31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçlarını, sadece siyasi partiler, alınan oylar ve kazanılan belediyeler açısından değerlendirmek sağlıklı olmaz. Bu sonuçları, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, Türk milletinin vermek istediği mesajlar, yani milli açıdan değerlendirmek gerekir. Bu seçim, bugüne kadar yapılan bütün Yerel Seçimlerden daha farklı ve önemliydi.
31 Mart Yerel Seçimleri; Parlamenter Sistemin sona erdirildiği, milli değerlerin ve ritüellerin millet hayatından çıkarılmaya çalışıldığı, bilinçli ve nitelikli yurttaşlar yerine biat muhalifleri nefret ve kutuplaştırıcı dille ötekileştirildiği ve milli birliğin zarar gördüğü, hukuka güvenin ve ifade özgürlüğünün kalmadığı, bu yüzden iyi yetişmiş genç beyinlerinin ve bir kısım büyük sermayenin yurt dışına göç ettiği, diğer gençlerin de umudunu kaybettiği ve milletin Cumhuriyet’in 100. Yılı 2023’e endişeyle baktığı, işsizliğin, hayat pahalılığının ve enflasyonun tavan yaptığı, büyük bir ekonomik krizin eşiğinde olduğumuz bir dönemde yapıldı.
Bu sebeplerle, Türk milleti, 31 Mart Yerel Seçimlerinde oylarıyla çok önemli mesajlar verdi. Şimdi bu mesajları tek tek tespit edip okumaya çalışalım.
1. Bu seçimlere katılım oranı beklenenin çok üzerinde olmuştur (yüzde 83). Bu Türk milletinin demokrasiye sahip çıktığını, oyunun ve milli iradenin öneminin farkında olduğunu, geleceği üzerinde söz sahibi olmak istediğini ortaya koymuştur.
2. 31 Mart Yerel Seçimleri; Parlamenter Sistemin sona erdiği, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen dünyada başka örneği olmayan bir sistemi hayata geçirdikten sonra yaptığımız ikinci seçim oldu. İktidar bu seçimi, “Beka sorunu” söylemiyle sistemin ikinci referandumu haline getirdi. Bu yönden değerlendirdiğimizde, iktidar bu referandumu kaybetmiştir.
3. Türk milleti son iki seçimde, yeni yönetim modeli gereği, (İttifak Sistemi) ile tanışmıştır. Ülkeyi iki partili bir siyasi zemine sürükleyen bu sistemin bir faydası, tabanları felsefeleri gereği birbirine yakın iktidar partisi AKP ve MHP, (Cumhur İttifakı)’nı; tabanları birbirinden farklı sosyal demokrat CHP ve merkez milliyetçi İYİ PARTİ, (Millet İttifakı)’nı kurmuşlardır. Sistem gereği zorunlu yapılan bu ittifaklar, bir taraftan farklı görüşteki siyasi partileri bir araya getirerek uzlaşma kültürünü geliştirirken, bir taraftan da siyasi partilerin kurumsal kimliklerini yıpratmakta ve erozyona uğratmaktadır. Bu durumda vatandaşın siyasi tercihleri tam olarak sandığa yansıyamamaktadır.
4. Cumhur İttifakı liderleri, gerilimi çok yüksek, sert, kutuplaştıran, dışlayan, ötekileştiren bir dil kullandılar. Millet İttifakı liderleri ise daha olumlu ve yapıcı konuşmalar yapmışlardır. Özellikle bu ittifakın belediye başkan adayları günlük siyasete girmeyerek, projelerini anlatmışlar ve sevgi dilini kullanmışlardır. Bu da, hiç olmazsa, yerelde toplumun fazla gerilmesini önlemiştir.
5. Bu seçimle, son yıllarda özellikle muhalif düşünceli vatandaşlar üzerinde baskı ve tehdit ile oluşturulan “Korku İmparatorluğu”nun duvarları artık yıkılmıştır. Vatandaş, kendisine yapılan hiçbir tehdide pabuç bırakmamış ve gerçek iradesini ortaya koymuştur. Milletin öğrenilmiş çaresizliği sona ermiş, milletin yarısı “Muktedir”e biat etmemiştir. Özellikle gençliğin, gelecek endişesi ile ülkeyi terk etme sendromu büyük ölçüde sona ermiş, ülke ile ilgili umutları yeniden yeşermiştir.
6. Bu seçimle, Atatürk’ün “Milli Devlet Projesi”nin tuttuğu bir defa daha kanıtlanmıştır. Millet, bütün ayrıştırma çabalarına karşı bölünmeyeceğini, milli birlik ve beraberliği tercih ettiğini, birlikte kardeşçe yaşama iradesine sahip olduğunu ortaya koymuştur.
7. Türkiye’nin yüzde 75’ini oluşturan kentli orta sınıfın büyük çoğunluğu Millet İttifakı’nın yanında yer almış, Cumhur İttifakı’na karşı tavır koymuştur. Seçim sonuçları, Büyükşehir Yasası olmasa, büyükşehirlerin merkezlerinin yüzde 90’ında Cumhur İttifakı’nın seçimi kaybetmiş olacağını göstermiştir.
8. Ekonomik potansiyeli yüksek, işsizlik, hayat pahalılığının ve enflasyonun daha çok hissedildiği Akdeniz, Ege ve Marmara’daki büyük şehirlerde “Ekonomi”, milli hassasiyetleri yüksek Orta ve Doğu Anadolu ile Karadeniz bölgelerinde “Beka sorunu” daha etkili olmuştur.
9. Millet, iktidarı uyarırken ölçülü davranmış, uyarısını kulak çekme boyutunda bırakmıştır. Bu eylemi de, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere, (Antalya, Adana-Mersin) gibi, Türkiye’nin nüfusu, ekonomi, sanayi ve turizm potansiyeli yüksek büyük kentlerin yerel yönetimlerini, Cumhur İttifakı’nın elinden alıp Millet İttifakına vererek yapmıştır.
10. Milletin yarısı tercihini, “değişim, normalleşme, hukuk düzenine ve güvene dönüş” yönünde kullanmıştır. Çünkü, millette de 17 yıldır aynı siyasi kadrolarla yönetilmenin verdiği bir metal yorgunluğu oluşmuş ve bunun sonucunda bir değişim arzusu doğmuştur.
11. Bu seçimler, Türk milletinin bütün milli refleksini yitirdiği, milli davalarda bile hassasiyet göstermeyip tepkisiz kaldığı algısını bir defa daha bozmuş, sabrının da bir sınırı olduğunu ortaya koymuştur. Türk milleti, 100 Yıl önce 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi, bitti sanıldığı yerde yeniden küllerinden doğabileceğini ve bütün hesapları bozabileceğini bir defa daha göstermiştir.
12. Türk milleti tercihini “milli beka, Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlık ve özgürlük” yönünde kullanmıştır. Bu seçimle, milletimizdeki Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası endişesi büyük ölçüde azalmıştır.
31 Mart Seçimleri; Atatürk’ün kurtuluş meşalesini yakmak için Samsun’a çıkışının 100. yılında gerçekleştirildi. Türkiye’yi yönetenler, bu seçimlerin mesajlarını doğru okuyup, henüz alt yapısı oluşturulmamış yeni yönetim tarzını bu mesajlar yönünde değiştirip geliştirirlerse, toplumun hayat standardını ve refah düzeyini yükseltirlerse, birlikte yaşama ve yumuşak siyaset dili temelinde ülkeyi yönetirlerse, geleceğimize güvenle bakabiliriz. O zaman Atatürk’ün dediği gibi; “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet pâyidar kalacaktır.”