Öyle bir zamana geldik
Küfrün adı iman oldu
Doğru dürüst gider iken
Hakkın yolu duman oldu
Aşık Mahzuni Şerif
Öyle bir zamana kaldık ki, hayat bir değirmen taşı “fikir” ise öğütülen bir zerre. Kavramların içi boşaltılmış, geride kalan kabuğuna cila üstüne cila yapmaktayız. Boş tenekeleri yaldızlayarak buna değer atfetmeye çalışmaktayız. Bu yetmezmiş gibi bilimsel yorumlar getirmek suretiyle ortaya bir değer koymaya çalışmaktayız.
Zaman, zaman bende kendimi bundan alamıyorum. Bundan insanın kendisini kurtarması pekte kolay gözükmemektedir. Zira insanın yaşadığı toplumu bir akvaryuma benzetirsek, içindeki suyun özelliğinden kendimizi arındıramıyoruz. Her şeyi kirlettik, değer yargılarımızı yozlaştırdık. Bu gidişata kıyamet alameti dersek haddi aşmış mı oluruz bilemiyorum. Bu yalnız ülkemizin değil bütün insanlığın ortak problemi.
Hangi temel meseleyi ele alırsak alalım hepsinde aynı durum. Din, adalet ve merhamet sonucunda oluşan vicdanı doğruyu anlamadır. Kur’an okuyoruz. Genelde anladığımızı zannediyoruz. Amma aslında merhamet ve adaletten doğmayan kararmış vicdanın esir’i oluyoruz. Boko Haramı, Talibanı ve El Kaideyi İslam’ın neresine yerleştirebiliriz.
Bu halin yalnız Müslümanlara ait bir hastalık olduğunu söylemek Müslümanlara yapılacak en büyük haksızlıktır. Din adına ahkâm kesenler, Hıristiyan’ı, Budist’i, Musevi’si vesaire sonuçta hepsinde bu hastalık mevcut. Siyonizm,Tüccar Papalık, Myanmar’da Budistler tarafından yapılan zulümleri unutmak mümkün mü.
Siz adalet ve merhameti bir kenara bırakırsanız ben vicdan sahibiyim diyemezsiniz. Doğru vicdan olmayan yerde en büyük insanî değer olan ilimden ve ahlaktan bahsedilemez.İt izi ile At izi birbirine karıştı sözü her halde bunun içindir.
1299 ruhunu anlamadan, 1919 ruhunu anlamamız mümkün değildir. Kayı boyu bizimde devletimiz olsun diye Ulu Osmanlı Devletini kurmadı. Devlet olmak külfet ister. Nimetlerin paylaşıldığı yer değildir.
19 Mayıs 1919 Türk’ün var oluş tarihidir. Can ve namus uğruna varlık ve yokluk mücadelesinin başlangıcıdır. Her ne kadar adına BAYRAM da dense 19 Mayıs’ı böyle anlamak fikri hatadır. 19 Mayıs bir ruhtur. Yeni yetişen nesle anlatmamız gereken budur. Bu kahramanlıkları, yalın olarak ele almak geleceğimize yapılacak en büyük kötülüktür. Çekilen sıkıntıları, fedakârlıkları, içte ve dıştaki ihanetleri unutmaktır.
Bosna Hersek’te Ayşe RASTO isimli Goralı bir Türk’ün dedesinin bana sorduğu soru karşısında göz yaşım boğazıma düğümlenmişti. Yaşlı Goralı’nın bana sorduğu “Biz burada niçin yalnız bıraktınız” sözü beni derinden yaraladı. Bana ikram edilen Türk kahvesi fincanını önümdeki tablaya koyarken bir an daldım ve gerilere gittim. Dedeye ancak şunları söyleye bildir. “Beni öyle bir zamanda yakaladılar ki bir taraftan sırtlanlar, bir taraftan fırsatçı çakallar üzerime saldırdılar. Ben ancak gövdem olan Anadolu’mu kurtarabildim. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurabildim. Sizleri hiçbir zaman unutmadım.” Dedim. Yaşlı Goralı’nın gözünden iki damla yaş sakallı yanaklarına aktı.
19 Mayıs’ı sade Gençlik ve Spor Bayramı olarak değil, ben böyle bir ruh ile anlamaya çalışıyorum. Gençlerimizin de böyle anlamasını âcizane temenni ediyorum. Bu aziz vatanı bize emanet eden şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Saygılarımla.