Geceyi koynuna koyduğumuz gündüzden,
Aynalı beşikler yansır yüzüne.
Nerde, Uyvar’dan kalma ellerimiz?
Nerde, yitirilmiş zamandaki mahşer?
Sükût, bir kara gömlek gibi,
Mercan bakışlarını dikmiş duruyor.
Hani, güz yağmurlarını erteleyen zaman?
Hani, gürzün açtığı yaradan sızan kan?
Eğri, Uyvar’dan düşen gül çığlık.
Gönlümüzün takılıp kaldığı yerdir.
Isırdığımız ayvadaki buruk tad değil.
Şanlı rüyasını gördüğümüz zamandır.