28 Şubat

116

Bazı tarihler vardır ki üzerlerinden ne kadar zaman geçse de unutulmaz. Çünkü o tarihler insanlara büyük olayları ve oyunları hatırlatır.

O tarihlerden biri de 28 Şubat ve meşhur kararlarıdır. Bu kararlar üzerinde durmayacağım. Bu kararları kimin imzalayıp imzalamadığı üzerinde de durmayacağım. İmzalanmışsa esas olan gönüllülük ve zorunluluk durumudur. Bazı olaylar vardır ki üzülürsünüz ama sonuç itibarıyla büyük hayırların başlangıcı olur.

Bu dönemde de milletvekili borsası kuruldu. Çok net hatırlıyorum; okuduğum bir makalede bir yazar işadamlarına bir fon oluşturmak için çağrı yapıyordu.”Milletvekili Satın Alma Fonu.” Açığı olan Milletvekilleri şantaj ile açık bir noktası olmayanlar ise para ile istifa ettirilerek hükümetin yıkılması hedefleniyordu.

Tansu Çiller’in gelecekte olacakları tahmin edemeyip basının gazına gelerek Başbakanlığı devralma hırsı, sonucun başlangıcı oldu. Plan mükemmeldi. Erbakan Hoca, Başbakanlığı devretmese koalisyon bozulacak, devrederse Çiller’e hükümet kurma görevi verilmeyecekti. Her yönüyle garantili bir plandı.

Refah-Yol iktidarı böylece yıkılmış oldu. DYP parçalandı. Şemsiye doğdu. O şemsiyenin altında toplananlar nerede? Ne iş yaparlar? İktidarın büyük ortağı Refah Partisi kapatıldı. Yöneticilerin bir kısmı siyasi yasaklı oldu.

Refah-Yol iktidarı neden yıkıldı? Refah Partisi neden kapatıldı? Teferruata gerek yok. Bunun iki tane dahili (ulusal) bir tane de harici (uluslar arası) sebebi vardır.

Dahili Sebepler:

1-Havuz Sistemi: Bu yol ile iç borçlanma büyük oranda durdurulmuş, holdinglerin kasasına akan para vatandaşın cebine akmaya başlamıştır. Ayrıca devlet büyük miktarlarda borç almaktan kurtulmuştur. Cumhuriyet döneminde ilk defa denk bütçe yapılmıştı. Ekonomi düzelme eğilimine girmiş; işçi, memur, emekli, çiftçi ve esnafın yüzü gülmeye başlamıştı. Bu da yıllardır bu milletin kanını emmeye alışmış haramzadelerin işine gelmiyordu.

2- Daha da önemli olan bir husus sebep vardı ki bu da bu iktidarın 1-2 dönem bu şekilde devam etmesi durumunda bazı partilerin halk tarafından kapatılma tehlikesi yaşamakla karşı karşıya kalacak olmasıydı. Varlık yokluk meselesi bu. Hizmetlerinle, projelerinle var olamayacaksan katakulle ile var olmaya çalışırsın. Vatandaşın gönlünde yer bulamayan partiler yok olmaya mahkûmdur. Öyle de oldu.

Nerede ANAP?

Ne halde DSP?

Ya baş mimar Demirel ve kırk yıl onu koltukta tutan partisi nerede?

Osman Özbek’i Yekta Güngör Özden’i hatırlayan var mı? Varsa kaç kişi?

28 Şubatın bir de uluslararası boyutu var. O da D8’ler. Başbakan Erbakan’ın önderliğini yaptığı bu hareket Emperyalizmin ve Siyonizmin uykularını kaçırdı. Telaşa kapıldılar. Çünkü bu onların sonu demekti. Yıllardır askeri ve ekonomik alanlarda sömürdükleri Pazar ellerinden kayacaktı. Karşılarında organize olmuş büyük bir askeri ve siyasi güç olacaktı. Bu güç havuz sistemi yoluyla ihtiyaçlarının büyük bölümünü kendi içinden karşılayacak, fazlasını da ihraç edecekti. Kısa zamanda ABD ve Avrupa’nın karşısında üçüncü bir blok oluşacaktı. Bu da onların işine gelmezdi. Öyleyse gereği yapılmalıydı ve yapıldı.

Bazı şerlerde hayır vardır. Öyle de oldu. Refah kapatılmasaydı Ak parti doğmazdı. İki dönem iktidar olup Cumhurbaşkanını da seçemezlerdi. O zamanlar Refah Partisini kapatanlar şimdi kafalarını betonlara burup da ”ah benim akılsız kafam” diyorlar mı acaba?

28 Şubatı yapanları da Allah rezil ve perişan etti. Kimileri hapiste kimilerinin de internette her gün bir ses kaydı. ”Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.” Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler. Görelim Mevlam neyler; neylerse güzel eyler.