Türk Kültüründe H ı d r e l l e z

107

 

Kelimenin doğrusu:  Hızır İlyas’tır. Hızır, ölümsüz olduğuna inanılan bir peygamberin adıdır. Çâresiz kalan inançlı insanlar, rahatlamak için çözüm bulduklarında,“Hızır, imdadına yetişti !” denilir. Burada ismi geçen Hızır, ölümsüz hayata mazhar olan Hızır Aleyhisselâm’dır.

Hıdrellez; Rûmî takvime göre Nisan’ın 23. günü, milâdî takvime göre Mayıs’ın 6. günüdür. Bu güne Hıdrellez denmesinin sebebi şöyle açıklanır: Hızır Aleyhisselâm, kendisi gibi peygamber olan ve ölümsüz hayata sâhip bulunan İlyas Aleyhisselâm ile Hıdrellez günü buluşmuşlardır. Ve o gün, dertlilere devâ, hastalara şifâ dağıtmışlardır.

Musâhip-zâde Celâl, eski halk âdetlerini çok iyi bilen bir yazarımızdı. Eski İstanbul Yaşayışı isimli eserinde Hıdrellez’i, Hıristiyanların Noel babası’na benzetir. Musâhip-zâde şöyle anlatır:

“Bizim de, Hıristiyanların Noel Baba’sına benzetebileceğimiz bir babamız vardır. Adına Hızır Baba – Hızır İlyas deriz. Bir karşılaştırma yaparsak, benzer taraflarını da ayrı oldukları tarafları da görürüz. Noel, kışın kar yağarken gelir. Kırmızı mantosu, püsküllü külâhı, beyaz sakalı ile bacalardan odalara girer, çocuklara hediyeler getirir. Bizim İlyas babamız ise, baharın müjdecisidir. Pembeli, sarılı, allı – morlu bahar çiçeklerinden yapılmış cüppesi vardır. Al renkli külâhına sardığı baharın çimenleri gibi zümrüt yeşili pırıl pırıl parıldayan sarığının ucu, nurlu yüzünü ve ak sakalını okşar.

Halkımız;  içerisinde gümüş kuruşlar, çeyrek altınlar bulunan kırmızı kesecikleri geceden gül dallarına bağlardı. Hıdrellez’in veya eski deyimi ile Hızır İlyas’ın bereket getirmesi için keseleri bağlarken besmele çekilirdi. Açarken de besmeleyi ihmal etmezdi. Hızır İlyas, keseye para koymamışsa kimse üzülmezdi. Kesenin dolması için gelecek Hıdrellez gününe kadar beklenmesi gerektiğini bilirdi. Yine olmazsa, dilek tekrarlanır. Hızır İlyas, mutlaka imdada gelecektir.

Genç kızlar, gül fidanlarının dibine koydıkları toprak çömleklere kendilerine ait yüzük, küpe, düğme ve kolye gibi eşyalar koyarlar. Çömleğin ağzı bir yemeni ile bağlanır. Umulur ki Hıdrellez, kırmızı pabuçları ile bastığı yerlerde renk renk çiçekler açarak gelecek, elindeki değneğini dokundurduğu gül fidanlarında güller açacak, gül dibine konan çömleğe, dilek sahibinin kısmetini bırakacak. Sonra, bülbüllerin aşka gelip dem çekmeye başladığı saatlerde, geldiği gibi sessizce kayıp gidecek.

Ardında canlı bir bahar bırakarak…”

Eski İstanbul’un keyif ehli insanları, baharın Hıdrellez ile geldiğini düşünürlerdi. O gün çantasını – sepetini  ‘nevâle’ denilen pratik yiyeceklerle doldurur; Kâğıthâne, Çırpıcı, Veli efendi, Okmeydanı Çayırı’na, Çamlıca’ya, Fikirtepesi’ne veya Beykoz Çayırı’na giderdi. Zenginlerin sepetinde;  kuzu dolması, süt, yoğurt ve böreklerle helva bulunurdu.   Sevenlerin sarılışması dileğiyle sarmalar, ambarların dolması dileğiyle dolmalar yapılırdı. Renk renk boyalarla süslenmiş yumurtalar, zengin ve fakir…, herkesin vazgeçemediği nevâle idi.

Hıdrellez günü yeşermiş çayırlarda, önde davul – dümbelek, zilli maşa, keman ve ud çalan sâzendelerin bulunduğu kişiler olmak üzere beşer – onar kişilik ekipler, sabahtan akşama kadar yeşillikler arasında dolaşıp dururlardı.

Salıncaklarda çocuklar ve büyükler sıra ile sallanır, şarkılar ve türküler söylenir, oyunlar oynanırdı. Eski zamanlarda Hıdrellez, mutlaka kutlanması gereken önemli bir gündü. 6 Mayıs, binlerce yıldan beri Türkistan’dan Balkanlar’a, Orta Doğu’dan Kafkaslara kadar uzanan Türk Kültür coğrafyasında halkın bahar bayramı olarak kutlanmaktadır.

Büyük şehirlerin dışındaki bölgelerde Hıdrellez, eski günlerde olduğu gibi, neşe içerisinde, halk bayramı olarak kutlanıyor. Türkiye dışında; Balkanlarda, Kırım’da, Irak ve Suriye Türkleri de Hıdrellez’i bilirler ve kutlarlar.

Türkistan Coğrafyasının doğu kesiminde; Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile Çin’in işgali altında bulunan Doğu Türkistan’da Hıdrellez kutlamaları çok yaygın değildir. Denilebilir ki Türkler; Hıdrellez’i, Orta Doğu’ya ve Anadolu’ya geldikten, Balkanlara geçtikten sonra bir eğlence günü olarak değerlendirmeye başlamışlardır.

Bir söylentiye göre de Hıdrellez, Müslüman-Hıristiyan etkileşimi sonucunda gelişmiş ve yaygınlaşmıştır. Yine de Müslümanlarla Hıristiyanların 6 Mayıs’a verdikleri anlam ve bu günü kutlama şekilleri çok farklıdır.

Tabiatın âdeta yeniden dirilmesi demek olan baharın ve yazın gelişi, insan hayatında kısa bir dönem sürecek olan önemli ve olumlu değişikliklerin başlangıcıdır. Hıdrellezle gelen zaman dilimi içerisinde, insanlar daha sevecen, daha neşeli, daha canlı ve hareketli olurlar.

 

 

Önceki İçerikKavram – Karmaşa Havuzundan Daneler
Sonraki İçerikTürk Dünyası ve Kazanlı Alimler
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.