Bir seçim yaşadık, emeği geçenlere geçmiş olsun. Bu sonuçlardan medet umanlara, hayırlar getirsin. Demokrasi oyununda yeni bir evreye girdi ülkemiz:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Aleyhte ve lehte çok şey söylendi, bakalım, kim haklı kim haksız çıkacak? Zaman, en güzel hakem.
Zinde bir topluluğuz: Seçime katılma oranı, seçim öncesi kampanyalar, seçim sonrasında sonucu kabullenmeme, kılınan şükür namazları ve sevinç paylaşımları veya sonuçlara aşırı odaklanma çağrıları; bunun ifadesi. Gözleri kör, kulakları sağır edercesine bir yöneliş, sosyal-psikologlar tarafından tahlil edilmeli. Taşıdığım değerler açısından baktığımda, bu aksiyon, bana çok sağlıklı görünmüyor.
Seçimlere beklenmedik bir zamanda girildiği doğru. Bir doğru daha var: Seçim kampanyasını gelecek nesillerimize, insanlığa örnek olacak şekilde yürütemedik. Evet, ilkel değildik, birbirimize fiziken saygı gösterdik ama karşılaştığımızda utanacağımız şeyler de söyledik. Sosyal medya, yalancılığın arenası oldu. “Benim yalanım, senin yalanından daha inandırıcı, kaliteli.” yarışmasına döndü bu mecradaki yazışmalar. Yanlış, yıpratıcı, yaralayıcı algı oluşturma çalışmaları; kırık kalplerin, nefret duygularının oluşmasına, ıslah edilmez terbiyesizliklerin yaşanmasına neden oldu. Biz bunlara layık değildik, hiç gerek yoktu. Hele, seçim kampanyasından önce, bizi yönetmeye namzet politikacıların ayak oyunları, abidik gubidik işleri, siyaset tarihimize kara leke olarak geçecek nitelikte. Bu tür örnekler hepimizin hafızasında mevcuttur. Keşke yeni örnekler oluşmasaydı.
Demokrasi tarihimizin bu evresinde, politikayla uğraşanların şunu, kısmen de olsa, anlaması bir kazanç: “Bir Türkiye gerçeği var, buna göre siyaset yapmak, politika üretmek zorundasın ve bu milletin değerlerine ters düşersen kaybedersin.” İstatistik örneklerine gerek yok, akıllı olan bunu okuyabiliyor. Derin millet, kendinden olana hakkını veriyor, yalanı yemiyor, kavga etmek istemiyor, bulunduğu coğrafyadaki tarihi rolünden vazgeçmiyor, imkân eline geçtiğinde taşı gediğine koyuyor., kralın çıplak olduğunu haykırmaktan çekinmiyor.
Hiçbir siyasi figür veya fikir, uğrunda kavga etmeye, ölmeye değmez. Seçim sath-ı mailine girildiği andan itibaren yaşanan kırgınlıklar, yapılan kavgalar hiçbir işe yaramadı. Bir hakikati anlatmada, bir düşünceyi tebliğde güzel ahlaktan ötesi, anladık ki, işe yaramazmış. Sabır acı; fakat meyvesi tatlıymış. İş olacağı yere varıyor.
Sonuçlar şöyle veya böyle olsaydı demeye kimsenin hakkı yok. Böyle diyenler, farkında olmadan, milletle kavgaya başlamışlardır. Bana göre kazanan, emeğinin hakkını aldığı için şükretsin, memnun olsun; ama bu sevinçle şımarmasın; ateşten gömlek giydiğinin idrakiyle, kendine ümit bağlayanlara nasıl hizmet edeceğini, onlara nasıl layık olabileceğini düşünsün, tasarlasın, bunun yüküyle şimdiden ihtiyarlamaya başlasın. Kaybedenler de büyük bir cesaret ve dürüstlükle, niçin kaybettiklerini düşünsünler, kendilerini yargılasınlar, yeni stratejiler oluştursunlar veya taşıyamayacakları yükün altına girmemiş olmanın rahatlığını hissetsinler, hamt etsinler.
Kendisini muzaffer görenlere söyleyecek sözümüz var:
Bu millet sizi, isteyerek veya istemeyerek, seçti. Kiminiz vekil olacaksınız, kiminiz yönetici. Ancak bilin ki, aldığınız her nefeste, yediğiniz her lokmada, tükettiğiniz her maddede hakkımız var. Bu millet, fedakârlık yaparak size bu makamları, kariyerleri lütfetti. Bu lütfun hakkını vermezseniz gasp edenlerden olursunuz. Bu, kul hakkıdır, yoksa hakkımı helal etmeyeceğimi şimdiden ilan ediyorum.
Birkaç ricam olacak:
1. Adil olunuz, tarihimizdeki bilge şahsiyetlerin devlet adamalarına yaptığı uyarıları ezberleyiniz, kendinize kılavuz yapınız.
2. Gardiyan değil, garson; hâkim değil, hadim olduğunuzu kabulleniniz, biliniz.
3. Aldığınız maaşların, özlük haklarınızın, imtiyazlarınızın; Toplumumuzun gelir seviyesine göre yüksek olduğunu siz de biliyorsunuz. Bunu maalesef değiştirme imkânımız yok. En azından çok çalışarak, iş üreterek helal ettiriniz.
4. Varlığınız, sevincimiz olsun; bize kambur olmayınız.
5. Çevrenizde asalak barındırmayınız; yalakaları, dalkavukları kendinizden uzak tutunuz, buna tevessül edenlere yüz vermeyiniz.
6. Yapacağınız işlerde iyi ve kötü örnekler görmeniz adına tarihi unutmazsanız, aynı şekilde, tarih de sizi unutmaz.
7. Bir gün tekrar bizlerle aynı sokaklarda yürüyeceğinizin, aynı musallaya konacağımızın bilincinde olunuz.
Yaşadığımız tarihi, siyasi, coğrafi konjonktür bizi ortalama iki yılda bir seçime zorluyor. Galiba buna pek alıştık. Her seçimin toplumumuzu biraz daha olgunlaştırdığını, bilinçlendirdiğini gözlüyorum. Dileğim; seçenlerin ve seçilenlerin, yönetenlerin ve yönetilenlerin birbirinden hoşnut olması, aynı iklimin havasını adil bir şekilde teneffüs etmesi. 24 Haziran Seçimleri, herkese hayırlar getire…