16.6 C
Kocaeli
Pazartesi, Ekim 20, 2025
Ana SayfaGüncel3. Manifestom!

3. Manifestom!

MANKURT Basın ve MEDYA’ nın Ülkemize Attığı Karartma Maksatlı SİS BOMBALARI” nın Nelere Sebebiyet Verdiği Hk’ da…!

Çok uluslu şirketler göz boyayarak siyasi iktidarlara yakın, yandaş olan yerli bazı kişi ve şirketleri küçük ortak olarak yanlarına alarak ülke ekonomisini adeta ele geçirmiş vaziyetteler.

Gayri milli sermaye siyaseti ekonomiyi, bürokrasiyi ve de özellikle eğitimi yaz-boz tahtasına çevirterek denetimleri altına alıyorlar. Hem de dışarıdakiler ile birlikte ve ortaklık içerisinde.

İşte bu çerçevede; eğitimde kalite ve seviyemiz ulusal alanda her geçen gün irtifa kaybetmekte. Gayri milli ekonomik tercihlerle ülkemiz dış borç batağının içine sürüklenmiş, dış ticaret açığımız sürekli genişlemekte. TÜRKİYEMİZ her geçen gün ULUS DEVLET kimliğinden hızla uzaklaşmakta.

ABD ve AB; Mondros ile Sevr koşullarını çağrıştıran dayatmalarla üzerimize gelmekte,

Yerli bazı büyük şirketlerimiz ve siyasi iradenin şemsiyesi altında bulunan yine bazı şirketlerimiz iş yapmak için giderek milli kimliklerinden uzaklaşarak çok uluslu şirketlerin TÜRKİYE pazarındaki çıkarlarına adeta hizmet eder hale getirilmiştir.

Ulusal çıkarlarımız dikkate alınmayan politik tercihlerin hakim olduğu işte bu düzende yerli sanayicilerimizin çoğu üretmek yerine aşırı ithalatçılığa başlamak zorunda bırakılmıştır.

Daha önceki yıllarda sanayi tesislerimizle övünen bazı sanayicilerimiz yabancı şirketlerle birlikte çalışarak ithalatçı olmuşlardır.

Bu çerçevede; bir çok büyük kentlerimiz yabancılara adeta parsellenir hale getirilmiştir.

Bu mudur YERLİLİK ve MİLLİLİK…?

Hem fakirin, yoksulun çıkarları yanında yer alıyorum diyeceksin; sonrada tam tersi uygulamalara zemin hazırlayarak Müslümanım diyeceksin. Hadi Ya…. bu nasıl Müslümanlık böyle…?

Ülkemiz yabancı dev şirketlerin tekel kurdukları arka bahçe olmamalıdır. Dış dünya ile bağlarınızı koparınız diyen asla yoktur.

Ancak dış dünya ile karşılıklılık (mütegabiliyet) esasına dayalı milli çıkarlarımızı dikkate alan uygar ilişkiler kurmak zorunluluğumuz olmalıdır.

İşte gerçek YERLİLİK ve MİLLİLİK ancak böyle olur.

Ülkemizde genellikle siyasiler ayakta kalabilmek için iktidara gelebilmek ve iktidarlarının devamını sağlamak için bazı emperyal ve küresel dış güçlerin, küresel sermayenin (yahudi sermayesi) TÜRKİYEMİZDEKİ ve bölgedeki çıkarlarına hizmet etmek zorunda olmamalıdırlar.

Şirketlerimiz ise; çok uluslu devlerin ülkemizdeki çıkarlarını kollamak durumunda bırakılmamalıdır. Hangi mevki ve makamda olursa olsun; devleti yönetme yetkisinde söz ve yetki sahibi olanlar, uygulamaları ile kendi halkına karşı emperyalizm tarafında bulunmamalıdırlar.

Partilerimizde mevcut tek adamlık despotik, faşizan ve diktatöryal yapılar yerine; parti içi gerçek demokrasinin işletilebilmesi için gerekli ve zorunlu kanunlar çok İVEDİ çıkarılmalıdır.

Geçmişte Osmanlıda olduğu gibi; bazı Tarikat ve Cemaat yapılanmalarının batı ve diğer emperyal bazı güçlerin kontrol ile güdümünde olarak desteklendiğini hala çözemiyorsak ve anılan bu odakların güç kazanmasını sağlayanların dışarıdaki çevrelerin olduğunu bilemiyorsak işte o zaman devleti adeta ele geçirmek üzere olan FETÖ v.b. daha bir çok belalarla karşılaşmamızın an meselesi olabileceğini nasıl ön göremiyorsunuz anlamış değilim.

Bataklığı kurutmadan SİVRİ SİNEK’ le baş edemezsiniiiiiiiiiiiz.

Yine iç siyasetimizi bazı küresel dev şirketlerin, Brükselin, Washington’ un iplerini tuttuğu oligarşik ve faşist benzeri bu düzenden kurtaramaz isek gerçek demokrasiden, haktan, hukuktan, adaletten, tam bağımsız ve tarafsız yargıdan asla ve asla bahsedemeyiz.

Sonuç olarak işte bu kapsamda; dış ticaret açığımız hızını artırarak patlar ve bazı yandaş, yalaka, besleme v.b. basın ile medya çevreleri ” ihracat patlıyor ” yalanını Joseph Goebbels’ in propaganta makineleri gibi sayfalara ve de ekranlara taşıyarak Asil ve Yüce TÜRK Milletimizi aldatmaya, kandırmaya devam ederler.

Kendi kaderini batının büyük şirketlerinin eline teslim etmiş ” Washington ve Brüksel” ile pazarlıklar yaparak iktidar değişimini gayri milli anlayışla uygulamaya geçirmeye çalışan iş çevreleri ile bazı STK’ ları ülkemizde hala varlığını ve de yaptırım gücünü mevcut siyasi iradeye karşı hakim kılabilmeye çalışıyorsa işte bizler buna ülke toprağını, sanayisini, KİT’ lerini, insanını, kültürünü, özgürlüğünü pazarlayan çevreler demek zorunda kalırız.

(Mevcut siyasi İktidarların değişimi; hilesiz, entrikasız, tam özgürce ve hakim teminatında yapılacak bir seçimle ancak sandıkta sağlanabilir, belirlenebilir. Bu gerçeği her kim hangi yer ve mevkide olursa olsun (Asker + Sivil dahil) beynine yazmalı ve de kazımalıdır)

Ülke yönetim kademelerinin en başından başlayarak mevcut aşırı israf, savurganlık, aşırı lüks, şatafat v.b. sürdüğü sürece, tasarrufun adeta sadece ismi kaldığı sürece, yine aşırı ithal bir gayri milli ekonomik sistem ülkemizin her saha ve alanına hakim olduğu sürece; bu ülkenin arzulanan kalkınmasını hayal dahi etmeyiniz.

Ancaaak; ne zamanki sözde değil, ÖZDE gerçek yerli ve milli politik tercihlerin öne alınarak her saha ve alanda üreten, imal eden, dünya ölçeğine paralel olarak teknolojik gelişimleri dikkate alan sanayileşmeyi kapsayan bir milli ekonomik model ülkemizde tavizsiz uygulamaya sokulur işte o zaman yeterli ve zorunlu olarak kalkınabiliriz.

Önümüzdeki süreç açlık ve su sorunlarının öncelik kabul etme zorunluluğunun küresel bazda karşımıza çıkacağını ön görerek çıkardığınız kanunla yasakladığınız yerli tohum kullanmanın önünü çok acil açınız. Tarımda ORGANİK üretime gerekli seviyede geçiniz.

İthal tohumdan vazgeçiniz, GDO’ lu ve HORMONLU ürünler ve gıdalarla yeterli seviyede denetimleri çok İVEDİ uygulayınız.

Tarımda hangi ülke öncelikle kendine yeter seviyede üretim yapar ve yıllık en az 150 Milyar Dolar ve yukarısı ihracat yaparsa o ülkeler ayakta kalacak buna ayak uyduramayanlar ise batacaklardır.

Daha önceleri bir çok defalar kapsamlı olarak ifade ettiğim gibi; üçüncü dünya savaşının FIRAT ve DİCLE suları yüzünde çıkma ihtimalini çok yüksek oranlı ön görenlerdenim. Çünkü dünya hızla bir su kıtlığına doğru sürüklenmektedir.

Ülke olarak çok dikkatli olmalıyız. Sosyal adalet çerçevesinde oran itibarıyla her kesin kazanıp mutlu olacağı iktisadi, siyasi, kültürel sahalarda birlikte yararlanacağımız koşulları geliştirmek varken; mevcut bu çarpık, kokuşmuş, soygun, vurgun, yalan, talan, riya v.b. düzen içerisinde siyasi iradeye yakın, yandaş mutlu bir azınlık emperyalizmin kucağına düşerek neden onlarla iş birliği yapar hale gelir..?

Bazı büyük sermaye çevreleri neden gidip uluslar arası bazı faiz lobilerinin kontrol ve güdümünde; küresel bazlı dev şirketlerin ülkemizdeki maşaları olurlar acaba..?

Siyasi iradenin baş rolünde ulusal sanayi tesislerimizin önce çalışamaz hale getirilip; sonra da batının veya bazı aşırı TÜRK düşmanı Arap sermayesi tekellerine satılmasına nasıl göz yumulabilir..?

Bu nasıl bir YERLİLİK ve MİLLİLİK’ tir böyle..?

Unutmayınız ki soğuk yerde yaşayanlar ısınmanın, sıcak yerde yaşayanlar ise serinlemenin yollarını ararlar.

Ülkemizde ki mevcut bazı satılık, yandaş, besleme, havuz ve MAKURT haline gelmiş MEDYA işte yukarıda bahse konu tüm bu olumsuzlukları, yönetim zafiyetlerini örtmek ve halkımızın gözünden kaçırmak için sık sık, adeta SİS BOMBASI atarak ülke gerçeklerini gizlemek, örtmek, saklamak işiyle meşgul olmaktadır.

Oysaki Basın ve Medya insanlarımızın Anayasal hakkı olan doğru haber alma ve gündeme taşıyarak mevcut olumsuzluklara karşı uygun çözüm reçetelerinin uygulamaya sokulması için 4. kuvvettir.

Tarafıma sık sık sorulan sorulardan birisi de Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ne demektir diyorlar….?

BOP : Orta doğuda büyük İsrail devletinin kurulması kapsamında israilin önündeki bazı barikatları, engelleri kaldırmak ve de ona yandaş bir kürt devletinin kurulması için başta Suriyenin bölünmesi, parçalanması, sonrasında da İran ve Türkiye’ in de bölünerek, parçalanarak bahse konu kürt devletine toprak kazandırılması, en sonun da da Arap (Müslüman diye adlandırılan) ülkelerine yönelik POSTMODERN bir parçalayıcı, küçük, küçük devletçiklerin oluşturulması planıdır BOP…..

Bendeniz bu planın perde arkası senaryosunu öyle ön görenlerdenim.

İşte; maalesef ülke gerçeklerimiz böyle bir çıkmaz sokağa doğru hızla yol almaktadır.

Ülkemizdeki en büyük sorun aslında Yıllardır siyasi iradelere alternatif olamayan bir ana muhalefetin ne hazindir ki oluşturulamamasıdır.

Eyyyyy…..Asil, Aziz ve Yüce TÜRK Evladı; Ya Sen Ne Diyorsun..?

Seçtiklerimiz

spot_img