Milliyetçi Hareket Partisindeki “Olağanüstü Kurultay” süreci gündemin en önemli maddelerinden biri olmaya devam ediyor.
Çünkü AKP iktidarlarının alıştırdığı şartlanmamız sonucu, toplumumuz içinden çıkılmaz, çözümsüz bir problem algısı içinde idi.
MHP kurultayı “karenin dışında düşünmek” yolunu açtı. Bu alanda bir “çözüm” olduğunu gösterdi.
MHP’nin gerçek oy potansiyelinin bugüne kadar aldıkları oy yüzdelerinin çok üzerinde olduğu, bu potansiyele erişmek için MHP yönetiminin ve mevcut yönetim tarzının değişmesinin gerekli olduğu idrak edilmeye başlandı. Bu sonucun elde edilmesi, yıkılmaz zannedilen AKP iktidarının çok kolay yıkılabileceğinin görülmesi demek.
MHP ve hatta CHP tabanında karenin içinde kalan düşünce mekanizmaları yıkılmaya başladı. Çözümsüzlük psikolojisi yerini, “çözüm var” şeklinde coşkulu bir ruh haline bırakmaya başlıyor.
Mahkeme tarafından görevlendirilen Çağrı Heyeti, MHP Olağanüstü Kurultayı’nın 19 Haziran’da yapılacağını açıkladı.
MHP Genel Başkanı ve ekibi “19 Haziran’ı tanımıyoruz. Kurultay, 10 Temmuz’da” diye karenin içini ve çözümsüzlüğü göstermeye çalışıyor.
Oysaki MHP tabanının çoğunluğu “karenin dışındaki çözümü” gördü.
*****************************
“Karenin Dışında Düşünmek” ne demek?
Karşılaştığımız problemleri çözmeye çalışırken çoğu defa çıkmaza girer, bildiğimiz bütün çözüm yollarını tekrar tekrar dener, ancak çözümsüzlüğün sıkıntısıyla bunalırız. Böyle durumda uzmanların “karenin dışında düşünmek” diye tanımladıkları yeni bir davranış biçimini seçmek gerekebilir.
Bu kavramın doğuşuna sebep olan şöyle bir problemdir: Aşağıdaki dokuz noktayı, hepsinden geçen kesintisiz dört doğru ile (elinizi kaldırmadan) birleştiriniz.
Bu problemi tek başına çözmeye çalışan insanların çok büyük kısmı noktaların oluşturduğu karenin içinden doğruları geçirmeye çalışmakta ve çözümsüzlük sonucuna ulaşmaktadır. Oysa problemin verilişinde karenin dışına çıkılmayacağı yönünde bir kısıt bulunmamaktadır. İnsanlar zihinlerinde yarattıkları ön yargı ile karenin dışına çıkmayı düşünememektedir.
Einstein “problemleri doğuran davranış biçimlerini devam ettirerek problemlerimizi çözmemizin mümkün olmadığını” söylüyor. Ancak insanların alışkanlıklarını ve önyargılarını değiştirmeleri çok zordur. Yeni davranış biçimlerini benimsemeleri ve uygulamaları da çok nadir seçtikleri bir yoldur.
Aileniz içindeki ilişkilerinizden, iş hayatınızda karşılaştığımız problemlere kadar çözümsüzlük noktasına gelmenin sıkıntılarını yaşamadan, “bütün yolları denedim, çare yok” demeden önce duraklayıp, derin bir nefes alınız. Ve “acaba alıştığım davranış biçimlerinin veya düşündüğüm yolların dışında bir çıkış yolu olabilir mi” diye tekrar düşününüz.
Eşinizle, çocuklarınızla, amirinizle veya arkadaşlarınızla çözümleyemediğiniz probleminiz mi var? Mevcut davranış biçiminizi değiştirerek yeni bir yaklaşımın çare olup olamayacağını düşününüz. Başkasını değiştirmeniz pek mümkün değildir, ancak davranışlarınızı değiştirip geliştirerek çözümler üretmeniz ve etkili olmanız mümkündür.
Ülkeyi yönetenlerin de, yönetenleri seçme gücünü elinde bulunduran biz seçmenlerin de uluslararası büyük güçlerin dayattığı ve “başka çıkış yolunuz yok” diye beyinlerimizi yıkadığı yolların dışında “başka çözüm yolları olabilir mi” diye düşünmemiz gereken bir zaman dilimindeyiz.
“Alternatif yok” demeden önce karenin dışına çıkmaya ne dersiniz?
******************************************
MHP’nin İktidar Olmak Çabası
MHP Genel Merkezini temsilen konuşan, Disiplin Kurulu Üyesi Av. Mete Han Özkan CNN Türk’te katıldığı bir programda, “diyelim ki genel başkan değişti yüzde 20 oy aldık, ne olacak yani iktidar mı olacağız? Bizim iktidar olmak gibi bir çabamız yok. Genel Başkanımızın bir çizgisi var o çizgiden yürüyoruz” dedi.
İşte bu ruh hali “karenin dışında düşünememeye” tipik bir örnektir.
Değişim isteyen MHP’lilerin, bu tipler hakkında gafletten ihanete varan suçlamalar yapması doğru olmaz.
Çünkü bana göre bu görüşte olanlar hain değiller. Sadece “karenin dışında düşünmemeye” şartlanmış oldukları için çözümü göremeyenlerdir.
Bu tür lafların sahipleri, çözümü göremedikleri için “öğrenilmiş çaresizlik” içinde savunma refleksi geliştirmekteler.
Fakat savunmalarının ne kadar tuhaf olduğunu dahi fark edemiyorlar.
Siyasi partilerin tek hedefinin “iktidara gelmek ve ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak” olduğunu dahi unutmaktalar.
Değişim isteyenlerin ilk görevi bu arkadaşlarına “karenin dışındaki çözümü” göstermek olmalı.