Orhun dergisinin 1 Mart 1944 tarihli 15. sayısında, Nihal Atsız imzasıyla Türkiye’de hükûmet başkanına hitaben yazılan ilk açık mektup olan “Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye Açık Mektup” yayımlandı… Aynı derginin 1 Nisan 1944 tarihli 16. sayısında da “Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye İkinci Açık Mektup” yayımlandı. Mektupların Şükrü Saraçoğlu’na hitaben yazılmasının nedeni Başbakanın TBMM’de yaptığı bir konuşmada “Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal bir vicdan ve kültür meselesidir.” cümlelerinin de geçtiği Türkçülüğü bir devlet politikası olarak gördüklerini belirtmesidir. Atsız her iki mektupta da Milli Eğitim Bakanlığındaki komünist kadrolaşmadan şikâyet ederek kendisine “Türkçü” diyen bir başbakanın buna nasıl sessiz kaldığını sorar… Ve bu kadrolaşmanın sorumlusu olarak gördüğü Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’i istifaya davet eder.
Bu cüretkâr açık mektupların toplumda büyük yankı uyandırır. Orhun Dergisinin bu iki sayısı gelem-n talepler ardından defalarca basılır… Dergiler elden ele dolaşır… Toplum önünde eleştirilmeyi hazmedemeyen hükûmet artık Türkçüleri hedefe kor… Orhun dergisi kapatılır. Yazıda adı geçenlerden ve Atsız’ın vatan hainliğiyle suçladığı romancı Sabahattin Ali kendisi aleyhinde dava açmaya kışkırtılır. Bu hakaret davasının 3 Mayıs’ta gerçekleşen ikinci oturumu sırasında Ankara’da milliyetçi öğrenciler Atsız lehine sokağa dökülür… Büyük bir yürüyüş düzenlerler.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 1944 yılının 19 Mayıs nutkunda Atsız ve Türkçüleri “vatan haini fesatlar” olarak tanımlar İnönü’ye göre Türkçülük “yurtdışında sergüzeşt aramak”tır.
Cumhurbaşkanının bu konuşmasından 3 ay 19 gün sonra, 7 Eylül 1944’te 23 Türk milliyetçisi “nizam düşmanlığı”, “gizli cemiyet kurmak”, “hükûmeti devirmeye çalışmak” gibi mesnetsiz suçlamalarla tutuklanmış ve İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesinde 29 Mart 1945’e kadar 65 oturum halinde sürecek olan meşhur “Irkçılık – Turancılık” Davası başlamıştır. Yargılama sonrası tüm sanıklar aklanmış olmakla birlikte, soruşturma ve yargılama sırasında müthiş işkencelerden geçerler… Tabutluk denen tepesinde 1500 mumluk ampuller bulunan “tabutluk” denen insanın ancak dik olarak durabildiği hücrelerde saatlerce bekletilirler. Tırnakları sökülenler, gözlerini kaybedenler vardır… Ve suçsuz yere hepsi hayatlarının bir buçuk yılını zindanda geçirirler.
Çok ağır baskı ve zulümle karşı karşıya kalsalar bile 3 Mayıs, Türk milliyetçileri için çok önemli bir gündür. O günün baş mimarı Nihâl Atsız o günü; “Türkçülerin ıstırabı ile yoğurulmuş” bir gün olduğunu belirterek 3 Mayısı “Türkçüler Bayramı” değil “Türkçüler Günü” olarak tanımlar.
3 Mayıs 1944 Türkçülük fikrinin ve Türkçülerin ilk somut ve kitlesel siyasi çıkışı olması nedeniyle bir avuç Türkçü tarafından 3 Mayıs 1945 tarihinde hapishanede “3 Mayıs Türkçüler Günü” olarak kutlanmıştır… O günden bu yana Türkçüler, Türk Milliyetçileri tarafından her yılın 3 Mayısı “Türkçüler Günü” olarak kutlanmaktadır.
Türkçülerin “3 Mayıs Türkçüler Günü” kutlu olsun…
*Davanın 23 Sanığı; Hüseyin Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Orhan Şaik Gökyay, Hasan Ferit Cansever, Fethi Tevetoğlu, Alparslan Türkeş, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sançar, Nurullah Barıman, Zeki Özgür Sofuoğlu, Fazıl Hisarcıklı, Saim Bayrak, İsmet Rasin Tümtürk, Cihat Savaş Fer, Muzaffer Eriş, Fehiman Altan, Yusuf Kadıgil, Cebbar Şenel, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan, Hamza Sadi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Sait Bilgiç