Piyer Loti’nin Gerçek Kimliği” bu yazarla devam ediyor. Doğu gizemini yansıtmaya çalışan Piyer Loti’nin( 1850- 1923) Türk dostu olup olmadığını tartışmaya açıyor. Yazara göre “Türk Dostu” değil. Oysa Türkiye’de çok yerde adı var. Eyüp Sultan’daki tepenin adı da Piyet Loti, Çemberlitaş’taki caddenin ismi de. Piyer Loti Cemiyeti’nin Başkanı da Abdülhak Hamit üstelik. Yazar, Erdoğan Alkan’ın araştırmalarından yola çıkarak Piyer Loti’nin savaş yıllarında bölgede  Fransız çıkarlarını korumakla görevli bir ajan olduğunu ileri sürüyor: Shf 95. Beceriksiz Fransız politikacalar yüzünden  Türkiye Fransız sömürgesi olamamış Piyer Loti’ye göre: Shf 96. Dünyayı yağmacı bir anlayışla algılayan Fransız yazar Türkleri Fransa’ya mecbur kılmak için Rusya Savaşını körüklemiş, isyanlarda Bulgaristan’a arka çıkmış.

Hayata nihilistçe bakan, Haçlı Seferleriyle tarihsel intikam dürtülü, pastoral eğilimli Piyer Loti’ye göre bütün Türk kadınları köledir. Can Çekişen Türkiye ve Aziyede romanı bir çirkinlik kitabıdır. Feminizm yaymaya çalışılmıştır. Batı oryantalizmi hakarete varan eleştiri ve iftiralarla doludur. Doğuyu şehvet ve şiddet(vahşet) ile özleştirir. Piyer Loti sadist ve küstah sömürgeci bir ruh halinin temsilcisidir. Donjuandır. Doğu medeni batının dinlenme, eğlenme, hava teneffüs etme, bir mesire, bir macera yeridir: 126. Loti kendisi gibi medeni doğulu da istemez. Medeniyet çatışmasını da Mutsuz Kadınlar romanıyla Türk Kadını üzerinden yapar.

HAÇLI SEFERLERİNDEN BERİ BATI HEP BATICI DÜŞÜNÜR

1921 yılı  sonlarında  TBMM yanında Claude Ferreere olan Piyer Loti’ye bir dostluk mesajı göndermeye karar verir: Shf 129. Osmanlı Cihan Devleti algısıyla,  yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti günün şartları içinde örtüşemeyince Piyer Loti’ye en ağır eleştiriyi Tevfik Fikret, “tifusun biti” diye nitelendirdiği Nazım Hikmet ve Yakup Kadri yapar. Frenk muharrilere itibar etmeyen Mustafa Kemal da bunun farkındadır: Shf:135.

Nurullah Çetin Mrs Mak Müllerin’in İstanbul Mektupları adlı kitabını da inceliyor bu çalışmasında. Müller’in ısrarla 1453’ten bu yana Türk şehri olan İstanbul’a Costantinople demesine, siyasi tavrına, Türk kadınını aşağılamasına karşı çıkıyor. Ancak Müller’in doğrularına da çalışmasında yer veriyor: Türklerin vatanseverlikleri, ketumlukları, kibar ve merhametli olmaları, içki içmemeleri, hırsızlık yapmamaları, dinlerine ve geleneklerine bağlı olmaları hatırlatılıyor.

Esasında  Türk’e Oryantalist Kuşatma çalışmasını değerlendirmek istersek aynı hacimde bir kitap olacağını bilmeliyiz. “Ömer Hayyamcılık ve Mevlanacılık ile kültür sanatta yapılan oryantalizm shf 31,Oryantalistlerin cami işgal eylemleri 36, Hazreti Muhammed’e hakaret kampanyaları 43, mezhep çatışma projeleri 49, oryantalist sinemayla Türk’e saldırılar 85, kendimizle yüzleşmek tuzakları 89,  Amerikadaki Türk yürüyüşlerinde insanımızı tanıtmak için dansöz oynatma ve fesliler çirkinliği 163” ayrı başlıklar halindeki bölümler.

BATININ KENDİ KABUSU

Nurullah Çetin Türk’e içerden oryantalist kuşatmaya örnek olarak da Ara Güler shf 170, Prof. Dr. Erol Göka’nın Göçebe Oryantalist Ruhu 176 ve Bir Yerli Oryantalist Örneği olarak da Çelik Gülersoy’u sahifelerine taşımış. Yazar bu çalışmadan şöyle bir neticeye varıyor ” Türk milleti olarak içimizden batının korktuğu 100 ya da 200 kişilik Kürşat cesaretinde öncü aydınlar ve liderler topluluğunu çıkarıp emperyalist batıyı kendi kabusuyla yüzyüze bırakmak tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur: Shf 30″

Birkaç hususu hatırlatmak istiyorum; Londra 25, Paris 30 bin nüfusa sahip iken İstanbul’da 400 bin kişi yaşıyordu. Batının kabusu nüfusunun azalması, ailenin çözülmesi, genç evlilerin çocuk yapmaması, toplumun bireyleşmesi, ateizmin yaygınlaşması. Dolayısıyla emperyalist batı bunu henüz fark etti. İslamofobia’yı bu nedenle pazara sürdü. Batının duyguyu terk edip, sürekli aklı öne çıkarması, teknolojinin hızlı değişimi ile akıl tutulmasını da birlikte getirebilir. Bunu düşünmüyor. Sultan İkinci Mahmut da bu çalışmada da yanlış bir yaklaşımla hatırlatılıyor. Sözkonusu  yıllardaki adı ne olursa olsun yenilikler olmasa, Nizam-ı Cedid kurulmasaydı Osmanlı daha erken çözülebilirdi. Fes Fas’tan değil, Avusturya imalatı bir batılı serpuştur. Batılı bir yazarın İstanbul’un turistik güzelliklerinden bahsetmemesi de abartılmamalı.

İĞNE VE ÇUVALDIZ KİME BATIRILMALI?

Esas sorun ülkemizi yönetenlerin insan endeksli bir politika üretememeleri. Eleştiri ve tespitlerin tümüne yakını haklı ama, kabahati biraz da kendimizde aramalıyız derim. Önce insan, gökdelen ve AVM değil.

Prof. Nurullah Çetin böyle dikkat çeken eserler yayınladıkça bir yenisini talep etme hakkımız da kendiliğinden doğuyor. Kolay gelsin.