Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar.
Saat gösterdim, hiç oralı bile olmadılar.
Yolsuzluk normal bir şeymiş gibi davrandılar,
Gördüğüm şu ki hallerinde bir pişkinlik var.
Dedim: Arkadaşlar; bu ne iştir, bu durum nedir?
Dediler: Bu memlekette siyaset böyledir.
Dedim: Beni memur etmişler, maaş bağlamışlar
Ayda bir onu alayım da eve ekmek girsin.
Dediler: Ey zavallı, seni güzel tavlamışlar;
Üç kuruşluk ömrünü bankalarda geçirirsin.
Dedim: Raporlarımın gereği niçin yapılmaz?
Dediler: Sigortada para yoksa mümkün olmaz.
Dedim: Koskoca sigorta hiç parasız olur mu?
Dediler: Masrafımız çok, bizden para kalır mı?
Dedim: Dulun, yetimin hakkını yemek vebaldir.
Dediler: İhaleyle almışız, bize helaldir.
Dedim: Yaptığınız işlerin hesabı sorulur.
Dediler: Kıyamette sorulur, korkumuz yoktur.
Dedim: Seçimde sorulur, sandığı işitmişiz.
Dediler: Dert değil, halkı her türlü halletmişiz.
Gördüm ki soruma cevaptan başka şey vermezler,
Bunca yıllık hakkımı ve hukukumu görmezler;
Çaresiz kalıp sorgu-suali bir an terkettim
Ve bu hafta sizin için bu fotoğrafı çektim.
“Ben ona emanet, o bana ihanet
Onun dini ona, benim dinim bana
Sen hala kendini saraylarda zannet
‘Ateş seni çağırıyor’, anlasana!”