“Korona’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözü içinde
kehaneti de barındıran bir söz imiş. Eskiden 10-15 kişinin toplu ölümü toplumda neredeyse herkesin bir rahmet dileme sebebi idi. Şimdi günde 100’den fazla insanımız ölüyor:
Baba-anne, dede-nine, eş-dost, abi-abla-kardeş, çocuk-yeğen-torun; Sağlık Bakanı ve can kaybı olanın
mesajını, paylaşımını saymazsak kimsenin kimseye rahmet dileyeceği yok. Zira
evde çok sıkıldık, kapana kısıldık.
Eskiden bir Güvenlik
görevlisinin kazaen şehit olmasına
bile duyar kasar idik; şimdilerde Sağlık
görevlilerimiz cephe hattında ve
virüsle savaşta günde birkaç kayıp
veriyorlar, şehit muamelesi bile yaptığımız yok.
Oysa
şehit çağının tanığıdır. Şahit
olduklarımız da şehadetimizdir
aslında. Ve neye; piyasada karşılığı olmayan bir Dine yani bir sürü ritüele, teferruata
sahip olmasına rağmen toplumsal yaşamda ahlâkî
karşılığı olmayan bir İnanca
sahipmişiz. Kiminin U.D. kısaltmasıyla,
kiminin Şekilperestlik saptamasıyla
veyahut Ortaya Karışık Arabizm + Şamanizm tanımlamasına tanığız.
Bu
süreçte biz Müslüman-cı’larla ve Müslüman-cık’larla İslam’ın ve Kuran’ın
ayrı gezegenler olduğuna daha çok şahitlik ettik. Ki neymiş: Peygamber işaret parmağıdır, ALLAH
ise işaret edilen yöndür; parmağa
değil parmağın işaret ettiği yöne bakın. Ve orda bir Kitap var rafta; ‘oku’masak ta, oku’yor-muşuz gibi yapsak ta,
anlamasak ta, anlamazlıktan gelsek de sınavda
sorular oradan gelecek. Stajını
da yaşamda yaptırıyorlar.
Soğan stokçuluğundan maske
fırsatçılığına vardık; Ramazan ve Bayram fırsatçılığına doğru yol alıyoruz. Sen salâvat zinciri ve hatim
cüzlerinin dağıtımıyla uğraşırken senin benzerin kolonyadan portakala kadar
zam köklüyor. Millet evde ekmek
yapımına mı girişmiş; hooop, hemen un’a
zam gelmiş. Ne kadar da birbirimize benziyoruz, biliyor musunuz: Kolonya satın alanla satanı yer değiştirin;
fiyatlandırma değişmiyorsa kopyayız demektir.
Ve
hakettiklerimizi yaşamaktayız.
Kraldan çok Amerikancılık yapan Menderes görseli paylaş, altına da mazlum Müslüman mısraları düz. Hem Özal’a
rahmet dile hem de Kapitalizme
çemkir. Hem Sahabeden örneklendir
hem Cahiliyeye oy ver.
Biz
böyleyiz; ya bizi yönetenler? Onlar da bizim klonlanmış hâlimiz.
Onlar için de din var, ahlâka gerek yok veyahut ideoloji
olsun ama ilke olmasın.
Fırsatçılık bizim Edirne’den Hakkâri’ye değin iliklerimize işlemiş de onların neresine; söylemlerine mi,
eylemlerine mi?
¾
Mümin: söz ve eylem birliği olan
¾
Münafık: söz ile eylemi tutarsız olan
¾
Müşrik: söz ve eylemi çıkar / rant olan
Gel
vatandaş gel, Sokağa Çıkma Yasağından önce son gemi malları bunlar! Üç kavram
birden
alana imsakiye bedava!
Herşey değişiyor mu demiştik: Korona tedbirleri minarelerden duyuruluyor ve ilk teravihte İstiklâl Marşı idrakinde olacağız. 23 Nisan; hem keder hem neşe doluyor
insan.
Uydurulmuş Din’in
uyduruk işleri ve İndirilmiş Din’le
çelişiyor tarafları bol olsa da, nasılsa 1
ay daha evdeyiz; hem hayat
pahalılığından oruç hem hatalarımızdan
iftar modunda olacağız. Ölmez ve sağ kalan istatistiklerinde yer almayı
sürdürürsek önümüzdeki haftalarda Kitab’ın
ortasından konuşuruz. Şimdilik onların sinyalizasyonu
sayılabilecek bir niyaz nakaratıyla
sonlandıralım; Us’sal ve Ulusal Egemenliğimize de bağışıklık
takviyesi olsun:
–
“Ente
Mevlâna fensurnâ ale’l-kavm’il–kâfirîn!”
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’iz-zâlimîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’il-câhilîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’ül-münâfıkîn!
–
Ente Mevlâna fensurnâ
ale’l-kavm’il-kâzibîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’il-gâfilîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’il-hâinîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’il-fâcirîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’ül-müsrifîn!
–
Ente Mevlâna
fensurnâ ale’l-kavm’ul-mutaffifîn!