13 Yılın Sonunda Türkiye Görüntüsü

98

Türkiye, bu gün her ne kadar AKP’nin 1 Kasım 2015 tarihinde %49 oyla gayet başarılı bir seçim kazandığı dolayısıyla istikrar vaat ettiği görünümü verse de, cumhuriyet tarihi’nin en zor dönemecinden geçtiğimizi varsayabiliriz. 2009 Yılında milli birlik ve kardeşlik projesi adı altında başlatılan çözüm süreci göstermelik “anaların gözyaşı dinsin” iddiasıyla ve PKK’nın oyalama ve silahlanma taktikleri, Hükümet’in PKK’ya karşı “Polyanacılık” hoş görüsüyle zaman kaybetmesi ne yazık ki Türkiye’yi bu günkü duruma getirmiş bulunuyor.

Hatırlayacak olursanız o yıllarda adına Akil dedikleri bir grup ve bu gün ekran ekran dolaşan kendini “Aydın!” zanneden güruh, Kürtlere pozitif ayrımcılık tanınsın, demokratik hakları verilsin (bende olup ta Kürtlerde olmayan hangi demokratik hak varsa) gibi bir sürü zırvalarla Türk milletinin beynini yıkıyorlardı. Bu gün geldiğimiz noktada gördük ki; akillerin büyük çoğunluğu girdikleri işin ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlayıp, kendilerini unutturma yoluna giderek ortalıkta gözükmezken, diğer bir kısmı da tam 180 derece çark edip dün söylediklerinin bu gün tam tersini savunuyorlar. Hatta dün MHP’yi şovenlikle suçlayanlar bu gün milliyetçilikte neredeyse geride bırakacaklar. Ama tabii ki Türk milliyetçiliği değil de Türkiye milliyetçiliğinde! Çünkü kendi düşünceleriyle hareket etmeyip, Üst Akıl neyi emrediyorsa onu konuşuyorlar. Çünkü adeta iğdiş edilip Mankurtlaştırıldılar.

Güya analar ağlamayacak, gözyaşları dinecekti ama 7 Hazirandan buyana her gün üçer beşer gelen şehit sayısını artık sayamaz olduk.  PKK, Türk devletine karşı büyük bir baş kaldırı içerisinde. Cizre’ye, Silvan’a on gündür giriş çıkışlar yasak, oralarda yaşayan Kürt vatandaşlar, perişan. PKK’nın meclisteki uzantısı HDP’nin bir ayağı Türkiye diğer ayağı Avrupa da. Avrupa liderleriyle Türkiye’ye karşı Güney doğu da “Self Determinasyon” görüşmeleri içerisindeler. İlk defa 28 Aralık 2011 yılında Leyla Zana tarafından dile getirilen “özerklik yetmez, kendi kendimizi yönetmek istiyoruz” gibi ifadeler, 7 Haziran seçimlerinden bu yana Avrupa başkentlerinde sıkça dillendirilir oldu.

Türkiye’nin başının ağrısı sadece PKK ile sınırlı değil, Suriye’ye karşı uygulanan yanlış politika, Ortadoğu girdabının içerisine ne yazık ki ülkemizi de çekmiştir.  Bir taraftan IŞİD’e karşı takınılan hoş görülü tutum, ileride başımızı çok fena ağrıtacağa benziyor. 2,5 milyon Suriyeli mülteci, Türkiye’yi ekonomik yönden son derece yoracağı gibi, Türkiye’nin güney kısmının “demokrafik” (Türk nüfus yoğunluğu) yapısı da, son derece tehlike sinyalleri veriyor.

Türkiye bir taraftan PKK, IŞİD terörü, Suriye ve dolayısıyla mülteciler derken diğer taraftan da seçimler biter bitmez Anayasa değişimi ve “Başkanlık” sistemini dillendirmeğe başladı. Bütün gayeleri, anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesini değiştirip, Türklüğü yeni yapacakları anayasadan silmek olacak.

Yani yukarıdan beri anlatmak istediğim, Türk Milleti, yeni bir ateşle imtihan’ın eşiğinde. Muhalefet partileri seçimle hezimete uğramış kendi problemleriyle uğraşıyorlarken, hükümet büyük bir oy çokluğuyla seçim kazanmasına rağmen tedirginlik içinde, etrafımız ateş çemberi 3. Dünya savaşı ha koptu ha kopacak. Görünen tablo bu ama Türk Milletinin 1000 yıllık geçmişine bakarak gene de karamsar olmamak gerek. Biz millet olarak nice badireler atlatmış yeniden daha güçlü bir şekilde milletler topluluğu içindeki şerefli yerimizi almış bir milletiz.

***

Başörtülü Bacılar

Türk Milleti, ilk defa Gezi olaylarında aşina oldu “Başörtülü Bacılar” kavramıyla. Manisa olaylarında paralel yapı tutuklamalarında anladık ki, Türk hukuk sisteminde “Başörtülü Bacıların” bazı imtiyaz hakları varmış. Suçun ve suçlunun durumuna göre tabii ki başı açık veya kapalı veya erkek ya da bayan kimseye kelepçe takılmasını isteyecek durumda değiliz. Lâkin sırf başları kapalı diye önce Manisa valisinin sonrada başbakanın bizzat kelepçeci polisler hakkında soruşturma açtırması, ister istemez Ergenekon suçlamalarıyla tutuklanan Sevgi Erenerol, Güler Kömürcü, Türkân Saylan, Müyesser Yıldız gibi başı açık bacılara kelepçe takılırken neden ses çıkarılmadığını anlamış değiliz.

Saygılarımla.